Uzun bir bekleyişten sonra Xbox sahipleri nihayet Fable’a kavuştu. Big Blue
Box Studios ve Microsoft işbirliği, mükemmel denebilecek bir aksiyon RPG’yi
bizlere sundu; hatta bu oyun için bugüne kadar yapılmış en iyi RPG demek bile
yanlış olmaz. Bu sıfatı Fable’a sunduğu orjinal ve son derece özgür oynanışından
dolayı bile vermek mümkün.
Bitmeyen macera başlıyor…
Macera, diğer bir çok oyunda olduğu gibi oyunu ve oynanışı öğreten bir bölümle
başlıyor. Uzun diyebileceğimiz bu bölümde kendimizi Albion’da dünyaya gelmiş,
büyük bir kahraman olma hayaliyle yanıp tutuşan, küçük bir çocuk olarak
buluyoruz. Herşey güzel başlıyor, mutlu bir şekilde dolaşırken birden bire
kasaba haydutların saldırısına uğruyor. Babamızı öldürüp, anne ve kızkardeşimizi
kaçırdıklarına şahit oluyoruz. Bizi de öldürecekleri esnada yaşlı ak bir büyücü
olan Maze tarafından kurtarılıyoruz. Maze bizi Hero’s Guild denen ve
gelişimimizde, yani kahraman olmamızda büyük payı olacak örgüte götürüyor.
Eğitim bölümü bittiğinde ise kendimizi yetişkin biri olarak buluyoruz, artık
kötü güçlerle savaşıp, hem ailemizin intikamını almak hem de Albion’un en büyük
kahramanı olmak için yola koyuluyoruz. Oyunun senaryosu genelde bu konu üzerine
yoğunlaşıyor ancak derine indikçe gelişiyor ve sürprizlerle karşılaşıyoruz.
İyilik timsali mi, kötülüğün efendisi mi olmak istersiniz?
Hareketleriniz o kadar çeşitli ve serbestki; diyelim zalim bir karaktersiniz ve
bir kasabaya geldiniz. Oyun oynayan çocuklar mı var? İsterseniz gidip çocuklara
kötü davranabilir, hatta onları dövebilirsiniz. Düşmanınızın kafasıyla top
oynayabilirsiniz, birinin evine gizlice girip soyabilirsiniz, bir tüccarı
kandırabilirsiniz... Kısaca kasabada istediğiniz gibi terör estirebilmeniz
mümkün. Tabii bunları yapmayı göze aldıysanız nöbetçilerden kaçabilmek için de
bir şeyler düşünmüş olmanız gerekiyor.