Yerli yapım distopyada kaybolmaya hazır mıyız?
Bundan yaklaşık 2 sene önce Murat Halilbeyoğlu’yla birlikte Cihangir’in ara sokaklarında bir oyun stüdyosunun kapısını çalmaya hazırlanıyorduk. Kimlerle karşılaşacağımız, ne tür bir oyun yaptıklarını veya ne kadar başarılı olabileceklerini bilmiyorduk. Kapıyı çaldık, içeri girdik ve bizi projenin başındaki isimler Burak ve Orçun karşıladı. O ana dek idealist olmakla birlikte bu işi nasıl başaracaklarını bilen insanlarla karşılaşacağımızdan şüpheliydik. Karakter, bölüm ve çevre tasarımları konusunda çeşitli ipuçları alıp oradan ayrıldık. Aradan geçen 2 yıl ve ortaya çıkan tonla bilgi. Şimdi ise Nowhere Studios’un ilk oyunu Monochroma karşımızda.
Siyah, beyaz ve kırmızıMonochroma’nın başarılı olacağı, aslında geçtiğimiz Ağustos ayında sonuçlanan ve 80 bin dolar hedefi bulunan Kickstarter kampanyasından belliydi. Ardından Steam Yeşilışık üzerinden de desteklenen oyun, 2 gün sonra piyasada olacak. Peki ya oyun nasıl? Almaya değer mi? Ülke dışında başarılı olabilecek mi? İşte incelememizde bu soruların cevaplarını bulacaksınız.
Kısaca Monochroma’nın hikâyesinden bahsedelim. Oyun 1950’lerin distopyasında geçiyor. Yani kısaca kötü bir ütopyada. Bu dünyada küçük bir çocuğu kontrol ediyoruz. Yanımızda bir de küçük kardeşimiz bulunuyor. Bu yüzden çocuk olmayı unutup, yetişkin olmalı ve küçük kardeşimizle birlikte güvenli bir yere gitmeliyiz.
Monochroma’daki dünya, adından da anlaşılacağı gibi siyah-beyaz. Artı olarak kırmızı renklere de yer verilmiş. Bu basitlik, hem bulunduğunuz çevrenin baskıcı, hem de özgürlüğe engel olan yapısını anlatmaya yetiyor. Tüm bu yozlaşmış dünyanın başında The Boss adı verilen kötü adamımız bulunuyor. The Boss’un pis işlerini de Yharma (evet gayet “yarma”) adında, bizi ne zaman görse peşimizden koşup ne pahasına olursa olsun yakalamaya çalışan karakter hallediyor. Yani genel olarak oyunda iyisiyle kötüsüyle ana olarak 4 karakterimiz bulunuyor. Bunun dışında bize yardımcı olan robotlar ve arkaplanda gördüğümüz stereotip işçiler bulunuyor.
Peki ya dünya?Bulunduğumuz distopya, bir nevi bize Limbo’yu hatırlatıyor. Hemen Monochroma’nın bir Limbo varyasyonu olduğunu düşünmeyin. Ortak nokta bir distopya olabilir ancak mekânların detayları, alışılagelmişin dışında bulmacalar ve bir kişiliğe sahip yan karakterler, Monochroma’yı tamamen farklı kılıyor.