ArtılarBenzersiz bölüm tasarımları. Boss savaşlarının ihtişamı görülmeye değer. Bir an olsun düşmeyen tempo insanı oyuna bağlıyor. Atmosferi tamamlayan müzikler.
EksilerAşırı vahşet içeren sahneler. Bu denli başarılı bir oyun için hikaye biraz zayıf kalıyor.
Çok değil bundan birkaç ay evvel vatani görevimi icra etmekte iken “Kimin
ahını aldım da bu hallere düştüm ben” diye hayıflanıp duruyor, kendimi dünyanın
en şanssız insanı olarak değerlendiriyordum. “Gün olur devran döner” ve “Gün
doğmadan neler doğar” gibi güzide atasözlerine imza atan atalarımız gerçekten de
haklıymış. O denli sıkıntı içerisinde yüzerken sadece birkaç ay sonra hayat
standardım 180 derece dönmekle kalmadı, tadından yenmez hal aldı. Beni bu denli
mutlu kılan olayların zirve noktasını da bu hafta oluşturuyor diyebilirim.
Yıllardır beklediğim iki oyun, daha piyasaya sürülemeden test edebilmem için
elime ulaşmasından olsa gerek sevinç tomurcuklarıyla doldu içim. İlk önce Final
Fantasy XIII, şimdi de God of War III...
Adını söylerken bile heyecanımı yenemiyorum. PlayStation 3 piyasaya sürüldüğü
günden beri heyecanla bekliyorduk. Yaklaşık 3 senelik yapım aşamasının ardından
çıkışına az bir süre kala yayınlanan oyun içi videoları ile heyecan seviyemiz o
denli arttı ki, neye baksak ne hakkında konuşsak eninde sonunda konu God of War
III’e geliyordu. Tüm planlarımızı oyunun çıkacağı güne göre kurmuş, GoWIII’ten
önce ve sonra diye iki zaman dilimi belirlemiştik bile. Tabii ki işler hiç de
planlandığı gitmedi. Daha piyasaya sürülmesine bir hafta varken Murat Oktay’ın,
usta aktörlere bile taş çıkaracak kadar soğukkanlı edayla “Çok da önemli bir
oyun değil, ama belki dikkatini çeker” diyerek monitörümün yanından uzattığı
kutu üzerindeki ismi gördüğüm anda beynimde şimşeklerin çaktığını hissettim.
Kaşla göz arasında Blu-ray’i kaptım ve Flash Gordon’a parmak ısırtacak, Usain
Bolt’a nal toplatacak hızla PlayStation 3’ün başına koştum. Yıllardır süren
bekleyişin ardından bütün ihtişamıyla Kratos karşımdaydı ve hesabı sorulacak
tanrılar vardı...
Yunan tanrılarının korkulu rüyası Kratos bu kez gözünü Olimpos'a dikti
Mükemmel referans
2005 yılında PlayStation 2 platformunda karşımıza çıkan God of War, aksiyon
türünü sevenlere müthiş bir deneyim yaşatmıştı. Sadece hareketli yapısı ile
değil ihtişamlı dövüş sahneleri ile de akıllarda yer etmeyi kolayca başardı.
2007 yılında piyasaya sürülen ikinci oyun ise deyim yerinde ise PS2 konsolunu
son transistörüne kadar zorluyor, ekrana akıl almaz savaş sahnlelerini
yansıtmayı başarıyordu. Bir an olsun düşmeyen temposu, izleyenin gözlerini bir
an bile ekrandan ayırmamasına neden olacak kadar kaliteliydi. Görkemli boss
savaşları ile birleşince konsol sahiplerinin bir numaralı oyunu olmayı başardı.
2008 yılında PSP için piyasaya sürülen Chains Olympus da tıpkı önceki bölümler
gibi konsolun gücünü sonuna kadar kullanan, bizlere “PSP’de böyle grafik de olur
muymuş?” dedirten bir yapım olmayı başarmıştı.