"Ejderdoğan" ve "Karanlık Kardeşlik" yazarından bir uzay makalesi
DİKKAT! Yazı, Mass Effect serisi hakkında spoilerlar içerir. Seri oynamamış ve oynamayı düşünenlerin okumaması daha iyi olacaktır.
Mass Effect hakkında bir makale… Tam bir buçuk aydır yazmayı planladığım yazı. Samanyolu’nda geçen epik savaşın öyküsü. Ama anlatılacak tonla öğe varken diğer herkes gibi tek noktaya odaklı kalmak.
Mass Effect hakkında bir makale… Zor işmiş yahu!
Bioware, uzayda geçen destanını biz oyunculara yazdırmaya başlayalı aşağı yukarı beş sene geçti. Ortalıkta kalem filan olmasa da fareyi tutan ellerimiz diyalog çemberinde Samanyolu’nun kaderini belirledi. O çemberle kimini etkiledik, kimine gözdağı verdik. Gidişatı kestiremediğimiz zaman tarafsız olmayı seçtik. Nihayetinde karşımıza çıkacak sonuçlara kendimizi hazırladık. İlk başlarda her şey tahmin ettiğimiz gibi gelişti. İyi ya da kötüydük, bu kadar basitti. Hepimiz (ya da sadece ben:) böyle düşündük.
Sonra Vildmire’e gittik ve işlerin hiçte basit olmadığını gördük.
Vildmire görevi benim Mass Effect’e hayran kaldığım bölümdür. İlk kez orada kendimi çaresiz hissettim. İlk kez o görevde diyalog çemberine dakikalarca baktım. Yeni bir seçenek, yeni bir yol görmek istedim. Yaptığım yanlışları düzeltmek istedim. Eğer geri dönebilseydim Wrex ile yeniden konuşabilirdim. Bu sefer sert çıkmazdım. Onun hissettiği şeyleri daha iyi anlamaya çalışırdım. Genophage hakkındaki fikirlerinde ne kadar haklı olduğunu söylerdim.
Belki de söylemezdim. Görevim neyse onu yapardım. Wrex’in ne hissettiği umurumda bile olmazdı. Araştırma tesisinin yok olmasına karşıysa, arkada kalabilirdi. Yok, eğer görevime engel olmaya kalkışırsa tabancamın tadına bakma fırsatına erişebilirdi.
Ashley ve Kaidan konusuna ise girmek bile istemiyorum. Serinin, oyuncuları şoka uğrattığı yerlerden biriydi. Birini seç! Basit değil, kolay değil. Hele ki oyunun içine dalmışsanız. Doğru ya da yanlış yok, sadece birini seç!
Geliştirici koltuğundaki firma olan Bioware’ın yapmaya çalıştığı şey her yönden takdiri hak ediyor. Etkileşimli bir senaryoyu toplamda yüz saati aşkın bir süre boyunca sürdürebilmek kolay iş değil sonuçta. Bu anlatım tarzını bir RPG/Aksiyon oyununa yedirebilmek bile başlı başına ağır bir külfet. Tamam, bu işi hakkıyla yapmış olan birçok oyun oynadık (misal Quantic Dream oyunları, gerçi RPG değiller) ama burada bahsettiğim koca bir oyun evreni, koca galaksi. Herkesin bir sorunu var ve her soruna farklı çözüm yolları var. Çözülen sorunların ardından daha büyük sorular ortaya çıkıyor. Seçilen yollar bir yerde arapsaçına dönüyor ve en zor iş bize, yani oyunculara düşüyor.
Oyunun son anlarını bir kenara koyarsak (şimdilik), neredeyse her seçimimden memnun kaldığımı söyleyebilirim. Siz oynarken ne düşündünüz bilmiyorum ama ben oyun sürem boyunca verdiğim her karardan tatmin oldum. Gerek iyi yönde gerekse kötü yönde. Bazen hiç istemediğim olayların geliştiğini gördüm. Bazen de sonuçlar tam da tahmin ettiğim gibi oldu.
“Hayatın burada son bulduğunu reddetmek. Hayat bize daha fazlasını sunmalı. Hatalar düzeltilmeli. Burada sona eremez. Çok daha fazlası olmalı.” -Mordin Solus
İşin içine ‘oyunculuk’ girerse Mass Effect serisinde hikâye anlatımının önemini söylememe gerek yok sanırsam. Sinematik sahnelerle süslenen, diyalogların film tadında hazırlandığı bir oyunda hikâyenin nasıl anlatılmış olduğu kadar, onu anlatanlarda hayli önemli. Oyuncuya duyguyu geçirebilmek, galaksideki ırkların fikirlerini, görüşlerini ve oyun dünyasına kattıkları öğeleri en etkili biçimde algılayabilmek için ciddi bir seslendirme kadrosuna ihtiyacınız vardır. Tıpkı bir tiyatro oyunu ya da sinema filminde olduğu gibi hikâyenizdeki karakterlere oturacak insanlarla çalışmanız gerekir. Aksi takdirde hem inandırıcılığınıza hem de karakterlerin samimiyetine darbe vurmuş olurdunuz.
Seriyi hazırlayanların seslendirme konusunda ne kadar ciddi olduğunu hepimiz biliyoruz. Mass Effect’de çalışan kişiler arasında son derece büyük isimler var. Güçlü karakterleri ancak güçlü oyuncularla sağlarsınız. Bu son derece basit ve bir o kadar da net bir durum.
Martin Sheen (Illusive Man), Seth Green (Joker), Yvonne Strahovski (Miranda Lawson), Keith David (Anderson), Carrie-Anne Moss (Aria) ve daha birçok ünlü, başarılı simayla çalışan Bioware'ın hedefi belliydi. Bizi bu hikayeye inandırabilmek. Oyun içi dokümanları takip etmeyi seven biriyseniz, internette biraz dolaşarak Mass Effect oyuncularının videolarını rahatlıkla bulabilirsiniz. Videolarda oyuncuların, sesleriyle can verdikleri karakterlerle bir bütün olduğunu görebilirsiniz. Duyguya girebilmek için kayıt odasında yaptıkları ilginç hareketlere tanık olup, benim gibi eğlenebilirsiniz. Bu dev kadroda parantez açmak istediğim birkaç isim var elbette. İlki dişi Shepard’ı seslendiren Jennifer Hale. Hale, üç oyun boyunca inanılmaz bir iş çıkartmış. Benim kişisel görüşüme göre Mark Meer’den bile iyi seslendirmiş Shepard karakterini.