Kimse o tepeden görünüşlü, araç çalıp ortalıkta gezindiğiniz, suç işlediğiniz bir oyunun bu kadar büyüyeceğini düşünmemiştir. İlkinin üzerinden tam 11 yıl geçti. Yapımcılar işin ucunu bırakmadı ve her seferinde bizleri şaşırtmayı, içeriği zenginleştirmeyi başardılar. Şu an elimizde GTA 4 var. Birçok otorite tarafından tam not alan, neredeyse kusursuz denen yapım. Acaba öyle mi?
Niko Bellic ve kuzen Roman'ın Amerika rüyası
Bu sefer adamımız Niko Bellic. Herşey kaçak yollardan kuzenimizin yanına, Ameriya'ya giderek başlıyor. Roman telefonda bize o kadar güzel anlatıyor ki hayatını, hem ülkemizde bulunduğumuz durumdan kurtulmak hem de ufak bazı hesapları görmek için yanına gidiyoruz. Gel gör ki bizi bekleyen şeyler çok farklı çıkıyor. Ne anlatılan ateşli kızlar, ne elinizde şampanya bardağı ile gireceğiniz jakuziler ne de hangisini kullanacağınıza karar veremeyeceniz spor arabaların yerinde yeller esiyor. Roman kendi halinde bir taksi firması kurmuş, ufak bir apartmanda tek göz odada yaşayan biriymiş meğerse. Zaten belaya yatkın olan kişiliğimiz yüzünden kısa zamanda kendimize bir çevre edinip çalışıp para kazanmaya başlıyoruz. Klasik GTA konusu. Ama firmanın başarısı ilerde ortaya çıkıyor. Ciddi çalışmalar sonucu çevreniz, kıyafetleriniz, gittiğiniz mekanlar, herşey çok değişiyor. Ama denge o kadar yerinde kurulmuş ki, en az 10 saatlik bir oyun süresinden sonra bunlar yavaş yavaş başlıyor. Verilen hava o kadar yerinde ki hani gaza gelip insanın "Ya kardeşim ben bunları dişimi tırnağıma takıpta yaptım" diye söyleyesi geliyor.
Şehir dediğin böyle olur işte
Liberty City, oyunun diğer tarafları gibi yıllarca geliştirildi, büyüdü, canlandırıldı, hayat verildi. Bence şu an gelinen nokta çok ciddileşti. Herşeyden önce harita şimdiye kadar yapılmış olan en büyük şehir. Diğerinden kendini ayıran yegane özellik ise şehrin ruhu. Başlarda daha çok kenar semtlerde bulunduğunuzu direkt anlıyorsunuz. Araçlar eski. Çevre, daha çok binalardan oluşuyor. Renk olarak daha gri tonlar hakim. Fakat ilerledikçe ve şehrin diğer yanlarını gördükçe sanki başka bir oyundaymışsınız gibi hissediyorsunuz. Bir anda etraf cıvıl cıvıl oluyor, renkli büyük reklam tabelaları, daha lüks otomobiller, gidebileceğiniz daha lüks mekanlar. Evet artık kıyafet almaya gittiğiniz dükkanlar bile semt semt değişiklik gösteriyor. Takım elbise bir yerde 300 dolar iken, tabiri caizse conti semtlerde bu fiyat 1000 doları geçiyor. Günün farklı saatleri şehrin havası değişiyor. Özellikle gece köprüden geçerken o ihtişam insanı etkiliyor. Artık köprülerden geçiş de ücretli. Girerken fiş alıp çıkışında da para ödüyorsunuz. Ulaşım için taksileri kullanmakta mümkün. Bir ıslık ile durdurup arka koltuğuna binip gideceğiniz yeri söyledikten sonra taksici sizi ücreti karşılığında götürüyor. Hatta gece tarifesi bile uyguluyorlar.