Death Stranding Director’s Cut inceleme içeriğimizde geçtiğimiz yıl çıkan ve kendine has tarzı ile akıllarda yer edinmeyi başaran oyunun yenilenmiş sürümüne daha yakından bakıyoruz. Geliştirilmiş görsel kalitesi, yeni ekipmanları, yeni görev ve ara sahnelerinin yanı sıra yapacak ekstra aktiviteler ile doldurulan Death Stranding Director’s Cut nasıl bir oyun olmuş, gelin birlikte inceleyelim.
Ölüm Kıyısı (Death Stranding) adı verilen çok büyük bir felaket sonrasında dünya tamamen değişmiş, insan uygarlığı yok olmanın eşiğine gelmiştir. Olaylar sonrasında öbür dünya ile olan sınırlar şeffaflaşmış, Kıyı Varlıkları (KV) adındaki tehdit ortaya çıkmış, dokunduğu her şeyi hızla yaşlandıran/eskiten Zaman Yıkımı yağmurları görülmeye başlanmış. Ayrıca insanlar öldükten sonra KV etkisi yüzünden “Kararma” adı verilen bir duruma geçip yakın bölgeyi tamamen havaya uçuruyor, bu yüzden hızlı bir biçimde yakılmaları gerekiyor.
Felaket sonrasında bazı insanlar Öteleşim adı verilen bir çeşit güce sahip oluyor. Çeşitli seviyeleri olan Öteleşim ile farklı seviyelerde güçlere sahip olan insanlar, bu güçlerin yan etkisi olarak ise gözyaşı akıtıyor. KV’leri görmek/hissedebilmek, çeşitli özel güçlere sahip olmak gibi avantajların yanında gözlerimizi yaşartan alerji iyi bir yan etki aslında. Hayatta kalan insanlar yer altındaki şehirlerde ya da kendilerine özel sığınaklarda, 3 boyutlu yazıcılar ile yaşamlarını devam ettirmekte. Kendileri tedarik edemedikleri şeylerin teslimatı için güvenebilecekleri tek insanlar ise taşıyıcılar. Dışarıya çıkan az sayıda insan grubundan biri olan taşıyıcılar bölgeler arası alışverişi gerçekleştirip insanlığın ihtiyaç duyduğu şeyleri sağlıyor.
Death Stranding Director’s Cut ile kendi halinde bir teslimatçı olan Sam Porter Bridges’ı kontrol ediyoruz. İnsanları uzaktan seven, sahip olduğu fobi sebebiyle insanlarla temastan kaçınan sessiz sakin kahramanımız aynı zamanda ikinci seviye Öteleşim sahibi ve KV’leri hissedebiliyor. Ölen bir vatandaşı yakım tesislerine götürme görevi ile başlayan hikayemiz, Amerika Birleşik Şehirleri (UCA) için önemli bir rol üstlendiğimiz fantastik bir maceraya dönüşüyor.
Hikaye konusunda anlatılacak bir sürü şey var ama büyük çoğunluğu tecrübe edilmesi gereken şeyler. Death Stranding Director’s Cut sürümünde ana hikaye biraz daha ayrıntılı hale gelmiş ama orjinal hikayeyi değiştirecek büyük şeyler yok. MGS göndermesi ile dikkatimizi çeken fabrika görevi hoş olmuş, yeni ekipmanların bir kısmını da burayı gezerek alıyoruz zaten. Bir de oyun içerisinde küçük jumpscare sahneler var, ayrıntı vermeden bu kadar söyleyebilirim ama aralarına yeni sahneler eklenmiş. Ufak ama hoş ayrıntılar. Hikayeyi seversiniz, sevmezsiniz, anlamazsınız ya da “boşver UCA falan bana kargo ver mancınığa koyup fırlatayım” dersiniz. Hepsi size kalmış.
Unutmadan oyunun Playstation 4 kayıt dosyalarını desteklediğini de söyleyelim. Eski kayıt dosyanızı Playstation 4 üzerinden dışa aktarıp yeni sürüm ile kullanabiliyorsunuz. Playstation’ın save dosyası transfer sistemlerine göre daha az karışık ama Playstation 4 konsolunuz elinizde ve Death Stranding hazırda yüklü değilse uğraşmak yerine oyuna baştan başlayabilirsiniz. Ben öyle yaptım.
Death Stranding oynamışsanız oyunda sizi nelerin beklediğini az çok tahmin ediyorsunuzdur. Daha önce oynamadıysanız ana oyun için güzel bir incelememiz var (Death Stranding inceleme). Ben bu incelemede Death Stranding Director’s Cut içerisinde gelen yenilikleri ve oyun tecrübesine yaptıkları etkiyi ele almak istiyorum. Oyun sadece yeni nesil için güncellenmiş özellikler ile (ki o kısma mutlaka değineceğim) gelmiyor, yeni ekipmanlar, yan görevler, yarış pisti ve çevrimiçi mücadeleler gibi özellikler de sunuyor.
Yeni ekipmanlar ile başlayalım, sonuçta yolculuğumuz boyunca en çok kullanacağımız şeyler ekipmanlarımız. Oyuna en baştan başladığımızda taşıma işlerini bir nebze kolaylaştırmak için eklenmiş olan iki ekipman dikkat çekiyor, Maser Gun ve Destek İskeleti. Maser Gun elektrik şoku vererek rakipleri bayıltabildiğimiz bir tüfek. Destek İskeleti ise aküyle çalışarak taşıyabildiğimiz yükü arttıran, daha fazla teslimatı bir kerede gerçekleştirmemizi sağlayan müthiş bir ekipman.
Maser Gun menzilli silahların olmadığı başlangıç bölümlerinde, rakipleri belli mesafeden hızlı halletmek isteyen ama düşman kafasına çanta atmak istemeyen oyunculara güzel bir alternatif olmuş. Ben destek iskeleti ile hızımı alıp uçan tekme ve yumruklar ile düşmanları avlamayı sevdiğimden çok kullanmadım. Destek iskeleti ise gerçekten oyunu kolaylaştırıyor. Başlangıç bölgeleri arasında hızlı bir şekilde teslimat yapıp hızlı bir biçimde seviye atlamamızı sağlıyor. Güç iskeletinin aksine çanta da takabiliyoruz.
Teslimat yapmak görevimiz ama yalnız başına sıkıcı hale gelebiliyor. Böyle zamanlarda bir yol arkadaşı olsa, sırtımdaki yükü ve hatta beni taşısa diye düşünenler için mutlu bir haberimiz var. Buddy Bot ile yalnız gezmeye son! Oyunun ortalarında açılan yeni yol arkadaşımız Buddy Bot, orjinal oyundaki gibi kendi başına kargo teslim etmek yerine bizimle birlikte gezebiliyor. İstersek sırtına binip gideceği yeri söylüyoruz, sırtımızdaki kargoyu umursamaksızın bizi taşıyor. Umursamıyor derken cidden, sırtındaysanız kargonuz hasar göreceğinden dikkat edin. Benim gibi 200 kg yük sırtlanıp iki uçan yardımcıya rağmen hala “şurdaki kargoyu da almalıydım” diyorsanız Buddy Bot harika bir yardımcı. Tam kapasite ekipmanlar ile kamyonların taşıyacağından çok daha fazlasını bir kerede götürebiliyorsunuz.
Yeni eklenen bir yapı sayesinde yüzüğü Mordor’a hobbitler ile götürmek yerine mancınıkla lavların içine atmanın daha kolay olacağını düşünenler arasında Hideo Kojima’nın da olduğunu öğreniyoruz.Yeni eklenen “Kargo Mancığı” adının hakkını veren bir alet. İçine yerleştirdiğimiz kargoyu uzaklara fırlatıp düşüşünü kontrol ederek hızlı bir şekilde hedefe ulaştırmamıza yarayan mancınık, düşmanın kafasına bir şeyler atmak için de kullanılabiliyor. Yakınlardaki yükçü kampını lüzumsuz nesneler bombardımanına tutmak eğlenceli oluyor. Kargoyu önden yollayıp Fragile ile yakın bölgeye ışınlanmak gibi taktiklere uygun bir alet. Mancınık ile kendimizi fırlatma şansımız yok. Biraz hayal kırıklığına uğradığımı söylemem gerekiyor.
PKY ile yapabileceğimiz yeni yapılar arasına sadece mancınık eklenmemiş. Zıplama Rampası ve Kiral Köprü adında iki yapı daha var. Kiral Köprü tıpkı normal köprü gibi iş görüyor ama yapılması daha kolay ve küçük boyutu sayesinde çok fazla alana ihtiyaç duymuyor. Üstündeyken yağmura yakalanırsan parçalanıyor, o yüzden hava durumunu kontrol edin. Zıplama Rampası ise köprü ile aşılamayan boşlukları hızlı bir şekilde atlamanıza yarıyor. Araçla ya da koşarak karşıya geçebiliyorsunuz. Çok uzun mesafelere sahip yerlerde dikkat edin, hızınız yeterli değilse vadinin dibinden kazımak zorunda kalıyorlar.
Neredeyse tüm macera boyunca yanımızda olan BB ve sırt çantamızı artık özelleştirebiliyoruz. Eskiden akü, bomba çantası gibi şeyleri sırt çantamıza ekleyebiliyorduk, artık bunların arasına özel yamalar ve farklı bir ekipman daha katılıyor. Yamalar müşteriler ile aramız geliştikçe gelen görsel şeyler ama eklenen yeni ekipman sayesinde havada süzülüp, daha uzağa ulaşabiliyor ve güvenli bir şekilde yere inebiliyoruz. Bana fazla riskli geldi, bir de KV görünce kaçmak yerine bombasına davranan biri olduğumdan bomba ceplerini tercih ettim. Ama yukarıda bahsettiğim yerden kazıma gibi durumların önüne geçmek için güzel cihaz. BB özelleştirmeleri ise hoş ama benim ilgimi fazla çekmedi. Tamamen görsellik.
Death Stranding Director’s Cut içerisinde yeni alanlar da bulunuyor. Özellikle dikkat çeken iki tanesinden bahsedelim. Fabrika ve Yarış Pisti.
Fabrika’ya oyunun başlarında aldığımız bir görev ile gidiyoruz. Etrafta eski arabalar çürümüş ve üzerlerinde bitkiler yetişmiş şekilde duruyor. Bir grup yükçünün koruduğu bölgedeki planları alıp Die-Hardman’e götürüyoruz. Daha sonra fabrika içerisindeki kapılar ekipler tarafından açılıyor ve biz daha içerilere doğru ilerleyerek yeni planları ele geçirip, fabrikada gördüğümüz hologramın kim olduğu hakkında bilgi topluyoruz. Tam olarak emin değilim ama hikayede ilerledikçe yeni bölümlere ulaşabildiğimizi düşünüyorum. Ben erken safhalarda yapmayı unuttuğum için bölümler arka arkaya açıldı. Yeni planları, özelleştirmeleri ve Woodkid şarkılarını da buradan açıyoruz.
Yarış Pisti oyunun en ilginç tarafı. Death Strading dünyasında yarış düzenlemek, kiral ağ üzerinden insanların seyredebileceği ve kafasını dağıtabileceği bir etkinlik olarak iyi bir fikir gibi gözüküyor. Senaryonun ortalarına doğru aldığımız görev ile yarış pistini keşfediyor, gerekli malzemeleri sağlayarak pistin açılışını yapıyoruz. Burada tek başımıza zamana karşı yarışmak için çeşitli araçları kullanabiliyoruz. Komik geliyor ama güzel bir fikir. Üstelik skorları diğer oyuncular ile karşılaştırıp sıralamaya girmek mümkün. Ben yarış oyunlarında çok iyi değilim, bu yüzden fazla vakit geçirmedim ama oynadığım süre içerisinde eğlendim. Keşke bu dünyaya uygun “Motocross” tarzı arazi yarışları da olsaydı diye düşündüm. Sonra atladım motora rampalar ile kendi motocross maceramı yaşadım. Rampalar üzerinde motosiklet ile artistik hareketler yapıp fotoğraf çekme şansı da var hem.
Oyuna bir de Atış Poligonu eklenmiş. Büyük şehirlerin terminalinden ulaşabildiğiniz poligonda atış talimi yapmak ve zamana karşı mücadeleleri tamamlamak mümkün. Alınan her silahın farklı bir mücadelesi var ve burada yaptığınız skorları diğer oyuncular ile karşılaştırabiliyorsunuz. Yine oyunda silahlı mücadele yerine yakın dövüşü tercih eden birisi olarak bu kısım ile fazla ilgilenmedim. Ama eğitim açısından oldukça iyi. Zaten eli silah tutan düşmanlar gelmeye başlayınca yumrukları yerine koyup poligona dönüyorsunuz.
Daha önce yaptığımız boss mücadelelerini tekrar yaşama seçeneği de oyuna gelmiş. Daha önce sadece belli mücadeleleri oynayabiliyorduk ama yeni güncelleme ile neredeyse bütün dövüşleri tekrar yapma imkanımız var. Daha yüksek zorluklarda tekrar denemek ya da farklı silahlar ile mücadele edip diğer oyuncular ile skorunuzu karşılaştırmak mümkün.
Oyuna eklenen yeni müzikler var ve bir kısmı sinematik sahneler oluşturmak için oyun içinde de kullanılmış. Hani sesler kısılıyor, kamera biraz geri çekiliyor ve siz giderken müzik çalıyor arka planda ya, işte o sahneler. Ama sıkıntı şudur ki o sahneleri bir türlü Hideo Kojima’nın istediği gibi yaşayamadım. Yükçülerden çaldığım kamyonla tam gaz giderken “yürürken çalsın” denilen sahneler mi ararsın, uzakta KV var diye uyarı açmak için müziği kesen oyun mu ararsın. Bir tanesinde müzik başladığı sırada dağdan aşağı yuvarlandığım için önceki kayıt noktasına bile döndüm. Oyun içerisine Apocaliptica, Woodkid gibi sanatçılar eklenmiş. Müzikleri dinlemek isterseniz dinlenme odanız tek seçenek. Metal Gear Solid V gibi bir müzik çalar eklemelerini çok isterdim ama olmamış.
Death Stranding Director’s Cut ile Playstation 5’in sunduğu bütün nimetlerden faydalanıyor. Ses ve görsellik konusunda iyi bir iş çıkaran oyun “dokunsal geribildirim” ve “uyarlanabilir tetik” özelliklerini de çok iyi kullanmış. Ayrıca Playstation 5’in SSD sürücüsü sayesinde yükleme süreleri ciddi anlamda kısa. Yükleme ekranının bekletmesinin en büyük sebebi sunucuya bağlanma süresi olabilir, internetiniz iyiyse yükleme süresi neredeyse yok gibi.
Oyunda sunulan grafik seçenekleri ile 60 FPS hız ile ölçeklendirilmiş 4K çözünürlük ya da doğal 4K çözünürlükte oynamak mümkün. Üstelik HDR her iki seçenekte de mevcut. Oyunda 16:9 widescreen seçeneği de bulunuyor, bu sayede 21:9 orana kadar geniş ekranlı TV ve monitörler destekleniyor. Eğer uyumlu bir kulaklığınız varsa 3D AudioTech desteği ile farklı bir deneyim yaşayabilirsiniz. Benim uyumlu bir kulaklığım olmadığından yorum yapamıyorum ama normal halde bile sesler çok iyi.
Oyunun dokunsal geri bildirim özelliği çok hoşuma gitti. Sam’in yaptığı her hareket, attığı her adım ve hatta elinde tuttuğu paketi bile hissediyorsunuz. Uyarlanabilir tetik desteğinin de eklenmesi ile Sam’in yerinde gibi hissetmeniz mümkün. Bu şekilde oynarken çok keyif aldım, kumandanın şarjını biraz hızlı tüketiyor ama tecrübesi bile keyifli.
Death Stranding Director’s Cut, geçtiğimiz yıl yayınlanan orjinal oyunu alıp, görsel ve içerik açısından geliştirilmiş bir sürüm ile yeni nesil konsollara getirmeyi başarmış. Ana oyunun sahip olduğu bütün artıları ve eksileri aynen korumuş, yeni gelen özellikler ile elini biraz daha güçlendirmiş. Bazı özellikler lüzumsuz gibi geliyor ama oynanış süresini arttırdığı gerçek. Yeni nesil sürüm olmanın hakkını en güzel şekilde veriyor.
Daha önce incelememizde “Death Stranding gidilecek nokta değil de yolculuktan keyif alan, farklı bir macera arayan her oyuncunun denemesi gereken ama beklentilerini de o ölçüde ayarlaması gereken bir oyun” demişiz. Bu sözün arkasındayım, bence her oyuncu bu oyunu denemeli. İlk defa oynayacaklar için Playstation 5’te yayınlanan Director’s Cut en iyi seçim olacaktır. Anlatılması zor, yaşanması ve ona göre fikir edinilmesi gereken bir tecrübe. Fakat bu oyunu mutlaka çevrimiçi oynayın. Geçtiğimiz günlerde test sunucuları kapandı ve bir süredir diğer oyuncuların izlerini görmemenin eksikliğini hissediyorum.
Oyunu daha önce Playstation 4 üzerinde oynayan, Playstation 5 konsolunda tekrar almayı ya da elindeki sürümü yükseltmeyi düşünenler için de bir iki şey söyleyebilirim. Ben oyunun yeni özelliklerini görmek için eski kayıt dosyamdan başlayıp sadece yeni kısımlara bakarak hikayeyi atlamayı planlamıştım. Kayıt aktarma kısmında üşendiğim için baştan başladım ve ne olduğunu anlamadan başından kalkamadığım bir oyun oldu. Oyunun ana hikayesine değil de etrafa yapılar kurmaya, kargoları hızlı bir şekilde teslim etmeye odaklanan, sonuca değil de yolun nasıl geçtiğine bakan bir oyuncuysanız kesinlikle öneriyorum. Kurtarılmak için karlar altında görev almamı bekleyen teslimatçıyı boşverip uçurumlar arası kayma halatı sistemi kurarak geçirdiği saatlerden keyif alanlar için ideal. Yalnız konuşmalar hala çok uzun. En basit şeyler için bile uzun uzun konuşuyor karakterler. Özellikle Die-Hardman her arayıp “Sam” diye lafa girdiğinde kargoyu kafasına atasım geliyor. Baştan başlayanların yaşayacağı en büyük sorunlardan birisi bu sanırım.
Death Stranding Director’s Cut yalnızca Playstation 5 üzerinde bulunuyor ve PSN Türkiye üzerindeki satış fiyatı 529 TL olarak belirlenmiş. Daha önce oyuna sahip olanlar için ücretli güncelleme fırsatı sunuluyor. Her oyuncunun sevebileceği bir oyun olmayabilir ama en az bir kez tecrübe etmesini öneriyorum.
Kargo simulatörü bilmem ne değil oyun. İksir yapmak için çiçek toplayınca çiçekçi mi oluyorsunuz? Hayır.
Kargo teslimatının bir ton getirisi, açtığı içerik var ve gerçekten bölgesel olarak oldukça benzersiz deneyim sunuyor çoğu zaman.