2016'da kurulan ve Polonya merkezli küçük bir video oyunu geliştiricisi olan VARSAV Game Studios, 2 Kasım 2021 tarihinde yeni oyunu Giants Uprising'i PC için erken erişim olarak piyasaya sürdü. Orta çağda geçen bir aksiyon RYO ürünü olan Giants Uprising'e çıkışının ardından göz atıyor ve detaylıca inceliyoruz.
Giants Uprising, oyunu ilk açışımızda bizleri kandırmayı ve hikâye anlatımının gerçekten kaliteli olduğunu göstermeyi başarıyor. Oyunun hikâyesi hakkında, açıklama kısımlarında ve fragmanlarında belirtildiği kadarıyla sizlere kısaca bahsetmek istiyorum. Oyun, insanların dünyaya inişinin çok öncesine dayanan devlerin hüküm sürdüğü bir evrende geçiyor. Büyük bir düzen içerisinde yaşayan devler, kendi ülkelerini, şehirlerini, dolayısıyla kasabalarını kurmuşlar.
İnsanların gelişi ile birlikte yavaş yavaş değişmeye başlayan düzen, devleri de ciddi bir biçimde etkiliyor. İnsanlığın 'Bizden olmayan düşmanımızdır' bakış açısı, Giants Uprising'de de güzel bir şekilde yansıtılırken, devlerle insanlığın verdiği savaş konu alınıyor. Normal şartlarda devlerle barış içerisinde olan insanlar, onların bilgeliklerinden yararlanıp, yavaş yavaş güçlendikten hemen sonra devlere ihanet ediyor ve onları köleleştiriyor.
Ayrıca oyun, bu klişe fakat oldukça ilgi çekici hikâye için çok şık bir sinematik fragmana da sahip. Onu da hemen aşağıya yerleştireceğim. Bizler de, tam olarak köleleşmiş; fakat zincirlerinden kurtulmuş olan bir dev olarak oynuyoruz. İnsanlığa karşı olan öfkemiz ve intikam nefretimiz büyüdükçe güçleniyor ve her şeyi yerle bir ediyoruz. İşte Giants Uprising tam olarak böyle bir dönemi konu alan bir yapım.
Oyunun ilerleyen zamanlarda telafi edebileceği olumsuz yanlarından detaylıca bahsetmeden önce, maalesef telafi edilemeyecek olanlardan bahsedeceğim. Giants Uprising projesi, ilk başlarda kulağa her ne kadar ilgi çekici geliyor olsa da, gerçekten büyük riskler alınması gereken bir fikrin ürünü. Bu fikre 'riskli' olarak bakıyor olmamın sebebi ise, içerisinde bulundurduğu sonsuz tekrar etme potansiyeli. Bir dev olarak oynuyoruz, iyi güzel. Hedefimiz insanlardan intikam almak, iyi güzel. Peki ne yapacağız biz bu dev ile?
Oyuna başladığımız saniyeden itibaren tekrar etmeye başlayan bir yapımla karşı karşıyayız. İnsanları ez, evleri yık, kuleleri parçala ve ortalığı mahvet. Bu döngüden daha sonra mı ne yapıyoruz? Tekrar insanları ez, evleri yık, kuleleri parçala ve ortalığı mahvet. Peki daha sonra? Artık oyun o kadar çok tekrar ediyor ki... Bilgisayarımı kapatıp sandalyemden kalktığımda, yürürken insanları eziyormuş gibi hissetmeye başlamıştım.
Oyunun diğer olumsuz yanlarından detaylıca bahsetmeye girişmeden önce kısa bir 'olumlu yanları' molası vermek istiyorum. Maalesef birazcık kısa sürecek. Oyunun görsel yapısını gerçekten beğendim. Beklediğimden daha güzel bir görselliğe sahip. Ayrıca en beğendiğim kısım ise, stüdyonun hikâye anlatım stili oldu. VARSAV Game Studios'un hikâye anlatımı konusunda içerisinde barındırdığı bir potansiyel mevcut. Minik sinematiklerle gerçekten güzel diyaloglar oluşturabiliyor ve bu diyaloglarla oyuncuları oyunun içerisine çekebiliyorlar.
Ayrıca buldukları seslendirme sanatçıları da güzel bir iş çıkarmış. Stüdyonun diğer oyunlarına baktığımda daha çok 'macera' türünde yapımlara ağırlık verdiklerini gördüm. Bence hikâyenin en ön planda olduğu türlere önem vermeliler. Madem grafiklerin yeterli seviyede olduğundan bahsettik. Biraz da animasyonların ne kadar yetersiz olduğundan bahsedelim. Giants Uprising'in animasyonları gerçekten çok kötü. Bazı mekaniklerin veya olayların animasyonları güzel olsa da, geri kalanı gerçekten aşırı sırıtmayı ve insanı oyundan soğutmayı başarıyor.
Zaten oyunun içerisinde bulunan oynanış dinamikleri konusunda aşırı basite kaçıldığı için, animasyonların kötü oluşu çok büyük bir boşluk yaratıyor. Eğer oynanış dinamikleri konusunda bu kadar kolaya kaçılmamış olsaydı, animasyonların yarattığı olumsuzluk biraz daha az sırıtabilir ve oyuncuyu sıkmayan bir yapıya sahip olabilirdi.
Küçük stüdyolar tarafından geliştirilmekte olan bu tarz yapımların, Red Dead Redemption 2 veya Forza Horizon 5 gibi oyunlardan daha çok bir sistem gereksinimi istemesi de, yeni moda oldu. En son JETT: The Far Shore ile karşıma çıkan bu abartılmış sistem gereksinimleri, Giants Uprising'de de tam gaz devam ediyor. Hayır, madem bu kadar abartı sistem gereksinimi istediniz, bari karşılığını verin. Önerilen sistem gereksinimini rahat rahat karşılıyor olsanız bile sonsuz optimizasyon sorununa boğulmaktan hiçbir şekilde kaçamıyor ve 5 FPS'nin gazabıyla yüzleşiyorsunuz.
Giants Uprising adeta ''Beni oynama'' dercesine sorunların üstüne sorunlar yığıyor. Bir evi parçalarken yaşanan donma/kasma sorunları olsun, ani hareketlerde gerçekleşen kare hızı düşüşleri olsun, oyun gerçekten oynanmayacak bir seviyede. Oyunu hem ilk çıktığı zamanlarda deneyimlemiş, hem de en son gelen büyük güncelleme sonrası deneyimlemiş birisi olarak, pek bir şeyin değişmediğini rahatlıkla söyleyebilirim. Birçok sorunun düzeldiğinden bahsediliyor olunsa da, sorunlar tam gaz devam ediyor.
Sonsuz tekrara düşecek olan yapısını bildiğim hâlde gerçekten ilgimi çekmiş olan Giants Uprising projesi, oyuncunun üstüne yığdığı bitmek bilmeyen olumsuzluklarla beni oyundan başarılı bir şekilde soğutmayı başardı. Oyunu ilk açışımızda gösterilen başarılı hikâye anlatımı sinematiği bir o kadar heyecanlandırırken, oyunun içine atmış olduğum ilk adım ise, bir o kadar hayal kırıklığına uğrattı.
Giants Uprising, genel anlamda küçük bir beklentiyle girip, büyük bir hayal kırıklığıyla karşılaştığım bir yapım oldu. Hoş görselliğe ve başarılı bir hikâye anlatımına sahip olsa da; barındırdığı uzun yükleme süreleri, ciddi optimizasyon sorunları, basit kalmış oynanış dinamikleri, animasyon hataları ve sonsuz tekrar döngüsüyle oyuncuyu oyundan uzaklaştırmayı başarıyor.