Demo’sunu oynadığım zaman bilgisayardan iki gün boyunca soğumama sebep olan
Land of the Dead’in tam sürümü nihayet piyasaya çıktı. Beklediğim gibi çıkan bu
sürüm, demo versiyonundan da kötü. Zaten bu oyun için hiç umudum yoktu,
yanılmamışım.
Buyrun Cenaze Namazına
Oyunumuz George Romero’nun son filmi olan Land of the Dead filminden esinlenerek
yapılmış. Her film oyunu gibi bir geleneği bozmayarak tam tersine devam
ettiriyor. Bahçemizde bir yabancı adam öylece dikiliyor. Bilin bakalım bu kim?
Tabi ki bir zombi, ama karakterimiz öyle olduğunu bilmiyor. Bu adam kimdir?
Evsiz yardım edelim, bir tabak çorba götürelim diyerek, yumrukları havada
dövecek bir şekilde yanına gidiyor. Zombi de olsa en başta döver sonra severiz
değil mi? Onun bir yaşayan ölü olduğunu anladıktan sonra maceraya dalıyoruz.
Karşımıza sürekli olarak zombiler geliyor. Köpek gibi yürüyenler, elinde kazma
kürekle gelenler, kısaca bize zarar verecek bilimum yaratık üstümüze geliyorlar.
Yaptıkları hede hödö olup bize gelip vurmaktan başka bir şey yaptıkları yok.
Zaten yaşayan bir ölüde akıl olmaz, hal böyle olunca yapımcılar yapay zekayı
oyuna koymamışlar. Onun yerine bol miktarda düşmanı bölümlere serpiştirerek bu
işin eksileceğini düşünmüşler. İyide düşünmüşler aman ne güzel yapmışlar!!!
Unreal grafik motoru kullanan oyunumuzda Unreal’ın U’su bile bulunmuyor. Sadece
teknolojik olarak yapımcılar “Bakın Unreal Teknolojisi kullandık” demek için
motordan yararlanmışlar. Kutu kutu pense diyen grafikler, teknolojik olarak
F.E.A.R. ve Quake 4 gibi oyunları geçmiş. Modellemeler ve kaplamalar kütük,
direk olarak odun şeklinde size geri iade ediyorlar.
Grafikleri geçtikten sonra oyunda sadece iki adet ses olduğunu görüyorsunuz.
Birisi “hö” diğeri “aargh” genel olarak bu sözler zombilerden ölürken (zaten ölü
değil mi!) ikinci hayatlarına son verirken çıkıyor. Bazı zamanlar şansımıza biz
ölürsek, bizden de çıkabiliyor. Arada karakterimizin ilginç yorumları
gelebiliyor. Böylece oyunda başka seslerinde olduğunu anlayabiliyoruz. Karakter
seslendirmesi oyundaki tek iyi şey olarak tarihe geçiyor. Silah efektleri
tamamen aynı, kürek ile duvara vursanız dahi makineli tüfek sesi çıkıyor. Siz
daha buna şaşırmadan oyun içinde fizik motorunun olmadığını öğreniyorsunuz.
Fizik kütle çekim, yer çekim vb... konuları içine alır. Eğer
2+(-1)-8(7+6)x4-8(27+1078)=? gibi bir denklem sonucunda ortaya ne çıkabilirse,
bu oyunda da aynı şey çıkıyor. Zombilerden çıkan bir iki el kol(Hareket çekme
ayıp) koparma dışında pek bir şey daha yok. Arada kapı ve duvar kırma gibi
aksiyonlar olsada, zombiler kırdıkları ile kalıyorlar. Yanlarına gidiyorsunuz
hiç oralı olmadan, hayali bir kapıyı kırmaya devam ediyorlar(Deli mi ne?)
Kabus
Bir çok bug bulunan oyunda bir de heyecanlı olması için görevler serpiştirilmiş
ve bölümler uzatılmış durumda. Görevler git koridordaki zombiyi vur, düğmeye bas
kapıyı aç, hadi gel saklanbaç oynayalım gibi klasik olan ve zevk alınmayan
görevler. Oyun adam gibi olsa bu görevler seve seve yapılır, ama değil elden ne
gelir. Hemen yanınızda bulunan bir kapıyı açmak için binbir türlü hokkabazlık
yapıyorsunuz. Anahtarı gidip alt kattan almanız ve kapıyı açmanız gerekiyor.
Anahtarı uzun bir yol kat edip, binbir güçlük ile aldıktan sonra kapıyı açmaya
çalışırken “Kapını kilidi pas tutmuştu asit bul onunla aç” gibi harakiri görevi
gören süprizler bulunuyor. Zaten iki saatte dolandığınız yolun aynısını geri
dönüp, gene zombileri öldürmek adamı sinirden çıldırtıyor.
Multiplayer modu da bulunan oyunumuzun en ferahlatıcı kısmı burası sayılabilir.
Hiç olmazsa LAN veya Net üzerinden başka oyuncular ile kapışabiliyorsunuz. Ancak
çoklu oyuncudaki modellemelerin zombi olarak bulunması nedeni ile
Singleplayer’da çıldırma noktasına gelen oyuncular, Multiplayer’da bu modeller
yüzünden kendini öldürebiliyor.
Düşük sistemlerde güzelce çalışabilen Land Of The Dead, uninstall yolunda hayata
veda ederken, bende bu oyundan kurtuldum diye göbek atıyorum. Siz en iyisi bu
oyundan uzak durup, hiç yanına yaklaşmayın. Hatta kuşaktan kuşağa söyleyin ki,
kimse yanlışlıkla bulaşmasın.