Özel İnceleme
Telefon çalmaya ve Roman bizi taciz etmeye devam ediyordu. Bir gün bir telefon geldi. Kimliği belirsiz bir ses bizi San Andreas’a davet ediyordu. Gitmek istedik, hem de hepimiz. Bize vaat edilen şeyler öylesine gerçek dışıydı ki gözlerimizle görmek istedik. Hepimiz gitmek istiyorduk ama davetkar ses yeterince yeri olmadığı için herkesi yanına alamamıştı. Bize, “Bekleyin.” demişti. “Gemi geri gelecek ve sizi diğerleriyle aynı yere götürecek.”
İnandık ve Özgürlük Heykeli’nin süslediği semalarda bir sonraki gemiyi bekledik. Gelmek bilmedi. Ara sıra giden arkadaşlarımızdan mektuplar alıyorduk. San Andreas’ta çekilmiş fotoğraflarını yolluyorlar ve bitmek tükenmez maceralarından kesitleri ballandıra ballandıra anlatıyorlardı.
Birkaç hafta sonra sahilde büyük bir hazırlık başlamıştı. Herkes bavulları toplamış ve geminin saatini bekliyordu. Birazdan semalarda bir duman bulutu yükselecek ve hemen ardından o tanıdık ses gelecekti.
Güneş okyanusun dibine gömülür ve etrafı tekinsiz bir kızıllık kaplarken, kötü haber iskelede yetkililerinden gelmişti. Gemi batmıştı. ”BATIRILAMAZ!” denilen gemi, buz dağına çarpmış ve Kuzey’de sulara gömülmüştü. Bize evlere dağılmamız ve sonraki gemiyi beklememiz söylenmişti.
Elimiz mahkumdu, sinirlensek de kabullenmiş bir şekilde evlerimize geri döndük. Daha sonradan öğrenecektik ki, şehre yeni gelenler bizden habersiz bir şekilde Liberty City’den ayrılmışlardı. İşte o gün sinir krizi geçirmiştik. “Biz o kadar uzun bir süre beklemiştik ki!”
Bekleyenlerin birçoğu o günlerde yol ayrımına düşmüşlerdi. Kimi gitmekten vazgeçmişti. Kimiyse kaçak bir gemiyle San Andreas’a gitme kararı almıştı. Kaçak gidenler çok geçmeden aramızdan ayrıldılar ve bilinmez sulara doğru simsiyah bayraklarıyla yelken açtılar. Onların halen San Andreas’a ulaşamadıklarını biliyoruz. Görünüşe göre yanlarına pusulaları tam çalışmıyormuş. Eğer pusula sorunu halledebilirlerse, elbet bir gün o sıcacık sahile ulaşacaklardır.
Biz beklemeyi tercih etmiştik. Geçen uzun süre sonunda bize vaat edilenlerde iyice artmıştı. Oraya gittiğimizde bize 4 araba verilecekti. Önce gidenlere bisiklet verildiği düşünülünce hayli güzel bir vaatti.
Zaman yaklaştıkça başka bir gerçek yüzümüze tokat gibi çarptı. Gemi değiştiği için bilet fiyatları artmıştı. Elimizdeki biletler yanmış kül olmuştu. Yeniden almamız ve hayli yüksek bir miktarı gözden çıkartmamız gerekiyordu. O nokta asıl yol ayrımıydı. Sahildeki kalabalık her geçen gün azalmaya başlamıştı. Hatta bazıları kaçak gemilere binerek, önceden kaybolanlar gibi yasa dışı yollarla San Andreas’a varmaya çalışacaktı.
Yapacak bir şey yoktu. Kaçak yolculuğu sevmiyorduk. Bekledik… Umutsuzca. Her yeni gün, bizi alacak geminin başına bir şey gelmesin diye dua ettik. Gelecekti! O GEMİ BURAYA GELECEKTİ!
Devasa yolcu gemisi iskeleye yanaştığında ilk gidenlerin ardından tam 1 yıl 6 ay 28 gün geçip gitmişti…
Olsun, San Andreas her şeye rağmen muhteşem görünüyordu! Beklediğimize değmişti!
Nereden başlasam ne anlatsam bilemiyorum. Daha önce bu sayfalarda iki tane GTA V incelemesi okudunuz. Size hikayeden veya oynanış detaylarından bahsetmem garip kaçar. Hepimiz GTA V’in ne olduğu az çok biliyoruz. Merak ettiğimiz şey şu: Oyun PC’de nasıl görünüyor?
Oyunu sırasıyla Nvidia GeForce Titan X ve AMD Radeon R9 290x ve AMD HD7870 ile test ettim. Anlayacağınız ofiste bayağı bir PC’yi meşgul ettim. İş arkadaşlarımın bana uyuz olması bir yana (adamları işinden ettim!) bunun gerçekten denenmesi gerekiyordu. Neden mi?
Roman sizi bowling oynamaya çağırıyor…
1 yıl 6 ay 28 gün sonra…
Nerede kalmıştık… En son Roman ile bowling oynuyorduk… Bu bitmez tükenmez, sinir bozucu bir deneyimdi. Yapılabilecek her şey yapılmış, iCEnhancer’ın dibi görülmüş ve Liberty City kendi sokağımızdan tanıdık hale gelmişti.Telefon çalmaya ve Roman bizi taciz etmeye devam ediyordu. Bir gün bir telefon geldi. Kimliği belirsiz bir ses bizi San Andreas’a davet ediyordu. Gitmek istedik, hem de hepimiz. Bize vaat edilen şeyler öylesine gerçek dışıydı ki gözlerimizle görmek istedik. Hepimiz gitmek istiyorduk ama davetkar ses yeterince yeri olmadığı için herkesi yanına alamamıştı. Bize, “Bekleyin.” demişti. “Gemi geri gelecek ve sizi diğerleriyle aynı yere götürecek.”
İnandık ve Özgürlük Heykeli’nin süslediği semalarda bir sonraki gemiyi bekledik. Gelmek bilmedi. Ara sıra giden arkadaşlarımızdan mektuplar alıyorduk. San Andreas’ta çekilmiş fotoğraflarını yolluyorlar ve bitmek tükenmez maceralarından kesitleri ballandıra ballandıra anlatıyorlardı.
Olsun, az kalmıştı. Gemi bir gün gelecekti! İnancımız ve bilgisayarlarımız hazırdı!
Güneş okyanusun dibine gömülür ve etrafı tekinsiz bir kızıllık kaplarken, kötü haber iskelede yetkililerinden gelmişti. Gemi batmıştı. ”BATIRILAMAZ!” denilen gemi, buz dağına çarpmış ve Kuzey’de sulara gömülmüştü. Bize evlere dağılmamız ve sonraki gemiyi beklememiz söylenmişti.
Elimiz mahkumdu, sinirlensek de kabullenmiş bir şekilde evlerimize geri döndük. Daha sonradan öğrenecektik ki, şehre yeni gelenler bizden habersiz bir şekilde Liberty City’den ayrılmışlardı. İşte o gün sinir krizi geçirmiştik. “Biz o kadar uzun bir süre beklemiştik ki!”
Bekleyenlerin birçoğu o günlerde yol ayrımına düşmüşlerdi. Kimi gitmekten vazgeçmişti. Kimiyse kaçak bir gemiyle San Andreas’a gitme kararı almıştı. Kaçak gidenler çok geçmeden aramızdan ayrıldılar ve bilinmez sulara doğru simsiyah bayraklarıyla yelken açtılar. Onların halen San Andreas’a ulaşamadıklarını biliyoruz. Görünüşe göre yanlarına pusulaları tam çalışmıyormuş. Eğer pusula sorunu halledebilirlerse, elbet bir gün o sıcacık sahile ulaşacaklardır.
Biz beklemeyi tercih etmiştik. Geçen uzun süre sonunda bize vaat edilenlerde iyice artmıştı. Oraya gittiğimizde bize 4 araba verilecekti. Önce gidenlere bisiklet verildiği düşünülünce hayli güzel bir vaatti.
Zaman yaklaştıkça başka bir gerçek yüzümüze tokat gibi çarptı. Gemi değiştiği için bilet fiyatları artmıştı. Elimizdeki biletler yanmış kül olmuştu. Yeniden almamız ve hayli yüksek bir miktarı gözden çıkartmamız gerekiyordu. O nokta asıl yol ayrımıydı. Sahildeki kalabalık her geçen gün azalmaya başlamıştı. Hatta bazıları kaçak gemilere binerek, önceden kaybolanlar gibi yasa dışı yollarla San Andreas’a varmaya çalışacaktı.
Yapacak bir şey yoktu. Kaçak yolculuğu sevmiyorduk. Bekledik… Umutsuzca. Her yeni gün, bizi alacak geminin başına bir şey gelmesin diye dua ettik. Gelecekti! O GEMİ BURAYA GELECEKTİ!
Devasa yolcu gemisi iskeleye yanaştığında ilk gidenlerin ardından tam 1 yıl 6 ay 28 gün geçip gitmişti…
Olsun, San Andreas her şeye rağmen muhteşem görünüyordu! Beklediğimize değmişti!
Nereden başlasam ne anlatsam bilemiyorum. Daha önce bu sayfalarda iki tane GTA V incelemesi okudunuz. Size hikayeden veya oynanış detaylarından bahsetmem garip kaçar. Hepimiz GTA V’in ne olduğu az çok biliyoruz. Merak ettiğimiz şey şu: Oyun PC’de nasıl görünüyor?
Oyunu sırasıyla Nvidia GeForce Titan X ve AMD Radeon R9 290x ve AMD HD7870 ile test ettim. Anlayacağınız ofiste bayağı bir PC’yi meşgul ettim. İş arkadaşlarımın bana uyuz olması bir yana (adamları işinden ettim!) bunun gerçekten denenmesi gerekiyordu. Neden mi?
Roman sizi bowling oynamaya çağırıyor…
İ5 6600
8 GB RAM
1 TB HARDİSK
KALDIRIRMI????