Ubisoft'un seri oyunlarından olan Far Cry'ın yeni oyunu sonunda çıkıyor. Far Cry 6 inceleme yazımızda oyunun genel dinamiklerine birlikte göz atıyoruz. Hayatımıza 2004 senesinde Crytek GmbH ile giren Far Cry serisi, geliştirici firmanın bağımsızlığını ilan etmesinin ardından Ubisoft bünyesinden ayrılarak, serinin tüm haklarını Ubisoft’a devretmiş ve kendi yoluna Crysis ile devam etmişti. Bu süreçten sonra Ubisoft, elindeki en iyi markalardan biri olan Far Cry serisinin temellerini atmak için kısa süreli bir boşluğa düşmüş ve ardından da kurdukları yeni ekip ile CryEngine tabanlı oyun motoru olan Dunia Engine ile Far Cry 2’yi 2008 senesinde piyasaya sunmuşlardı. Far Cry 2, birçok kesim tarafından ortalama bir not alarak yoluna devam etse de, çoğu oyuncu için hem iyi, hem kötü arasında geçiş yapılan ve insanları kararsızlığa sürükleyen bir yapım olarak kalmıştı.
O dönem ya da o nesil diyecek olursak; Reboot, Remake ve Remastered yapımlar pek revaçta değildi. Haliyle reboot yapılmayan Far Cry serisi, kısmen Far Cry 3 ile reboot olmuş ve bir sonraki Far Cry’ın temelleri Far Cry 3 ile atılmıştı. 2012 senesinde piyasadaki yerini alan Far Cry 3, bugün bile birçok oyuncu için yılın en iyi FPS oyunlarından biri olmasının yanı sıra, en sağlam Far Cry oyunlarından biri olarak kabul edilmişti. Bir sonraki Far Cry oyununun temellerinin de bu oyuna göre atıldığını göze alacak olursak, serinin asıl reboot yapımı Far Cry 3 diyebiliriz. O günden itibaren Far Cry serisi için her şey değişti.
Bangkok yakınlarında korsan istilası altında olan bir tropik adada geçen Far Cry 3 ile özüne dönen ve temelleri atılan seri, ardından iki sene sonra Himalayalar'da bulunan Kyrat adlı hayali bir ülkenin, ardından da Orta Amerika’da Montana taraflarında bulunan Hope County adlı hayali bir eyalette karşımıza çıkmıştı. Bu sefer geldiğimiz yer ise Karayip adalarından baz alınan hayali bir ülke olan Yara’da oyuna başlıyoruz.
Yapımda dikkatimizi çeken ilk şey ise bir önceki üç temel oyunda da olduğu gibi kötü karakterimiz oluyor. Yani oyundaki ismiyle “El Presidente" lakaplı Anton Castillo.
Castillo’yu, Breaking Bad ve onun spin-off dizi olan Better Call Saul serisinde tanıdığımız Gustavo Fring yani Giancarlo Esposito canlandırıyor. Bu sefer Vaas Montenegro (Far Cry 3), Pagan Min (Far Cry 4) ve John “Father” Seed gibi sıfırdan yarattıkları özgün karakter yerine Breaking Bad ve Better Call Saul’dan tanıdığımız aktör olan Giancarlo Esposito’yu kullanıyorlar. Zaten Far Cry 6’nın en çok dikkat çeken ve oyuncuları kendisine çeken yanı bu durum oluyor.
Eğer hatırlayacak olursanız; Call of Duty: Advanced Warfare’da baş kötü karakter olarak oynayan Kevin Spacey’in ardından Call of Duty: Infinite Warfare’da da Game of Thrones’ta tanıdığımız Kit Harington’un oynatılması bazı kesimler tarafından da ünlü oyuncuları kullanarak prim yapılıyor diye eleştirilmişti. Bu konuda henüz buna benzer bir yorum göremedim fakat benim kişisel düşünceme göre bir bakımdan önceki karakterlerin özgünlüğüne göre hak versem de, bazı önemli oyuncuların karşımıza çıkması bence etkileyici olabiliyor. Hatta bu Karayiplerdeki Yara’nın coğrafi ve kültürüne göre, Esposito bence harika bir seçim. Onun yerine başka bir tanınmamış aktör de kullanılabilirdi fakat bu etkiyi vermezdi.
Diktatörümüz Anton “El Presidente” Castillo, Yara’da her şeyi tek bir rejimde üzerine toplamış, orduyu kendisine çekmiş, polisin etkisizleştirilmiş ya da itibarsızlaştırılmış bir rejimde, kendi kurallarına uyması için yetiştirmeye çalıştığı oğlu Diego ile karşımıza çıkıyor. Bu sefer oyunda sadece kötü karakterlere odaklanılmamış durumda. Yani Far Cry 4 ve 5’te bir FPS oyuncusu olarak göreve başlıyorduk fakat biz kimdik, neydik tam olarak belli değildi. Kısaca geçiyorduk. Far Cry 6’da ise ara sahnelerde ana karakterimiz olan Dani’yi bol bol görüyoruz ve onun diyaloglarını, tavır ve hareketlerini, diğer karakterlerle olan etkileşimlerine bir oyunda olması gerektiği gibi bol bol şahit oluyoruz.
Oyuna başlarken sadece kadın ya da erkek Dani olarak iki karakter seçimi yapmamız mümkün. Ben o an erkek karakter seçimini yaptım fakat genel olarak oyun kadın karakter üzerine kurulu. Hatta seride yönettiğimiz ilk kadın Dani. Seçimlerde kimi seçtiğimiz, bizi pek olumsuz bir şekilde etkilemiyor fakat size kadın karakter seçimini yapmanızı öneririm. Ayrıca oyunun ilk tanıtım fragmanında ve Far Cry 6’ya giriş introsunda gördüğümüz Nisa Gündüz adlı Türk kökenli Kanadalı aktör, Dani Rojas’a sesiyle hayat veriyor.
Şunu da detaylandırarak geçmek istemiyorum: Oyunda sadece kadın ve erkek seçimi var. Bir önceki oyundaki gibi saç, sakal, göz, burun yani kısaca yüz hattı gibi seçimler yapabilmeniz mümkün değil. Size sunulan iki karakter var. Ya erkek Dani’siniz ya da kadın Dani… Bir nevi bizdeki Deniz isminin hem kadın ve erkekte kullanılması gibi. Onu da elinizdeki kimliği okurken belirliyorsunuz. Kadın ya da erkek karakter seçimi yaptıktan sonra seçtiğiniz karakter ana sahnede görülüyor ve oyuna başlıyorsunuz. Küba olaylarından esinlenen yapımda, bu durum başta reddedilse de bu diktatörlük üzerine kurulu olacağı tahmin edilse de, ilk başta reddedilmişti ve ardından da oyunun senaristi Navid Khavari, oyunun politik olacağını ima eden açıklamalarda bulunmuştu. Ubisoft Blog üzerinde yaptığı açıklamada ise açık ve net bir şekilde: “Bizim Hikayemiz Politik” diyerek son noktayı koymuştu.
Oğlu Diego’ya bile kendi düşüncelerini zorla dayatan bir baskıcı baba olarak karşımıza çıkan Castillo, hepsinin üstüne üzerinde bulunduğu tek adam yetkisi ve rejimi ile Yara’da, faşizmin yükselmesine yol açan tüm koşulları, emperyalizmin maliyetleri, zorla çalıştırma, baskıcılık, adaletsizlik, medyanın tek bir elde Yaravision üzerine kurulu olması, sansürler ve diğer ülkelere gidişatın zorlaşması, ağız vize uygulamaları, özgür ve adil seçimlere duyulan ihtiyaç, LGBT hakları, cinsiyetçilik, oyundaki Yara pezosunun diğer para birimleri karşısındaki değersizliği yani bir ülkede olmaması gereken tüm kötü koşulları bize sunuyor. Zaten tüm bu baskıların sonucunda da bu isyanlar ortaya çıkıyor. Hatta bu isyanlar, modern bir devrimi de gözler önüne seriyor. Benzer durumlar günümüzde ve benzer bölgelerde yaşansa olabilecek her türlü detayı sadece düşünmekle kalmamışlar, bizzat oralara giderek gerçek gerillalar ile konuşarak, yaşayarak öğrenip oyuna aktarmışlar. Yani bu yapım, bir devrimi merkeze alan ve bunun etrafında senaryoyu yaşayarak öğrendiğimiz bir hikâyeyi bize sunmakta.
Yara’nın zehirlenmiş politik bölgesinde, Libertad adlı gerilla örgütüne dahil olan Dani Rojas ile savaşa başlıyoruz. Bu karmaşıklıklar içerisinde de birçok derin olayların içinde kendimizi buluyoruz. Far Cry 3’teki gibi tatile gelen bir karakteri, Far Cry 4’te turist gibi memleketine geri dönen birini ya da Far Cry 5’te bölgeye iniş yapan polis memuruna kıyasla bu sefer oranın yerlisi ve oranın gerçek vatandaşı olan bir karakteri canlandırıyoruz. Her şey tam da iç savaşın içerisinde başlıyor.
Tüm rejimi elinde bulunduran Castillo, babadan oğula bir sistem ile oğlu Diego’yu başa getirme çabaları ile ülke çapında büyük bir isyan başlamasına sebep oluyor. Hatta az önceki satırlarda bahsettiğim ağır koşulların fitilini ateşleyen sebepler de bu oluyor. Tüm bunlar yetmezmiş gibi Castillo’nun kimyasal silah olarak adlandıracağımız Viviro’su var. Zararlı kimyasallar ve genetiğinde oynanmış tütün bitkilerinden elde edilen bu ürün, başlangıçta kanseri tedavi eden bir ilaçtır fakat sonradan ise bu bir silaha dönüşüyor. Az önce bahsettiğim senarist Navid Khavari’de kanseri yenmiş biri olarak bu senaryoyu kendi hayatından, oyunun hayatına aktardığını düşünmekte pek yanılmış olamayız.
Yine bu Viviro, Vaas’ın zararlı otlarına ve John Seed’in kendine tapınmaları Eden's Gate tarikatı üzerinde kullandığı bitkisel ilaca çok benziyor. Neden sürekli eski oyunlardan örnek veriyorum diye soracak olursanız eğer; aynılar… İsimler farklı. İşleyiş aynı. Hatta bir Viviro tütünü yetiştirilen yere baskın düzenliyoruz ve Far Cry 3’teki Vaas’ın zararlı otlarını yaktığımız bölüm ile aynı. Aşağıdaki görselde bunu görebilirsiniz.
Tüm bu deneyimlerin yanı sıra geliştirici ekip içinde akademisyenlerden oluşan bir kadro da mevcut. Tarihçiler, coğrafyacılar ve siyaset bilimciler olmak üzere işlenecek konular hakkında veri toplayarak daha iyi işlenmiş. 1950’lerden sonra Küba, Dominik Cumhuriyeti, Peru, Kolombiya ve Nikaragua gibi sosyalist yerlerden de oldukça fazla ilham alınan özellikler oyuna eklenmiş. Şimdi bir görevden örnek vermek istesem her görüşte insan olduğu için haber değerinde yazı yazsam bile rahatsız edici olabileceğini düşündüğümden dolayı es geçiyorum. Hepsinden de öte al götür, çal kap gibi basit ana görevler dışındaki her görev de ciddi spoiler içerebilecek tarzda önemli. Bu yüzden bu kısımları, oyunu oynarken kafanızda sizlerin kurgulaması gerekiyor.
Oyundaki harita o kadar geniş ki yapılacak birçok şeyiniz olsa bile bazı bölgelerin resmen sadece oluşturulmak için oluşturulmuş olması gözlerden kaçmıyor. Üzgünüm ama şurada burada farklı bir şey görürüm umuduyla gittiğim yerlerde, The Sims oynar gibi haritaya eklenmiş benzer binalar, objeler var. Soğuk Savaş dönemine gönderme Easter Egg’ler bulurum ümidine kapıldım. Hatta ilk ben bulur, bu incelemede sunarım dedim ama… bulamadım. Belki vardır, bilemem. Demem şu ki; pek araştırma yapasınız gelmiyor. Yine de bölgeleri keşfetme istediğiniz gelebilir.
Yine de bu dediklerim sizi kötü düşünmeye itmesin. Yara’da keşfedilecek daha güzel ve önemli yerler var. Hatta bir şehrimiz bile var.
Yine tüm bunlara rağmen oyunda eleştirilecek kısımlar da fazla. Yani “The Original Ubisoft Game” olarak içimden geçirdiğim bir hissiyatla, sanki farklı bir mod ile haritası değişmiş bir Far Cry oynar gibi her zamanki sıkıcı Ubisoft oyunlarında gördüğümüz benzer ve kendini tekrar eden olaylara geri döndük. Ubisoft seni seviyorum ve haklı olarak da eleştiriyorum. Lütfen, yalvarırım şu işten vazgeç. Radyo kulelerini oyundan kaldırman sana büyük bir saygı kazandırdı fakat böyle bir senaryoya sahip oyunda, tüm özeni gösterdiğin gibi oynanışa ve görevlere de gereken özeni göster. Diğer oyunlarda yaptığımız benzer işleri sunma. Hatta gerekiyorsa sun ama kısa tut. Yine kamyon çalmalar, ordan oraya götürmeler, ufak çaplı diğer hırsızlıklar ya da suikastler… Mafia III’teki mekan basmalar kadar sıkıcı olmasa da bazen cidden insana boşa vakit kaybı gibi hissettiriyor.
Oyundaki Craft sistemi hemen hemen diğer Far Cry oyunları ile aynı düzeyde ve aynı kalmasını gayet tutumlu buluyorum. Her ne kadar çoğumuz Far Cry 3’ten beri bu serinin craft sistemine aşina olsa da, oyunun ilk görevleri tamamen bunu öğretmeye dayalı ana senaryodan oluşan hikayeye sahip. Eğitim talimi yaparcasına değil fakat oynadıkça öğretilen bir sistem söz konusu. Bu da yerinde bir karar. Oyunda “Amigo” kısmı yer alıyor. Bunda ise amigolarımızı yani sadık dost olarak seçtiğimiz hayvanlarımızı yönetebiliyoruz. Far Cry: Primal’da kendimize ait seçtiğimiz hayvanlar gibi…
Bu amigolara zamanla ana hikayede ilerledikçe sahip oluyoruz. Mesela Guapo adlı timsahımız tamamen bizimle dolaşıyor ve düşmanlara saldırıyor, isteğimize göre de onların silahlarını bir köpek gibi ağzıyla taşıyarak bize getiriyor. Timsah, hem karada ve hem de suda yaşayan bir hayvan olduğu için suya giremediğimiz zamanlarda onu oraya yönlendirebiliyoruz. Bunun gibi Chorizo, Chicharron, Boom Boom adlı gibi köpek, horoz, timsah ya da diğer hayvanlardan oluşan birçok amigolarımız bulunmakta. Dediğim gibi bunları hikayede ilerledikçe ve zaman zaman da rast geldikçe amigonuz yapabiliyorsunuz.
Oyundaki silahlar, atladığınız levellara göre açılmakta ve Yara pezosu ile satın alabilmeniz seçenekleriyle mevcut. Silahlar üzerine pek takılmadım. Genel olarak benzer modifikasyonlar ve silahlar oyunda yer alıyor. Tüm bunların dışında da bazı silahlar çevreden toplanan eşyalar ile yapılmış durumda. Mesala Vivido biomedical bir laboratuvara baskın yapacağınız zaman çevreden toplanmış pet şişe, damacana gibi atıklardan yapılmış gaz maskeleriyle sadece görsel olarak farklı gelen silahlar mevcut fakat işleyiş aynı. Tabii gerçek gaz maskesiyle, atığın yeri aynı olmaz fakat oyun içerisinde diğer oyunların başlarındaki gibi aynılar.
Oyunun tanıtım videolarında defalarca gördüğümüz Supramolar ile tek kişilik ordu hissiyatına kapılıyorsunuz. Bir baskında tek başınıza bir yere kadar mücadele edebilirsiniz ancak Supramolar, seçtiğiniz özelliklere göre bir anda her şeyi sizin lehinize çevirebiliyor. Sonuçta bir diktatörlük yönetimi ve doğal olarak askeri darbe yapılmışçasına tanklarla, uçaklarla ve helikopterlerle çevrede dolaşıyorlar. Böyle bir durumda Supramo’yu devreye soktuğunuz an hepsini bir anda yok etmeniz mümkün olabiliyor.
Supramo sadece roket atarlılığıyla da özgü değil, diğer modlara göre EMP özelliği de var. Bununla birlikte çevredeki her düşmanın silahlarını kitleme, tankları durdurma, kitlenen helikopterin bir anda düşmesi gibi işe yarar imkanlar sunuyor. Supramo konusu gayet başarılı ve süper olmuş. Ne yazık ki hemen “bam güm saldır” modunda da kullanamıyorsunuz. Bunun için belli anlar var. İşte o zaman kullanabiliyorsunuz. Bu konu için bile ayrı inceleme yazılabilir. Bu denli önemli bir araç.
Far Cry 6 incelemesi yapıp da araçlara değinmemek olmaz. Araçlar konusunda, Küba temalı filmlerde ve belgesellerde gördüğümüz Fidel Castro’nun dönemini anlatan Chevrolet, Ford, Pontiac, Buick, Dodge, Studebaker ve Plymouth gibi klasiklerle başbaşayız. Bu da çok keyifli bir araç sürme deneyimi sunuyor. Ben yine Vice City’deki Oceanic adlı aracı sürme keyfiyle sürdüm. Bir diğer özellik ise silah seçim menüsünden araç çağırma özelliği oluyor. Modifikasyonla kendi zevkimize göre tasarladığımız araçları, bizim gerilla grubundaki elamanlar, araçlara ihtiyacımız olduğu anda tek tuş ile bize getirebiliyorlar. Yani araç çağırma özelliği de mevcut. Diğer oyunlarda araç bulmak için oradan oraya koşar, zıplar, atlar giderdim. Bu da bazen can sıkıcı oluyordu. Bu sefer ise lak diye araçlarımızı çağırabiliyoruz fakat şu da gerçek ki kurallara saygılılar. Hem de böyle bir ortamda. Araba yolu dışında aracınızı alamazsınız.
Oyunda at sürme de üst safhada. Far Cry Primal’da dönemine göre birçok hayvanı binek hayvanı yaparak sürmüştük. Bu sefer ise bir Assassin’s Creed ya da Red Dead Redemption edasında at sürüyoruz. Atlar gerçekten de iş görüyor. Adanın zorlu kanyonlarına ve dağlarına tırmanırken atlar bize lazım oluyor. Atlar sanki Assassin’s Creed Oddysey’den bizzat konulma gibi gibi bunun da bir önemi yok. Yeni bir modelleme zaman kaybından başka da bir şey olmazdı zaten.
Oyunda ilk kez bir şehir var. Fragmanlarda anlı şanlı gösterilen bir şehir. Oyunun başında kısa bir şekilde burayı görüyoruz ve sonlarına doğru oradaki sarayında yaşayan diktatörümüze ulaşmak için şehre adım atıyoruz. Bunun dışında her şey adada geçiyor. Kamp alanınızda aldığınız bir uçak ya da helikopter ile Esperance adlı bu şehir bölgesine gidebilirsiniz. Sakın ola ki ilk Crysis sonrası ortaya çıkan New York gibi bir beklentiye girmeyin. Şehri ilk gördüğümde ne güzel grafikleri var demiştik fakat o hissiyatı yaşamadım. Sanki yine grafikler downgrade edilmişti. Son olarak kamp alanından da bahsedeyim ve oynanışa dair aktaracağım temel bilgileri sonlandırayım.
Kamp alanı oldukça geniş. Red Dead Redemption 2’deki Dutch’ın yani hepimizin kamp alanındaki gibi diktatör Castillo’dan uzak ve gizli bir alanda kurulmuş kamp alanımız var. Burada ise gerilla takımımız ile bir takım insani işler yapılıyor. Bir grup yemek ile meşgul, diğer grup kıyafetlerle, bir diğer grup ise silahlarla. Çevrede topladığımız bazı otları ya da etleri isteğe göre yemek yapılan tarafa bağışlamamız da mümkün. Bu konu Red Dead’deki gibi kayıt altına tutulmuyor ya da ben göremedim fakat kişisel level konusunda ilerlemeler sağlıyor. Zorlu bir görevi tamamladığınızda çevredekiler size saygınlıklarını sunuyorlar ya da kutlamalar yapıyorlar.
Kamp alanı farklı bir alan olduğu için orada silah kullanmanız yasak ve anında FPS modundan TPS moduna dönüyorsunuz. Yani GTA, Red Dead, Resident Evil gibi bir bakış açısıyla bu bölgede yer alıyorsunuz. Orada yeni bir amigo edindim. Adı da Chorizo. Fragmanlarda ve ön sipariş kutuları üzerinde bol bol gördüğümüz dostumuz. Kendisini beslediğimiz an, bize gömdüğü eşyaları hediye ediyor. Köpek dediğin kemik gömer, et gömer diyoruz fakat bu silah gömüyor, kıyafet gömüyor, craft sisteminde lazım olacak eşyalar gömüyor. Üstelik güzel bir kutuda paketleyerek gömüyor. Alttaki görsellerde ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Chorizo’da, İspanya’daki bir baharatlı domuz sucuğu çeşitiymiş. Amerikanların hotdog dediği memeslere gönderme olsa ki, o görsellerden kullanılan köpeğin adı, Yara’da Chorizo olmuş durumda. Ayrıca kamp alanından uçak, helikopter, araç, at gibi birçok araçlara da oyunun başında erişmeniz mümkün. Bir önceki üç kötü karakterimizi deneyimleme şansı bulacaktık. Onu da kamp alanındaki oyun konsolunda bakayım dedim. Sonuç mu? Erişim izni yok. Season Pass bekleyeceğiz mecbur.
Oyundaki seslendirmeler gayet hoş ve yazının başında da bahsettiğim gibi ünlü isimler kullanılmış. Yani Castillo’nun sesini duyduğumuz an, Breaking Bad’i özlüyorsunuz. Zaten sürekli belli bölgelerde anonslar yapmakta, TV’lerde de gözükmede. Müzikler ise Pedro Bromfman’a ait. Max Payne 3’te Health ile birlikte oyunun Soundtracklerini hazırlayan isim. Böylelikle oyun dünyasına adım atmıştı ve Need for Speed: Heat’te de görülmüştü. Bunun dışında reboot yapılan Robocop filmi, Rio I Love You, The Blackout gibi filmlerde de yer almış isimdi. Max Payne 3 demişken de, Sao Paulo ile Güney Amerika’ya gittiğimizde oranın kültürünü müzikal olarak oyunda işlemede katkısı büyüktü.
Hans Zimmer’ın bile Call of Duty Modern Warfare 2 ve Crysis 2’den sonra Brian Tyler’ın da oyun dünyasında tanınabilir olduğunu göze alacak olursak, Bromfram’ın da adını ilerleyen yıllarda oldukça duyacak gibiyiz ve o zamanlar ise Far Cry 6’da yer almıştı diyeceğiz bence.
Far Cry 6 hakkında açıklanabilecek hemen hemen her şeyi açıkladığımı umuyorum fakat şunu kesin ve net söylemem gerekir ki oyun Far Cry 4 ile Far Cry 5 edasında bir yapım. Satın alınıp oynanmaya değer ama çok önemli mi? Herkesin Online yapımlara odaklandığı ve Story moda sahip oyunlarda sıkıntı çektiğimiz şu dönemde Far Cry 6 bana çok iyi geldi. Bazı görevler kendini tekrarlasa da, ben bunu önceki oyunlarda da oynadım, bir nevi şehri modlamışlar gibi hissiyata soksa da, size vaat ettiğini sunuyor.
Bu arada oyunu PC sürümünde oynadım. Optimizasyon olarak da gerçekten çok ama çok başarılı. Ubisoft denince aklıma optimizasyon sorunlu oyunları gelirdi. HD Texture paketi yüklememe rağmen, her şeyi üst seviyeye almama rağmen hiçbir takılma yaşamadım. Sistemimin son derece harika olduğunu söyleyemem. Ortalama üstü bir gaming laptop ile oynadım fakat her şeye rağmen tamamen optimize olmuş bir oyun Oyunun diğer mod tarafını ne yazık deneyimleme fırsatına erişemedim, çünkü oyunun inceleme sürümünü oynadığım için o moda girmeye çalıştığımda “Oyun henüz piyasada değildir” gibi bir uyarı yazısı aldım. O yüzden bu kısımları pas geçtim. Kamp alanındaki kötü karakterleri oynayamamız gibi.
Son olarak dediğim gibi sağlam bir Far Cry hayranıysanız ve yakın zamanda çıkacak olan Call of Duty: Vanguard, Battlefield 2042, Crysis Remastered Trilogy gibi yapımlar dışında da FPS oyunu sıkıntısı çekiyorsanız, bence oyunu direk alın.