PlayStation 2’nin en iyi platform oyunlarından biri olan Jak & Daxter’ın piyasaya sürülmesinin üzerinden yaklaşık iki yıl geçti. Ve bu iki yıl boyunca Naughty Dog boş durmayıp oyunun ikincisi olan Jak 2’yi hazırladı. Üstelik bu oyunu, günümüz oyunlarının en önemli unsurları sayılan, yaşayan bir dünya atmosferi ile ve değişik tarzlarda görevlerle süsleyip hazırladılar. Şimdi bu güzel oyunu daha yakından incelemeye ne dersiniz..?
Jak? Is that you?
İlk oyunun sonunda ayrılmaz ikilimiz Jak ve Daxter, Precursor geçit kapısını bulmuşlar ve kullanıp kullanmama konusunda kararsız kalmışlardı. Ancak Jak kapının ardında ne olduğunu merak etmekten kendini alamayınca kahramanlarımız bilmedikleri bir dünyaya ışınlandılar. Geldikleri yerde Jak bilinmedik birkaç asker tarafından götürüldü. Daxter ise Jak’i kurtarmak için yemin etsede onu kurtarmak için iki yıl harcadı :) Bu iki yıl boyunca ise bu gizemli örgütün başı olan Baron Praxis, Jak‘i kendi saffına çekebilmek için üzerinde epeyce deney yapmasına rağmen başarılı olamadı. Ancak Jak‘e bu deneyler sayesinde gizemli bir çok güç kazandırdı. Sonunda Jak ve Daxter’ın birbirlerini bulup bu gizemli binadan kaçmaya karar vermeleriyle, harika maceramız da başlamış oluyor.
Oyunun kontrolünü alıp, Baron Praxis’in binasından kaçtığımız anda kendimizi tanımadığımız bir gezegende ve etrafı surlarla çevrili bir şehirde buluyoruz. Çevreden edindiğimiz bilgilerle buranın Baron Praxis’in kontrolünde olduğunu ve Praxis’in yaşayan insanlara türlü eziyetler ettiğini öğreniyoruz. Ardından burada isyancıların bir yer altı grubu kurduğunu öğrenmemizle, kendimizi bu gruba kabul ettirme çabalarımız, oyunumuzun bir nevi alıştırma bölümleri sayılabilir. Görevleri ardı ardına alınca, kendimizi ne olduğunu bilmediğimiz bir mücadelenin ve harika bir maceranın içerisinde buluyoruz…
Welcome to the Haven City...
Oyunu alıp bir süre oynadıktan sonra fark edeceğiniz en önemli nokta, kendinizi yaşayan bir şehrin içinde bulmanız. Gerçi Haven City insanları ortalıkta biraz amaçsız dolaşsalar da görsel açıdan çok güzeller. Şehir ile ilgili belirtmemiz gereken en önemli nokta ise, sürekli etrafta gördüğümüz kırmızı kıyafetli askerler. Bunların mümkün olduğunca yanından geçmememiz gerekiyor. Çünkü bu askerlere yanlışlıkla çarpsak bile tüm şehir alarma geçiyor ve bir anda üzerimizde atış talimi yapılıyor. Böyle bir durumda tabi ki yapacak tek bir şey kalıyor; o da kaçmak…
Tıpkı GTA’da olduğu gibi, önümüze çıkan her türlü aracı tek tuşa basarak “ödünç” alıp kullanabiliyoruz. Gideceğimiz yerlere yürüyerek gitmek bazen onlarca dakika sürebiliyor. O yüzden bir araç kullanmak çok daha mantıklı. Araçlar ise genelde iki kısma ayrılıyor; dayanıksız ve hızlı olanlar, dayanıklı ve yavaş olanlar. Oyun esnasında karşılaştığınız duruma göre seçimler size kalmış. Biraz evvel bahsettiğim gibi askerler tarafından takip ediliyorsanız, hızlı giden bir aracı kullanmanın aksine dayanıklı olanını tercih etmeniz daha mantıklı. (Ufak bir sürpriz; ileriki bölümlerde edineceğiniz skateboard (bir nevi havada giden kay kay) ile Tony Hawk vari hareketler yapabilirsiniz.)
Oyunumuzun tek gelişen yanını şehir olarak düşünmeyin; çünkü ilk oyunun aksine bu oyunda artık Jak silahta kullanabiliyor. Oyunda başta dört tane silah edinebiliyorsunuz. “Nedir bu silahlar ?” derseniz, Scatter Gun (FPS oyunlarından tanıdığımız shotgun), Blaster Weapon (bildiğimiz tüfek), Vulcan Fury (makineli tüfek), ve Peace Maker (elektik atan etkili bir silah). Tabi bunları alabilmek için gerekli görevleri tamamlamanız gerekiyor.