Özel İnceleme
E3 2014’te Grim Fandango Remastered’ın geleceği açıklandığında eğer tüyleriniz diken diken olduysa, inanılmaz heyecanlandıysanız, sizi şöyle alalım. Tim Schafer efsanesinin oyun dünyasına armağan ettiği en önemli yapımlardan biri olan Grim Fandango, 15 yılı aşkın bir sürenin ardından bir kez daha kalbimizi fethetmek için geri döndü.
Grim Fandango aslına bakarsanız o gün için bile çok yenilikçi oyundu. Klasik macera oyunlarında kullanılan sistem, özellikle ara yüz için geçerli olarak, terk edilmişti. Bugün severek oynadığınız The Walking Dead, Wolf Among Us gibi yapımların kontrol sistemi ilk olarak Grim Fandango’da denenmişti. Zaten oyunun konsola aktarımında, böylesine pürüzsüz bir kontrol sağlamasının asıl nedeni de bu sistem olarak göze çarpıyor.
Sevgili günlük, bugün 20 kilo verip derisiz, bir kemik kaldım.
Eğer bugüne kadar gerçekten de Grim Fandango’dan habersiz yaşadıysanız biraz söyleyeceklerim hayli absürt gelebilir. Hatta “Ben neyin içindeyim?” diye kendinizi sorgulamanız olası.
Hikayemiz El Marrow isminde kurgusal bir şehirde başlıyor ve burayı en basit tabirle –gerçi pek doğru değil ama- ölüm öncesi ölüm diyarı gibi bir tanımla açıklayabiliriz. Ölen ruhların ilk durağı El Marrow’dur ve ebedi, huzur dolu ölümsüz yaşamdan önce, onları bekleyen ilk zorluktur.
Manuel (Manny) Calavera (lütfen İspanyolca okuyunuz: ) Department of Death (Ölüm Departmanı) adındaki seyahat acentesinde çalışmaktadır. Görevi, müşterileri (ölüler) belli konumlardan (öldüğü yer) alıp onlara en uygun seyahat hizmetini vermektir.
Sadece Grim Reaper figürüne olan bakış açısıyla bile absürtlük sınırlarını zorlayan bir oyun Grim Fandango. 50’lerinin noir havasını Aztek efsaneleri ve Meksika gelenekleriyle birleştirerek ayrı bir kültür sosunu oyunun atmosferine katmayı başarıyor. Aşırı baharatlı, yaratıcı ve kendine has.
Manny’nin hikayesi sadece bir acente çalışanının günlük rutininden oluşmuyor. Daha ilk saniyeden oyun sizi bir bilinmezlik çukuruna atıyor ve bir sonraki aşamada neler olacağını merak etmeye başlıyorsunuz. Üstelik yeni bölümü iki ay beklemenize gerek yok, tüm oyun bir arada!
Hazır lafı açılmışken; eğer macera oyunlarındaki tecrübeniz Telltale oyunlarıyla sınırlıysa zor bir deneyim sizi bekliyor. Grim Fandango dönemin diğer macera oyunları gibi hiçbir “Eğitim Bölümü” içermiyor. Hatta oyun direkt olarak sinematikle başlıyor. Yapabileceğiniz tek şey, sinematikten sonra menüden kontrollere bakmak. Onun dışında, oyun sizi ilerleyiş hakkında kesinlikle yönlendirmiyor. Oyunda ilerleyebilmek için dinlemeli, bir daha dinlemeli, çevreyi keşfetmeli ve bulmacaları çözmelisiniz.
Hatta bu o kadar ileri bir seviyede ki oyunun sunduğu etkileşimler bile görünmüyor. Etkileşime girilecek bir obje ya da karaktere yaklaştığınızda Manny kafasını o yöne doğru çeviriyor. İyi gözlemci olmak şart diyelim.
Tüm zamanların en iyi oyunlarından biri geri döndü!
Tarihler 30 Ekim 1998’i gösterdiğinde oyun dünyasına atılmış en büyük imzalardan biri raflardaki yerini almıştı. Dönemin en furyası olan Macera türü oyunlara yeni bir dönüm noktası ve hikaye anlatıcılığı için oyunların ne kadar iyi bir seçim olduğunun canlı kanıtıydı… Canlı kısmı biraz tartışmaya açık, kabul ediyorum.E3 2014’te Grim Fandango Remastered’ın geleceği açıklandığında eğer tüyleriniz diken diken olduysa, inanılmaz heyecanlandıysanız, sizi şöyle alalım. Tim Schafer efsanesinin oyun dünyasına armağan ettiği en önemli yapımlardan biri olan Grim Fandango, 15 yılı aşkın bir sürenin ardından bir kez daha kalbimizi fethetmek için geri döndü.
Grim Fandango aslına bakarsanız o gün için bile çok yenilikçi oyundu. Klasik macera oyunlarında kullanılan sistem, özellikle ara yüz için geçerli olarak, terk edilmişti. Bugün severek oynadığınız The Walking Dead, Wolf Among Us gibi yapımların kontrol sistemi ilk olarak Grim Fandango’da denenmişti. Zaten oyunun konsola aktarımında, böylesine pürüzsüz bir kontrol sağlamasının asıl nedeni de bu sistem olarak göze çarpıyor.
Sevgili günlük, bugün 20 kilo verip derisiz, bir kemik kaldım.
Eğer bugüne kadar gerçekten de Grim Fandango’dan habersiz yaşadıysanız biraz söyleyeceklerim hayli absürt gelebilir. Hatta “Ben neyin içindeyim?” diye kendinizi sorgulamanız olası.
Hikayemiz El Marrow isminde kurgusal bir şehirde başlıyor ve burayı en basit tabirle –gerçi pek doğru değil ama- ölüm öncesi ölüm diyarı gibi bir tanımla açıklayabiliriz. Ölen ruhların ilk durağı El Marrow’dur ve ebedi, huzur dolu ölümsüz yaşamdan önce, onları bekleyen ilk zorluktur.
Bugüne kadar Grim Fandango'dan habersiz yaşadıysanız, karşılaşacaklarınız hayli absürt gelebilir.
Sadece Grim Reaper figürüne olan bakış açısıyla bile absürtlük sınırlarını zorlayan bir oyun Grim Fandango. 50’lerinin noir havasını Aztek efsaneleri ve Meksika gelenekleriyle birleştirerek ayrı bir kültür sosunu oyunun atmosferine katmayı başarıyor. Aşırı baharatlı, yaratıcı ve kendine has.
Manny’nin hikayesi sadece bir acente çalışanının günlük rutininden oluşmuyor. Daha ilk saniyeden oyun sizi bir bilinmezlik çukuruna atıyor ve bir sonraki aşamada neler olacağını merak etmeye başlıyorsunuz. Üstelik yeni bölümü iki ay beklemenize gerek yok, tüm oyun bir arada!
Hazır lafı açılmışken; eğer macera oyunlarındaki tecrübeniz Telltale oyunlarıyla sınırlıysa zor bir deneyim sizi bekliyor. Grim Fandango dönemin diğer macera oyunları gibi hiçbir “Eğitim Bölümü” içermiyor. Hatta oyun direkt olarak sinematikle başlıyor. Yapabileceğiniz tek şey, sinematikten sonra menüden kontrollere bakmak. Onun dışında, oyun sizi ilerleyiş hakkında kesinlikle yönlendirmiyor. Oyunda ilerleyebilmek için dinlemeli, bir daha dinlemeli, çevreyi keşfetmeli ve bulmacaları çözmelisiniz.
Hatta bu o kadar ileri bir seviyede ki oyunun sunduğu etkileşimler bile görünmüyor. Etkileşime girilecek bir obje ya da karaktere yaklaştığınızda Manny kafasını o yöne doğru çeviriyor. İyi gözlemci olmak şart diyelim.