Güçlü silahlara sahip olabilirsiniz, ama hazırlıksız yakalanırsanız, doğanın kamizake pilotları tarafından yok edilmeye mahkumsunuzdur.
Fazla sayıda helikopter, zırhlı adamlar ve ellerindeki güçlü silahlar, düşünmeyi gerektiren bir fonksiyon olmadıkça etkisiz elemanlardan farksızdır. İşte bu nedenle saldırıya uğruyor ve koca birlikten geriye kalan az sayıda arkadaşımızla beraber yağmur ormanlarına doğru yol alıyoruz.
İlk Lost Planet’in ardından 10 yıl sonra, bu kez erimiş karların ortaya çıkardığı tehlikelerin içinde, yani kısacası Lost Planet 2’deyiz. Çıkışına az bir süre kala oynama imkânı bulduğum yapım hakkında görüşlerimi sizlerle paylaşayım.
Uğradığımız saldırıyı hemen atlatıyor ve belanın kaynağına doğru yol alıyoruz. Bu sıradaki yağan yağmur ve oluşan kargaşa, sizi bir an önce sıcak çatışmaya girme arzusuyla bütünleştiriyor. Çok geçmeden yaratıklarla karşılaşıyoruz ve tek düşmanımızın sadece onlar değil, bitklilerin de olduğunu görüyoruz. E.D.N. III gezegeni, daha önce görülebilecek yaşam formlarıyla benzer, ama kesinlikle aynı değil. Devasa yaratıklar ve bitkiler, bizim gibi yabancılar için zor bir durum. Zira yönettiğimiz karakter ve beraberimizdekilerin bu ortama alışması biraz zaman alıyor.
Düşünceleri boşluğa sürmek, başarısızlığın ilk adımıdır Öncelikle yönettiğimiz karakterimize bakalım. Oyunumuzda gelişim sistemi var. Yaptığımız her görev sonrasında bunlar bize gelişim puanı olarak yansıyor ve silah kullanımından, üzerimizdeki zırhın gücüne kadar çoğu detayı değiştirebiliyoruz. Tabii ki bunlar için zaman gerekli. Boyut veya işlev fark etmeden her silahı kullanabiliyoruz. Hele bir minigun var ki, sizin boyunuzdan bile daha büyük, ama yine de rahatlıkla kullanabiliyor, hareket edebiliyorsunuz.