ArtılarKale ekranları!. Yeni oyun mekaniklerinin getirdiği stratejik derinlik. Bazı bölüm tasarımları çok başarılı. Bir Heroes klasiği olan müzikler
EksilerAnimasyonsuz ara sahneler. Ara yüze alışmak zaman istiyor. Yapay zeka sadece ordu üstünlüğüne güveniyor. Grafikler bazen önceki oyundan bile kötü gözüküyor. İrili ufaklı tonla hata
Bazı oyunlar vardır ki “balık baştan kokar” sözünü doğrularcasına en başından ne olduğu bellidir. Sizde bıraktığı ilk intiba katlanılmaz oldukları yönündedir ve katlanmaya çalıştıkça daha da nefret edersiniz o oyundan... Bazısı da vardır ki, tüm problemleri, tüm hataları ve günahlarıyla size kendini sevdirir. “Bu oyun kötü” demeye diliniz varmaz ama “iyi” de diyemezsiniz bir yandan. Bu sene itibariyle 20. Yaşını dolduran Heroes serisinin yedinci oyunu da bu iki kategoriden birine düşüyor. Ama acaba hangisine?
Açıkçası oldukça farklı tepkiler almış bir Heroes VI’dan sonra serinin akıbetinin ne olacağını merak ediyordum. Zira çok beğenen de mevcuttu serinin altıncı oyununu, nefret edip tiksinmiş olan da, hataları ve Conflux sistemi yüzünden hiç oynamayı becerememiş olan da... Özellikle de Ubisoft’un oyunun yapımı aşamasında vermiş olduğu bazı yanlış kararlar, Heroes VI’yı ilk geliştiren ekip olan Black Hole Entertainment’ın iflas bayrağı çekip kepenk kapatmasına kadar gitmişti. Seriyi o noktadan devralan Limbic Entertainment ise Virtuos’ün de katkısıyla oyunun ek paketini ve yamalanmasını üstlenmişti. Anlaşılan Ubisoft Limbic’in çıkarttığı işten memnun kalmış ki, Heroes VII’nin altında da Limbic imzasını görüyoruz yine.
ANİMASYONSUZ KARAKTERLERİN DRAMI
Dipsiz kuyu olan tekli haritalardan önce oyunun hikâye moduna elim gitti öncelikle. Ve ne yalan söyleyeyim, statik ve animasyonsuz ara sahnelerle göz göze gelince bunun oyundan kaynaklanan bir hata olduğunu sandım. Sonradan üzülerek fark ettiğim üzere anlayamadığım bir sebepten dolayı karakterlerin gerçekten de animasyonsuz olması tercih edilmişti. Evet, baya iki karakter konuşurken kamera suratlarına yakın çekim yapıyor ama değil ağız hareketlerinin senkronlu olması ya da uyuşması, karakterler hareket dahi etmiyor. Her kimin fikriyse gerçekten de oyunun yapım süreci boyunca verilmiş en kötü kararlardan biri olduğuna şüphe yok. Her neyse, “mühim olan oynanış, strateji derinliği falan zaten” diyerek kendimi kandırdım ve Ivan’ın hikâyesini tecrübe etmek için konsey masasındaki yerimi aldım...
Oyunun ana karakteri Griffinlerden Ivan. İmparatoriçe Maeve Falcon’un suikaste uğraması ve topraklarının parçalanması üzerine Kurt Dukalığı ile büyük bir savaşın arifesine gelen Ivan, ne yapması gerektiği konusunda fikir almak için birbirinden farklı ırklara ve fraksiyonlara dahil 6 danışmanını (Anastasya – Necropolis, Murazel – Haven, Kente – Stronghold, Lasir – Sylvan, Jorgen – Dungeon ve Tanis – Academy) etrafına topluyor. Danışmanlar da fırsat bu fırsat diyerek, bazısı Ivan’ın durumuyla gerçekten de çok zayıf bir şekilde bağlantılı hikâyeler anlatmaya başlıyor. Bu hikâyeleri bizzat bizim oynadığımızı söylememe gerek yok sanırım?
Bu noktada en azından çizgisel bir gidiş olmadığını ve istediğimiz sırayla oynayabileceğimizi öğrenmek güzel. Genellikle dörder bölümden oluşan hikâyelerden ikisini bitirdikten sonra eğer isterseniz diğer hikâyelere devam etmek ya da Ivan’ın senaryosuna geçerek asıl hikâyeyi sonlandırmakta da serbestsiniz. Müthiş ilgi çekici ya da çok orijinal şeyler olduğunu söyleyemeyeceğim senaryo modunda, lakin bazı yaratıcı ve güzel harita fikirlerinin de başarılı bir şekilde yansıtıldığı bir gerçek. Büyük bir kısmı nehirden oluşan haritada yolumuzu bulmaya çalışarak geçen ve sonra bulutların üzerindeki bir melek cephaneliğine sızdığımız bölüm gayet enteresandı mesela. Ne yazık ki bazı bölümler konsept olarak çok ilgi çekici olsa da, iş uygulamaya gelince yapay zekanın gerizekalı olması zevkinizin içine limon sıkabiliyor. Çok bariz şekilde ordu üstünlüğüne bel bağlayan yapay zeka bazen mantığını çözemeyeceğiniz saçmalıkta hareketler yapmaya bayılıyor.
Böyle olunca da tamamen kuşatma üzerine olan bir bölümde köprüleri yıka yıka düşmandan kaçmam gerekirken, yıktığım köprüyü tamir etmeyi akıl edemeyen yapay zeka o haritada amaçlanan tüm gerilimi bir anda alıveriyor.
Yine de durum o kadar umutsuz değil. Sonuçta Heroes serisinin özünü korumayı başarmış ve hatta bütün kötü özelliklerine ve düşük bütçeli hissiyatına rağmen masaya yeni ve gerçekten güzel bazı yeni özellikler de koymayı başarmış Limbic. Mesela haritalar artık eskisine göre çok daha dinamik. Az önce örneğini verdiğim köprü yıkma mevzusu senaryoda sıkça karşımıza çıkıyor. Ona ek olarak bir nehirin önünü kayalarla kapatıp su seviyesini alçaltarak haritada yeni bölgelere erişim sağlamak veya savaş alanına yerleştirilmiş katapultları kullanıp düşman garnizonunu yıkmak gibi enteresan etkileşimlerle de karşılaşıyoruz. Tabii her şeyin bir bedeli olduğunu da unutmamak lazım, özellikle katapultları kullanmak için çok değerli hammadelerinizin ciddi bir kısmını da feda etmeniz gerekiyor. Eskiden haritanın ciddi bir kısmını işgal eden ve aslında çok da işe yaramayan gereksiz yapıların yerine de gerçekten işinize yarayacak, çok daha çeşitli binalar koyunca macera haritası Heroes VII’nin ilk aşamada kaybettiği puanları hızlı bir şekilde geri toplamasına yetiyor.