Ne kadar üzerine basılmasa da oyunlarda şiddet konusu taa Doom zamanına dayanmakta. Doom, Quake gerçekten birilerini öldürmeye başladığımız oyunların başında geliyor. Yıllar geçtikçe bu örneklerin yerini "savaş oyunu" adı altında yapımlar aldı. Aslında bunlarda da oynanış farksızdı. Devamlı ilerleyip insan öldürüyorduk. Ama ana fikir "savaş" olunca pek dikkat çekmiyordu. "Napalım abi öldürüyoruz işte, ben vurmasam o beni vuracak" mantığı, uygulanan şiddetin en kuvvetli bahanesiydi. Derken Grand Theft Auto çıkageldi. Yine şiddet vardı. Ama bu sefer sokakta dolaşan masumları öldürme lüksüne kavuştuk. Artık hiç bir bahane olmadan insanları öldürebiliyorduk. Oyun yapımcıları bu potansiyeli görerek bir adım daha ileriye gitti ve Hitman çıktı. Hitman ile sadece masumları öldürmüyor, harbiden bir kiralık katili yönetme zevkini tadıyorduk. Ve işler durulmaya başladı. Çünkü hepimiz her türlü savaşta yer almış, sokakta kafamıza göre insan katletmiş hatta kiralık katil olmanın nasıl bir duygu olduğunu bile biliyorduk. Ama GTA'nın yapımcıları durmadılar. Manhunt denilen oyun ilk defa duyurulduğunda, daha yapım aşamasında olmasına rağmen bir kaç ülkede yasaklanmıştı bile. Önce konsollara saldıran Manhunt, şimdi PC ortamında.
Seni ipten alırım, ama bir şart ile...
Bu sefer elimizde Hitman benzeri bir karakter var. En büyük farkı ise
gerçekten acımasız olması. Düşmanlarının gözlerini çıkartan, boğduktan sonra
kafasına beysbol sopası ile vurabilen bir tür. James Earl Cash, işlediği bu
cinayetlerden ötürü hapse girmiş ve ölüm ile cezalandırılmıştır.
Kamera, ışık, motorrrr, öldür evladım!?!?
Görevlerimiz yönetmenin istediği sokak çetelerini birer birer öldürmek. Fakat
işler pek kolay olmuyor. Çünkü adı üzerinde bunlar çeteler ve kalabalık
oluyorlar. Ondan dolayı düşmanlarımızı çok sessiz bir biçimde halletmemiz
gerekiyor.