Küçük bir zindanla başladım çok çalışıp 'Karanlıklar Prensi' oldum
Bilmiyorum bu yazıyı okuyanlardan kaç kişi masaüstü FRP oynama şansına erişti, ancak size en büyük tavsiyem en kısa zamanda bu konu hakkında bir şeyler yapmanız üzerine olacaktır. Açıkçası hayatımda birçok farklı sebeplerle eğlenceli anlarım olmuş olsa da sevdiğiniz kişiler ile bir araya gelip güzel bir oyun oynamak kadar zevkli bir şey yoktur.
Neyse oynamayan arkadaşlarımıza gerekli tavsiyeyi verdikten sonra siz oynayan, hatta “Ohooo senelerdir bu işin içindeyim ben” diyen kişilere dönecek olursak, hepimiz bir Zindan Efendisi’nin işinin ne kadar zor olduğunu biliriz değil mi?
Zindan Efendisi dediğimiz kişi, bir oyunun en başındaki kişidir. Hatta denir ki oyun oyuncusuz bile oynanır, ama Zindan Efendisi olmadan oynanmaz. Elbette bu biraz abartılmış bir tabir ancak ZE’nin ne kadar önemli bir rolü olduğunu da anlamak için ideal. Nitekim ZE oyundaki tüm senaryoyu daha en başından beri bilir, kimin nerede olacağını oyuncuların neyi nerede bulacaklarını vs. hepsi ZE’den sorulur.
İşte 1997 yılında bu fikir ile yola çıkan Bullfrog Productions firması bir oyun geliştirmiş ve adını da Dungeon Keeper koymuştu. O zamanlarda RPG öğeli oyunlar revaçta olsa da Dungeon Keeper diğerlerinden tamamen ayrı bir yapıya sahipti. Her şeyden önce o zamanlar hiç alışık olmadığımız bir şeye, kötü adamı oynamaya başlamıştık. Dünya güzel bir yerdi ve biz onu zindanlarımız ve yaratıklarımız ile kirletmeye çalışıyorduk.
Kısa zaman içerisinde, başta masaüstü FRP oyucuları olmak üzere herkes tarafından çok sevilen bu oyun, zamanının devrim niteliğindeki yapıtlardan bir tanesiydi ve bugün bile halen büyük bir saygı ile anılır.
İşte aradan tam 14 yıl sonra o zindanların kapısı yeniden açıldı ve Dungeon Keeper’ın ruhu yeniden doğdu. Peki, ama nasıl bir doğum oldu bu?
Her zindanın tadı farklı olurDungeons diğer RPG öğeli oyunlardan farklı bir tarza sahip olsa da öncesindeki Dungeon Keeper’dan fazla bir fark yaratamıyor maalesef.
Hikayemiz kız arkadaşımız Calypso’nun bize ihaneti ile başlıyor. Bunca zaman dişimizi tırnağımıza takarak kurduğumuz zindanımızı ve edindiğimiz unvanı bizden çalmaya çalışan bu hain kadın bir anda zindanın bütün kapılarını dış dünyaya açıyor ve yeryüzünde gözünü para, şan şöhret hırsı bürümüş bütün kahramanlar zindanımıza doluşuyor. Dolayısı ile bize de tek çare olarak kaçmak kalıyor. Ardından eskisi gibi sıfırdan başlayıp tekrardan karanlıklar prensi olmaya çabalıyoruz.