Festival - Bölüm 0,5
Erdem Maşlak
3.06.2010 - 12:31
Bakalım ne olacak…
Mavi gökyüzüyle mavi okyanusun birleştiği yerde ince siyah bir çizgi vardı ve
onun dışında kalan her şey mavi gökyüzüyle mavi okyanusun birleştiği yerdeki
ince siyah çizgiye bakan adama aitti; sadece o siyah çizgiye sahip değildi.
Yıllardır buradan bakıp dururdu ileriye ve yıllardır dingin duran okyanusun
ortasından ne bir gemi geçmişti, ne de bir balina ya da yunus gökyüzüne sıçrayıp
tekrar suya dalmıştı. Bazen sahip olduğu kocaman korsan gemisine atlayıp giderdi
gidebildiği yere kadar ve günler sonra ileriye baktığında yine aynı siyah
çizgiyi görürdü, üstelik bu kez aynı siyah çizgiden arkasında da oluşurdu.
Gözlerinden damlayan yaşlar okyanusu dalgalandırırdı ve bu minik dalgalarla onun
devasa gemisi bile sarsılırdı, sonra da eli mahkûm adasına geri dönerdi. Sahilde
yengeçlerin yan yan yürümelerini seyreder, sonra da canının sıkıntısından onlara
taş fırlatırdı. Taşlar isabetli olsa da, yengeçler efendilerine karşı gelmez; ne
kıskaçlarıyla onun canını yakarlar, ne de hafifçe bile olsa diklenirlerdi.
Yaşadığı yer, daha doğrusu o devasa ada ona aitti ve sahip olabileceği her şey
burada onunla birlikteydi. Biricik eşi, tüm dostları ve hatta ezeli düşmanı
bile. 15 yıldır buradaydı ve bu süre boyunca ortalama 4 yılda bir kendisi için
gerçekleşen şenlikler dışında onu sevindirecek herhangi başka bir şey meydana
gelmemişti. En sonuncusu günümüzden 5 yıl önce yapılmıştı ve ufuk çizgisini
gözleyen o adam aylardır, hatta yıllardır kendisi için düzenleyecekleri yeni bir
festivalin hazırlıklarının başlamasını hayal edip duruyordu. Bunun
gerçekleşmemesine kendisi ile birlikte sevgili eşi ve başının etini her daim
yiyen düşmanı bile üzülüyordu. Fakat adada yaşadığı bunca zaman boyunca onu en
çok üzen olay, hayatına ait sırların bir bir ortaya çıkışına bu süre içerisinde
şahit olmasıydı. En sevdiği iki arkadaşı arka arkaya ortadan kaybolmuştu ve
arkalarında hiçbir iz bırakmadan gitmişlerdi. Kendisinin isteyip de gidemediği
şekilde arkadaşları ortadan kayboluyor; fakat bundan ne kendisi, ne de yok
olanlar memnun görünüyordu. Nereye gittiklerini bilmiyordu arkadaşlarının. Bu
ortadan kayboluşlar olmasaydı ufuk çizgisine bakan adamın arkadaşları için peş
peşe festivaller düzenlenecekti; hem de çok kısa bir süre sonra yapacaklardı bu
festivalleri. Tüm insanların gözleri üzerlerindeyken kaybolmuştu ikisi de,
resmen buharlaşmışlardı. Derken bir diğeri. Adanın en hızlı, en ağır, en metal
ve en karizmatik üyelerinden biri daha ortadan kayboldu. Onun gidişiyle birlikte
adanın ufuk çizgisi daha da bir kararmaya başladı. Adadaki tüm halk bütün bu
olanlar karşısında şaşkınlıklarını gizleyemiyorlardı. Devasa adalarındaki en
sevdikleri üç kahraman beraberinde kendi özel arkadaşlarını da götürerek
belirsiz bir karanlığa gömüldüler.
Ada bundan sonra eskisi gibi değildi, olamayacaktı da. Sessizleşmişti. Birkaç ay
sonra yaşanacak festival hazırlıkları sonlandırılmıştı ve adaya resmen bir hüzün
bulutu çökmüştü. O günden bu yana ağlayan, ufuk çizgisine bakan adamın
gözlerinden damlayan her yaş, adanın kumlarına düşmeden buharlaşıyordu. Bunu ilk
defa arkadaşları, daha doğrusu dostları ortadan kaybolunca fark etmişti; belki
daha önce veya daha sonra olmuştu, ama yıllardır hiç ağlamadığı için bunu
anlayacak fırsatı bile olmamıştı belki de. Gözleri doluyor, hatta yüreği kan
ağlıyordu; ama gözlerinden taşacak tek bir damla yaşın bile bir daha geri
gelmeyeceğini biliyordu. Adada yaşayan diğer bütün insanlar ufuk çizgisine bakan
adamın gözyaşından kıpkırmızı olan gözlerine baktıkça dayanamaz oluyorlardı;
burunları akıp genizleri acısa da yapacakları bir şey olmadığının bilincine
varmaya yavaş yavaş onlar da başlıyorlardı.