Geçtiğimiz günlerde piyasaya çıkan Detroit Become Human ile ilgili yapım ekibinden Gregorie Diaconu ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Detroit Become Human'ın oynanış yönetmeni olan Diaconu, sorduğumuz sorulara yanıtladı. (Sorular oyun çıkmadan önce gönderilmiştir.)
Merlin'in Kazanı: Detroit: Become Human'ı önceki oyunlarınız ile nasıl ayırabiliriz?
Gregorie Diaconu: Heavy Rain ve Beyond: Two Souls'tan sonra yıllar önce yarattığımız interaktif drama türünün çıtasını yükseltmek istedik. Yapmak istediğimiz şey önceki oyunlardan tecrübemizi kullanarak oyunculara duygusal ve etkileyici bir hikaye inşa etmekti, ancak ilk hedefimiz oyunculara hikaye ve karakterler üzerinde daha fazla kontrol vermek oldu.
Özellikle üç farklı android karakteri kontrol etmek kontrol etme şansı oyunculara inovatif oynanış mekaniklerini deneyimletmek için muhteşem bir şanstı. İster bir soruşturmada olun, isterseniz bir grup androide liderlik edin, isterseniz de iki karakter arasında basit bir konuşma yapın, ortada bulunan seçenek bolluğu hem yeni hem de eski oyuncuları memnun etmeyi başaracaktır. Ayrıca oyunun arayüzünü dahi androidlerin doğal bir parçası gibi tasarlamamız, dünyayı onların gözünden görmek ilginç bir deneyim oldu.
Ayrıca Detroit: Become Human'da uzun yıllardır geliştirmekte olduğumuz teknolojileri birbiri ile harmanladık, 3D motorumuz, hareket yakalama teknolojilerimiz ve yapay zekamız, görsel olarak en muhteşem deneyimi sunmak için tasarlandı.
MK: Detroit'te oyuncuların hikayeyi doğrudan etkileyebileceğini söylemiştiniz. Peki, kaç farklı sondan bahsediyoruz? Ve bu sonlar birbirlerinden ne kadar farklılar? Bize hikaye hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?
GD: Oyun 2038'de Detroit'te geçiyor, toplumun tüm sıkıcı ve toplumsal görevleri üzerlerinden atarak sanayi devrimine yol açıyor ve işi androidler devr alıyor, ancak bu durum birçok insanın işlerinden olmasına neden oluyor. Detroit'te emirleri takip etmesi beklenen ve sınırları olan üç android olarak oynayacaksınız, ancak bu durum çok uzun sürmeyecek ve yakında duyguları hissedebileceklerini ve yer edebileceklerini keşfedecekler.
Ayrıca oyun boyunca yaptığınız her kararın kişisel ve anlamlı olduğundan emin olmak istedik. Oyunu oynamak için "doğru" bir yol yok, sadece kendi hikayenizi yaratmanızı ve deneyimlemenizi istiyoruz.
Örneğin, Detroit'te hiç geri dönüş yok. Karakterlerinden biri ölürse, öykü diğerleriyle birlikte devam eder. Hikâyenin nihai sonucundan önce, karakterlerin herhangi birini veya tamamını kaybedebilirsiniz. Bu aynı zamanda ikincil karakterler için de geçerlidir: Oyunda tanıştığınız bir karakter hikayenin sonuna kadar size eşlik edebilir, veya kısa süre içerisinde ölebilir.
Bizim için bile, Detroit'te kaç tane son var olduğunu bilmek çok zor, ama tahminen sonuçların binden fazla varyasyonunun olduğunu düşünüyoruz. Hikayenizde neler olduğunu diğer oyuncularla tartışmanızı öneririz, muhtemelen çok farklı bir deneyiminiz çok farklı olacak.
MK: Detroit'te, sadece yapay zekalı karakterleri yöneteceğiz? Yoksa gerçek bir insanı kontrol edebileceğimiz olacak mı?
GD: Oyun boyunca kontrol edeceğiniz tüm karakterler yapay zekalı androidler olacak, oyuncu asla “gerçek” bir insanı kontrol etmeyecek.
Bu bizim açımızdan bilinçli bir tercihti: Yapay zeka ve teknolojinin insanlık için bir tehlike olarak değerlendirildiği geleneksel “Skynet” anlatısından uzaklaşmak istedik.
Detroit'te insanlar ve androidler arasındaki ilişki çatışma halindeydi, ancak bizler oyuncuların android'lerin bakış açısını anlamasını ve empati kurmasını istedik ve oynanış yoluyla mücadelelerini ve özgür olma arzusunu paylaştık.
Ama hepsi android olduğu için, karakterlerimiz farklı geçmişlere sahip ve hepsinin farklı çatışma hedefleri ve yöntemleri var. Örneğin Kara, küçük bir kızı korumak için kaçmaya karar veren bir aile asistanı olarak tasarlanmıştı. Markus ise bir insan gibi büyüdü ve özgürlük mücadelesinde bir grup devrimciye liderlik etmek için esin kaynağı oldu. Öte yandan Connor, programlamalarını takip etmeyen android'leri saptamak amacıyla tasarlanmış bir soğuk makine. Bu benzersiz bakış açıları ve hikayeleri, her bir parçacığın kendi interaktif dokusunu veren geniş bir yelpazedeki farklı yeteneklerle, çok farklı hikayeler ve aynı zamanda çok farklı oynanışlarla sonuçlanıyor.
MK: İyi bir hikaye sunmanın yanı sıra, Detroit oyuncularını yapay zeka konusunun felsefi yönleri hakkında düşündürecek misiniz?
GD: Detroit: Become Human'ın asıl teması, teknolojinin, özellikle yapay zekanın toplumu nasıl şekillendirdiğini ve bizi nasıl değiştirdiğini anlamak üzerine kurulu. Günlük hayatımızın her yönünün, tıpkı bizim gibi görünen makineler tarafından ele alındığı bir dünyanın, bizi daha özgür veya daha bağımlı hale mi getireceğini anlamak amacımız. Yapay zekaların hayatımızda olması birbirimize nasıl davrandığımızı etkiler mi? Bu sorular günümüz dünyasında zaten geçerlidir ve teknolojinin daha akıllı ve daha hayat dolu hale gelmesiyle daha da yaygınlaşacaklarına inanıyoruz.
Aynı zamanda, oyuncuların bilinçlerini ve duygularını keşfeden bu canlılar ile empati kurmasını istedik. Bir oyuncu olarak, bilinçli olmanın nasıl bir duygu olduğunu anlatmak, bir aynaya bakmak gibi, oyuncuların bizi insan yapan şeyleri yansıtmak istedik.
David Cage in hümanist olduğu konusunda ciddi şüphelerim var