Oyunun adı her ne kadar göz korkutsa da, sanıldığı gibi Katamari Damacy bir
Japon yemeği ya da silah adı değil. Efsane oyunlara adını kazımış olan Namco’nun
ellerinden çıkan bu oyun biraz garip, gariplikten öte farklı. Farklılıktan öte
orijinal bir eser. Daha önce böylesi ile karşılaşmadım. Biraz Pac-Man’i
anımsatsa da daha değişik bir oyun.
Kat-a-mari Da-ma-cy ne de-mek-?
Katamari Damacy'de, söylemesi ayıp, bir topu kontrol ediyorsunuz. Ama öyle
bildiğimiz toplardan değil. Bir kar topu misali, sürekli gelişebilen,
büyüyebilen ve kontrolden çıkan bir top. Durun çok mı hızlı gidiyorum? Ben size
en iyisi mi biraz konudan bahsedeyim. King of the All Cosmos adlı bir kralımız
var. Gitar çalan, şarkı söyleyen hayal ürünü bir kral işte. Bu kral, gün geliyor
ve bir gece uyandığında yıldızlardan eser kalmadığını görüyor. Suç kralda
olduğundan, kendisini halka bir şekilde affettirmek için Dünya'ya Princes of the
All Cosmos'u (biz oluyoruz yani) yolluyor. Prens Dünya'da toplayabildiği kadar
nesne toplayacak, kralda bunlarla yıldız yapıp gökyüzüne geri koyacak. Kabul
ediyorum, komik bir hikaye.
Bu şirin mi şirin konudan sonra gelelim Katamari'mize. Kendileri dünya yüzeyinde
görüp görebileceğiniz her şeyi bünyesine katıp büyüyebilen bir zeka ürünü,
şaheser! En başlarda mini minnacıksınız. Ne kadar büyük olduğunuzu ekranın sol
köşesinden görebiliyorsunuz. Bu büyüklüğü göz önüne alarak kafanıza ne eserse
topluyorsunuz. Boyutlarınızdan büyük olan nesneleri toplamamaya özen gösterin
çünkü geri sekiyor ve topladıklarınızı dökebiliyorsunuz. Günlük hayatta
kullandığımız, boyutları ufak/büyük/kocaman olan her nesne oyunda toplanmayı
bekliyor. Zarlar, misketler, çiviler,havuçlar, yumurtalar, patenler, toplar...ve
git gide büyüyorsunuz. Büyüdükçe toplayacaklarınızın sayısı da artıyor.
Unutmamalısınız ki toplama işlemini çok çabuk sürede düşünmeniz gerek çünkü
oyunda zamana karşı yarışıyorsunuz.
Kralın size verdiği süre zarfı içinde olabildiğince büyümek oyundaki asıl amaç.
He, diyorduk ki, büyüyorsunuz, büyütüyorsunuz! Boyunuz santimetrelerden
metrelere hatta yüzlerce metreye çıkıyor. Bu şu demek oluyor, devasa
oluyorsunuz! İnsanları, hayvanları, marketleri, stadyumları, fabrikaları,
gökdelenleri, apartmanları, uçakları, ağaçları... her nesneyi topluyor ve
topluyorsunuz. Bunu yaparken de tarif edilemez bir keyif alıyorsunuz.
Katamari'niz büyüdükçe sizde koltuğa sığmıyor, ekrana yumuluveriyorsunuz. Namco
böyle bir oyun fikrini nasıl akıl etti bilemem ama ben bu tür orijinal
fikirlerin hastasıyım. Hatırlayanlar vardır, PS1'de Vib Ribbon adlı bir oyun
vardı. Oyunu açtıktan sonra müzik CD'nizi koyuyordunuz ve müziğe göre değişen
yolda karakterinizi engellerden kurtarıyordunuz. Bu siyah-beyaz bir oyun
olmasına rağmen -zekice- bir oyundu ve hafızalara kazındı. KD'de aynı çizgiden
giden bir oyun işte. Microdan macroya geçişin en etkileyici örneklerinden.
Eksiksiz bir şehir ve her şeyi toplayan bir Katamari! Japonlar yapıyor işte!