ArtılarAtmosfer gayet başarılı, sesler ve müzikler tatmin edici seviyede, ortalamanın biraz üzerindeki makinelerde bile rahat çalışacak kadar başarılı optimize edilmiş
EksilerZamanı yavaşlatma modu yüzünden oyun fazla kolay, yapay zeka komik davranıyor, kısa sürede ezberlenen oynanış, grafiklerde ilk oyundan sonra büyük bir ilerleme yok, basit multiplayer modu
Uzak Doğu’dan çıkan uzun saçlı küçük kız figürünün beyaz perdedeki başarısı,
video oyunlarında da vuku buldu. 2005 yılında satışa sunulan F.E.A.R. ,
kullanıcılara korku filmi tadında, oldukça etkileyici bir FPS deneyimi yaşattı.
Monolith imzalı yapım için iki ek paket yayınlansa da, bunların her ikisi de
orijinal oyunun başarısından uzak kaldı. Zira Monolith, projeyi başka yapımcı
firmalara vermişti. Bu tecrübenin üzerine yapımcı ve yayıncı firma arasında bir
ayrılık yaşandı ve Monolith, F.E.A.R.’ın isim haklarını kaybetti. Orijinal oyuna
Project Origin ismiyle devam etme kararı alan yapımcılar, birkaç ay sonra
müjdeli haberi vererek, F.E.A.R. 2’nin isim hakkının yeniden Monolith’e
geçtiğini açıkladı. Bu karmaşa neticesinde yapımın tam adı F.E.A.R. 2: Project
Origin olarak belirlendi.
"Eski ve yeni F.E.A.R. arasındaki grafik farkına baktığımızda, efektlerdeki değişim dikkat çekiyor."
2005 yılında yayınlanan ilk F.E.A.R.’ı yazma keyfine nail olduğumdan beri
devamının gelmesini sabırsızlıkla bekledim. Nihayet yeni oyun, Şubat ayının
ortasında satışa sunuldu ve ben de incelemesini yazmak için bilgisayarın başına
kuruldum. Korku filmlerine ve oyunlarına karşı zaafımı bildikleri için, ofiste
kimse F.E.A.R. 2’yi yazmaya yanaşmadı bile. Zaten deneyen olursa, Alma’nın
(Şeytani küçük kız) Beckett’ın (Oyunda yönettiğimiz karakter) ekibine
yaptıklarının beterini yapacak kadar gözüm dönmüştü! Gerçi bu konuda Alma hiç de
fena sayılmaz. Güçleri dörde katlanan küçük kız, yer yer(!) şirin görüntüsünün
aksine tam manasıyla bir ölüm makinesine dönüşmüş durumda.
Oyunun ilk anından itibaren yönettiğimiz karakter olan Becket’ı rahatsız etmeye
başlayan Alma’nın hikayesi, bu oyunda bir nebze olsun su yüzüne çıkıyor. Yapım,
F.E.A.R.’ın sonundan yarım saat önce başlıyor. İlk oyundaki ekibin, Alma’nın
şeytani varlığını durduramaması neticesinde, olay yerine bir başka takım
geliyor. Biz de bu ekipten bir asker olan Becket’ı kontrol ediyoruz. Kontrol
bize geçtikten kısa bir süre sonra Alma ile ilgili halüsinasyonlar görmeye
başlıyoruz. Ardından karşımıza askerler çıkıyor. Bir süre askerlerle
oyalandıktan sonra yeniden doğaüstü olaylarla karşılaşmaya başlıyoruz. Sonra
yine düşman askerlerine mermi yağdırmaya başlıyoruz… Bu döngüyü ilk F.E.A.R.’ı
oynayıp bitirenler iyi bilecektir. Monolith’in tarzı böyle. Bizi bir süre
aksiyonun içine sokuyor, ardından varlığımızı doğaüstü güçlerin karşısında
çaresiz bırakıyor… Tipik F.E.A.R. mantığı ikinci oyunda da mevcut fakat dengeler
biraz değişmiş. Özellikle askerlerle sıcak çatışmalara girdiğimiz anlar bir
hayli sık cereyan ediyor. Tam “Bitti, ortalık sessizleşti” diyorsunuz, asansörün
kapısı açılıyor ve iki asker daha namlunun ucunda bizi görüyor… Onları da eleğe
çevirdikten sonra, oyunun bize sunduğu yegane yoldan ilerlemek ile mükellef
oluyoruz. Maalesef Monolith bu rutinliği yenememiş. İlla ilerleyebilecek tek yol
var. Alternatif bir yer keşfetseniz bile çok kısa ve basit bir yoldan fazlasını
bulamıyorsunuz.