Dreams İnceleme: PlayStation 4 çağının yavaş yavaş sonuna geldik. Bu yılın son aylarında artık PlayStation 5 ile tanışmış, belki de satın alıp ilk oyunlarının içerisinde kaybolmaya başlamış olacağız. Ancak hala daha PlayStation 4 için son çivi çakılmış değil. Hatta PlayStation 4'ün çıkış yılı olan 2013 yılında duyurulan ve üzerinden 7 yıl geçtikten sonra nihayet 14 Şubat'ta satışa sunulan bir yapım var. Dreams'den bahsediyoruz tabii ki. Geçmişte Little Big Planet gibi bir efsaneyi bizlere sunmuş olan Media Molecule tarafından, tam 7 yıldır geliştirme aşamasında olan Dreams, şahsen incelemesi, eleştirmesi en zor ve aynı anda en kolay olan yapımlardan biri. Yapım kelimesi bile bence Dreams'e oyun demekten daha doğru bir tercih, keza Dreams tam manası ile bir oyun değil. Hatta size incelemenin başında Dreams'in ne olduğundan değil, ne olmadığından bahsetmem gerekiyor. Gelin başlayalım.
Söylediğim gibi, Dreams tam manası ile bir oyun değil. Oyundan kastım, çalıştırıp, bir hikayeyi takip edip, eğlendiğiniz, korktuğunuz, heyecanlandığınız yahut bu tip duyguların birine veya bir kaçına yoğunlaşan bir şey değil. Eğer beklentiniz ne bileyim bir Uncharted gibi bir macera, Call of Duty gibi bir aksiyon, Death Stranding gibi bir hikaye ise Dreams size göre bir yapım değil.
Dreams, adının hakkını veren, sizi onlarca farklı rüyaya davet eden, hatta kendi rüyalarınızı oluşturup, başkalarına da yaşattıran, Inception vari bir deneyim. Dreams, son yıllarda adını sıkça duyduğumuz, Sandbox türü yapımların belki de en iddialısı, en kalitelisi. Dreams, yetenekli ellerde adeta birer sanat eserine dönüşebilecek, PlayStation'ın dijital müzesi olabilecek bir rüyalar alemi.