IO Interactive denince akla iki oyun geliyor. Yapımcıların şu an 2. versiyonu
üzerinde çalıştıkları Freedom Fighters ve Hitman! Özellikle Hitman’in
oyuncuların kalbinde ayrı bir yeri var. Başının arkasında barkodla dolaşan, kel
kafalı ve oldukça karizmatik bir katili kontrol ettiğimiz oyunda, birbirinden
farklı mekanlarda çeşitli stratejilerle düşmanlarımızın bir bir kara toprağa yar
ediyoruz.
Öldürme içgüdüsü
Hitman’in ilk oyunu Codename-47’de, kim olduğumuz hakkında hiçbir fikrimiz
olmadan, bir akıl hastanesinde uyanıyorduk. Karakterimizin kendi iç dünyasında
büyük bir boşluk olmasından tabii ki kötü adamlar faydalanıp, çeşitli emirler
vermeye başlarlar. Böylelikle Hitman serüveni de adım atmış oluruz. Çin’den
Macaristan’a kadar çeşitli coğrafyalarda cinayetler işleyip para kazandığımız
oyunda asıl büyük hedefimiz bize görevler veren Profesör’ü bulmaktı. Neyse ki
son bölümde karşımıza çıkan Profesör’ü öldürdüğümüz takdirde oyun son buluyor ve
Hitman uzaklarda bir yerlerde yeni bir hayat kurmak için yolculuğa çıkıyordu.
Serinin 2. oyunu, ilk oyundaki bug’ları ve bazı mantık hatalarını tekrarlamadı
fakat azda olsa yeni buglarla bizi muhatap etti. Hitman – 2 Silent Assassin adı
verilen oyunda kahramanımızı, kendini metafiziksel düşünceye adamış olarak
Sicilya’daki bir kilisede buluyorduk. Burada bahçe işleriyle uğraşan Hitman,
kilisenin Peder’iylede önemli bir dostluk kurmuştur. Bir gün günah çıkarmaya
karar veren seri katilimiz, kiliseye girerken Peder’in bağırışlarını duyar.
İçerisinde çeşitli bitkileri ve ağaçları barındıran bahçeden çıkıp giriş
kapısına geldiğinde yerde bir not görür. Peder kaçırılmıştır! Böylelikle
Codename – 47, kaderinden bir kez daha sıyrılamayışının acısını içine gömüp,
düşmanlarının peşinden gider. Japonya’dan Hindistan’a kadar dünyanın çeşitli
bölgelerinde cinayetler işlediğimiz oyunda, müzikler Budapeşte senfoni
orkestrası tarafından yapılmıştır. Böylelikle gerek göze gerekse insanın aklına
hitap edip stratejiler kurduran oyunda, muhteşem bir film kalitesindeki
müzikler, kulaklara da harika anlar yaşattı. Bir oyuncu daha ne ister?
Hitman 3’ün çıkacağı söylentileri yayılınca oyuncuların içine serinin kabak tadı
vermeye başlayacağı şüphesi düştü. Yine birbirini tekrar eden senaryolar ve
benzeri görevler mi diye düşünürken, Hitman-3 Contracts oyun camiasına
beklenmedik derecede kaliteli giriş yaptı. Yeni versiyonumuzda Codename – 47,
Paris’te bir oda da ağır yaralı bir şekilde karşımıza çıktı. Çektiği acı
yüzündeki ödün vermez ifadesinden bir şey kaybettirmemiş olmasına rağmen ayağa
kalkacak gücü bulamayıp, sürekli hayaller görüyordu. Gördükleri yaşamından
önemli kesitlerdi. İlk ve ikinci oyundaki görevlerden bir kısmını tekrar
hatırlıyordu. Tabii bu hayaller daha önce oynama fırsatı bulamadığımız bir kaç
tane de yeni bölüm içeriyordu. Hitman – 3 Contracts son bölümüne kadar
hatırlananların üzerine oynanan bir oyun olmuştu fakat bölümler tekrardan
modellenmiş ve geliştirilmişti. Aslen kendini tekrar etmek gibi gözüken bu fikir
oldukça yaratıcı bir şekilde kullanılıp, suikast alternatiflerimizi epey
arttırınca ortaya, oynamaya doyamayacağımız bir oyun çıktı. Ara demolarda sağlık
durumu gitgide kötüye giden Hitman’e, nereden çıktığı belli olmayan bir
ihtiyarın pansuman yapmasıyla, katilimiz kendini toparlamaya başlamıştı. Son
bölümde polisler bulunduğumuz odaya baskın yapmadan bir kaç saniye önce uyanıp
kaçmaya başladığımız oyunun finalinde, Codename – 47’yi uçağa binip, Paris’ten
uzaklaşırken buluyoruz. Bu seferki yolculuğun nereye olduğunu bize serinin 4.
yapımı gösterecek.