Özel İnceleme
Öncelikle Hellblade'in hikayesi daha önce hiç tatmadığınız bir şekilde sunulmuş. Yani normal macera oyunu arıyor ya da klasik bir oyunla karşılaşmayı umut ediyorsanız, bu oyun sizin için bir hayal kırıklığı olabilir, bunu en baştan söylemem gerekiyor. Zira oyun çok farklı bir yapıda ilerlese de aynı zamanda bir o kadar da ince bir köprü üzerine konumlandırılmış. Kısacası oyunu ya çok seveceksiniz ya da size sıkıcı ve sıradan gelecek. Normal yapımlarda bu çizgi çok daha yumuşak olurken Hellblade'de ise adeta keskin bir bıçak kadar sert bir şekilde resmedilmiş. Ben oyunu seven taraftayım ve bu yazıdaki amacım da bunun nedenlerini ve oyunun ana dinamiklerini sizlere aktarabilmek.
Aslında hikaye adına çok fazla detaya girmek istemiyorum. Çünkü anlatmaya başladıkça devamı gelecek ve bir taraftan da oyunun en güzel tarafını mahvetmiş olacağım. Bilmeniz gereken tek şey oyunun da ilk dakikalarında verilen yolculuk teması. Senua, kendisi için oldukça değerli birini kaybetmiş ve onu kurtarabilmek için tanrılara meydan okuduğu gibi cehennemin kapılarını da açmaya çalışan bir karakter portresi çiziyor. Oyunda ilerledikçe hikaye adına hafif hafif verilen ama bir o kadar da önemli olan detaylarla karşılaşıyorsunuz. Ana hikaye şekillenmeye başladığı anda oyuna olan merakınız da artmaya başlıyor. Zaten merak unsuru oyunun en önemli noktasına konumlandırılmış ve sahip olduğu dinamikler ile birlikte bu hissiyatı hep yukarıda tutuyor. Daha ilk dakikadan itibaren hikaye detaylarını merak etmeye ve bu karanlık yolculuğa tıpkı Senua gibi gözü kara bir şekilde dalmaya başlıyorsunuz.
Senua içindeki karanlık sebebiyle köylüler tarafından da dışlanmış bir karakter. Bu nedenle oyun boyunca size hem dengesiz geliyor hem de onun feryatlarına yanıt bulmaya çalışıyorsunuz. Hatta bazı noktalarda bana Gollum'u bile hatırlattığını söyleyebilirim. Zihninin derinliklerine doğru inmeye başladıkça karakter bölünmesi de dahil olmak üzere türlü türlü yakarışlarla, delilikle karşılaşmaya başlıyorsunuz. Bu durum sizi rahatsız ettiği kadar oyuna da bağlayan en önemli faktörlerden birisi oluyor. Yeri geliyor Senua'ya kızıyor, yeri geliyor ona acıyor, yeri geliyor cesaretlenmesi için tuşlara kırarcasına basıyorsunuz. Adeta sizinle yüzleşiyormuş gibi kameraya konuştuğu ve size seslendiği anlar ise tüylerinizi dikeltmekle birlikte "noluyor arkadaş ya" nidalarını sarfetmenize de sebep oluyor.
Oyunun bu denli yoğun bir anlatıma sahip olmasının ise birkaç tane nedeni var. Öncelikle bu konuda bir hayli deneyimli olan Ninja Theory, Motion Capture çalışmalarında yine harika bir işe imza atmış. Daha önce Enslaved: Odyssey to the West oyununda Andy Serkis gibi, bu konuda en deneyimli isimlerden biri ile çalışan firma, Hellblade'de de adeta rüştünü ıspatlamış. Tabi bu noktada karaktere hayat veren Melina Juergens'i de unutmamak lazım. Oyunda adeta şahane bir performansa imza atmış. Çoğu sahnede elinden tutup destek olasım geldi çünkü oyun boyunca acıma duygusuna benzer bir hissiyata kapılıyor ve karakter ile kendinizi özdeşleştiremeseniz de onun hislerine ortak olmaya çalışıyorsunuz.
Hellblade: Senua's Sacrifice İnceleme: Allah'ım sen aklıma mukayyet ol!
"Yabana dalmak ve belki de hiç geri dönemeyecek olmak. Bunun için her şeyini, evini, sevdiklerini arkanda bırakmak nasıldır bilir misin? Senua biliyor. Çünkü karanlık konuştuğunda her şeyi değiştirir, evleri yabancı bir diyara, sevdiklerini yabancı insanlara çevirir. Zaten en başta kendi evinde olmadığını farkettiğinde, uzaklaşmak çok daha mantıklı gelir."
Hellblade: Senua's Sacrifice İnceleme / PC
İşte Senua da gözünü karartıp böyle bir yolculuğa çıkan bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Oyulmuş bir kütük ile daracık bir nehir üzerinde süzülmeye başlayan karakter ile birlikte, oyuna da adımınızı atmış oluyorsunuz. Ama karaya ayak basar basmaz bazı şeylerin ters gittiğini hissediyor ve bu dakikadan itibaren hem hikayenin geçtiği dünyaya hem de Senua'nın zihnindeki en karanlık noktaya doğru büyük yolculuğunuz da başlamış oluyor.Öncelikle Hellblade'in hikayesi daha önce hiç tatmadığınız bir şekilde sunulmuş. Yani normal macera oyunu arıyor ya da klasik bir oyunla karşılaşmayı umut ediyorsanız, bu oyun sizin için bir hayal kırıklığı olabilir, bunu en baştan söylemem gerekiyor. Zira oyun çok farklı bir yapıda ilerlese de aynı zamanda bir o kadar da ince bir köprü üzerine konumlandırılmış. Kısacası oyunu ya çok seveceksiniz ya da size sıkıcı ve sıradan gelecek. Normal yapımlarda bu çizgi çok daha yumuşak olurken Hellblade'de ise adeta keskin bir bıçak kadar sert bir şekilde resmedilmiş. Ben oyunu seven taraftayım ve bu yazıdaki amacım da bunun nedenlerini ve oyunun ana dinamiklerini sizlere aktarabilmek.
Aslında hikaye adına çok fazla detaya girmek istemiyorum. Çünkü anlatmaya başladıkça devamı gelecek ve bir taraftan da oyunun en güzel tarafını mahvetmiş olacağım. Bilmeniz gereken tek şey oyunun da ilk dakikalarında verilen yolculuk teması. Senua, kendisi için oldukça değerli birini kaybetmiş ve onu kurtarabilmek için tanrılara meydan okuduğu gibi cehennemin kapılarını da açmaya çalışan bir karakter portresi çiziyor. Oyunda ilerledikçe hikaye adına hafif hafif verilen ama bir o kadar da önemli olan detaylarla karşılaşıyorsunuz. Ana hikaye şekillenmeye başladığı anda oyuna olan merakınız da artmaya başlıyor. Zaten merak unsuru oyunun en önemli noktasına konumlandırılmış ve sahip olduğu dinamikler ile birlikte bu hissiyatı hep yukarıda tutuyor. Daha ilk dakikadan itibaren hikaye detaylarını merak etmeye ve bu karanlık yolculuğa tıpkı Senua gibi gözü kara bir şekilde dalmaya başlıyorsunuz.
Üzgünüm, çok üzgünüm. Karanlık her şeyi yok ediyor. herkesi ve her şeyi.
Oyunun bu denli yoğun bir anlatıma sahip olmasının ise birkaç tane nedeni var. Öncelikle bu konuda bir hayli deneyimli olan Ninja Theory, Motion Capture çalışmalarında yine harika bir işe imza atmış. Daha önce Enslaved: Odyssey to the West oyununda Andy Serkis gibi, bu konuda en deneyimli isimlerden biri ile çalışan firma, Hellblade'de de adeta rüştünü ıspatlamış. Tabi bu noktada karaktere hayat veren Melina Juergens'i de unutmamak lazım. Oyunda adeta şahane bir performansa imza atmış. Çoğu sahnede elinden tutup destek olasım geldi çünkü oyun boyunca acıma duygusuna benzer bir hissiyata kapılıyor ve karakter ile kendinizi özdeşleştiremeseniz de onun hislerine ortak olmaya çalışıyorsunuz.