Bazen karşımıza öyle yapımlar çıkıyor ki, biz de ekranın başında çileden çıkıyoruz. Bunları incelemek aslında önemli, ne de olsa amacımız okuyucuyu yönlendirmek ve bilgi sahibi yapmak. Bu sözlerle başladığıma göre, karşınıza nasıl bir oyun çıkacağını tahmin edebilirsiniz. Aslında FBI Hostage Rescue’yu oynarken bayağı eğlendim, ama eğlenmem oyunun kendisinden dolayı değil, karşıma çıkan adamların hareketlerinden ileri geliyordu. Taktiksel bir FPS geliştirmek isteyen yapımcılar, olayı pek de kıvıramamışlar ve sonuçta ortaya değişik (!) birşey çıkmış. İsmine bakınca, FBI kelimesini görüp gaza gelenler, oynamaya başlayınca kafalarını monitöre vurmaya başlayacaklar. FBI gerçekten çok üzülecek…
Geleceksin ya da öleceksin
FBI Hostage Rescue, 10 bölümden oluşuyor ve her bölümde aynı şeyleri, aynı şekilde gerçekleştiriyoruz. Amacımız, rehineleri bulup kurtarmak, gereken yere ulaştırdıktan sonra, karşımıza çıkan diğer kötü adamları öldürmek. Kötü adam kelimesi aslında yanlış, kötü olmaya çalışıyorlar ama komik oluyorlar. Bir başlangıç noktamız var, buradan çıkıp karton sandığımız ama bina olduğunu anladığımız bir yapıya giriyor ve rehineleri kurtarıp geri çıkıyoruz. Onları kurtarmaya çalışırken, önce psikolojik tedaviye ihtiyaçları olduğunu gözlemledim, çünkü belli ki kurtarılmak istemiyorlar. Peşimden sürükleyene kadar akla karayı seçtim. Ya bir yere takılıp kalıyorlar, ya da sizi hiç sallamıyorlar, patlak gözlerle suratınıza bakıyorlar.
Görevlere başlamadan önce, brifing ile birlikte yapmamız gerekenler belirtiliyor. Acayip bir de harita gösteriliyor. Son olarak, 3 tane silah seçip görevimize başlıyoruz. Silahlar hiç değişmiyor, her bölümün başında seçmeniz için aynıları duruyor. Ben her bölümü, tabanca, makinalı ve sniper üçlüsü ile rahat bir biçimde geçtim. Zaten, bölümler içerisinde öldürdüğünüz adamların silahlarını da alabiliyorsunuz, bu konuda bir sıkıntınız ya da takıntınız olmayacak. Bölüme başladığımız zaman, sağ üst köşedeki geri sayım olayı dikkatimizi çekiyor. Hostage Rescue, bizi zorlamaya çalışaraktan, görevleri belli bir zaman aralığında bitirmemizi istiyor. Hatta zaman, fazla fazla verilmiş, her rehine kurtardığımızda da 2 dakika ekstradan kazanıyoruz. Olur da kazayla zamanınız dolarsa, ya da bölüm içerisindeki rehinelerden birisi ölürse, orayı baştan oynamak zorunda kalıyorsunuz.
Akşam yemekte mantık mı var?
Grafik adına bahsedecek çok fazla birşey yok. Ne karakterlerin, ne animasyonların ne de mekanların tasarımları çok kötü. Oldukça fazla grafik hatası var, üstelik kaliteliymiş gibi, bazı açık alanlarda yavaşlamalar bile olabiliyor. Uzağa bakıldığı zaman, objeler iç içe duruyorlar, aniden yavaş yavaş önünüze bir duvar ya da parmaklık örülmeye başlıyor. Geçilebilecekmiş gibi bir yere doğru hareket ettiğinizde, aniden karşınıza çıkan bir demir parmaklık, kafanızı duvarlara vurmanıza neden oluyor. Karakterlerin animasyonları ise oyunun tek artısını oluşturuyor. Sakın yanlış anlamayın, kaliteli falan değiller ama çok komik oldukları için insanı acayip eğlendiriyorlar. Size bu eğlenceden birkaç kare sunayım; ilk bölümde bina içerisinde market kısmı vardı, içeri girdim ve adamları temizledikten sonra raftaki şişelerden birine ateş ettim. Ne göreyim, şişe yere düştü ve lastik top gibi sekmeye başladı! Uzun uğraşlar sonucunda 1-2 tane kırabildim ama bu görüntüyü gördükten sonra, gülmekten yarılmış oldum. Buradan geri döndüm ve arkadaki ofis kapısından içeri girdim. Burada bir terörist, rehineyi boynundan sarmıştı ve bana ateş etmeye başladı. O sıra elemanın hareket edişine ve ayaklarına bir bakış attım, öyle figürler sergiliyordu ki, Kağızman türküsünün çaldığını zannedersiniz. Sesler de aynı şekilde, hiçbirşey katmıyor.