Küllerle kaplı umutsuz bir yolculuk bizleri bekliyor
Oyun dünyasının en zor yapımlarından birisi olarak kabul edilen Dark Souls, oyunculara daha önce yaşama şansını bulamadıkları eşsiz bir deneyim yaşattı. Bir oyunda olması gereken gerçek zorluk hissini yaşatıp, oyuncuları hakkıyla ödüllendirdi. Dark Souls oyunculara "zafer" hissini yaşatan nice oyunlardan birisi oldu. Uzun süre oynanan, hikayesi üzerine sayısız teoriler üretilen Dark Souls'un ilk oyunundan sonra From Software, serinin büyük başarısını görüp Dark Souls II'yi çıkarma kararı aldı. Dark Souls II, ilk oyuna göre serinin hayranları tarafından biraz garip karşılanmıştı. Çünkü ilk oyundaki gotik atmosfer kendisini Dark Souls II'de pek hissettiremiyordu. Aslında atmosfer bir yana, Dark Souls II'den, ilk oyunda hissettiğimiz o çaresizlik ve umutsuzluk hissini alamıyorduk. Yine de Dark Souls II tıpkı ilk oyunu gibi biz oyunculara diğer oyunlar arasında kolaylıkla farklılığını hissettirebilecek bir tecrübe yaşatmıştı.
Dark Souls III'ün bugüne kadar gösterilen tüm videolarında ve görsellerinde serinin hayranlarının en beğendiği şey, oyunun tıpkı ilk Dark Souls gibi oldukça karanlık bir ortamda geçiyor olması. O eski gotik hava geri geldi, Bloodborne'un da ortaya koyduğu grafiksel gelişim ile bir kademe daha ileri taşındı.
İlk Dark Souls'u eşsiz kılan başlıca şey, karanlık atmosferiydi. Dark Souls II'de bu karanlığın yerini daha aydınlık ve daha yapay bir atmosfere bırakması birçok oyuncu tarafından yadırganmıştı. From Software yaptığı yanlışlığı anlamış olacak ki, serinin üçüncü oyununda bu karanlık atmosferi geri getirmeye çalışmış.
Dark Souls III, bizi küllerle kaplı bir dünyaya çekiyor. Oyun hakkında gördüğümüz videolarda bunu rahatlıkla görebiliyoruz. Özellikle oyunun E3 2015'te yayınlanan fragmanının sonlarına doğru gördüğümüz Lord of Cinder, Dark Souls dünyasındaki ateşin hala sönmediğini ve yanmakta olduğunu gösteriyor. Lord of Cinder ünvanı ayrıca Lord Gwyn'in ünvanlarından biridir. Bunun yanı sıra çevrenin tamamen küllerle kaplanmış olması, belki de hep yakmaya çalıştığımız ateşin sebep olduğu yıkımı gösteriyor olabilir. İlk Dark Souls'da ana temamız bir lanetti. İkinci Dark Souls'da da zehir gibi yayılmakta olan zihinsel bir hastalıktı. Üçüncü ve From Software'in deyimiyle son Dark Souls oyununda ise ana temamız hızla dünyaya yayılmakta olan bir kül bulutu. Dark Souls evrenindeki ateşin son temsilcisi olan bu lordlar, kül bulutunun asıl kaynağı olarak karşımıza çıkacak. Ateş yavaş yavaş yok olduğu için Kül Lordları da güçlerini kaybetmiş ve yavaş yavaş küle dönmeye başlamışlar. Aslında bir bakıma isimlerinin de 'Kül' kelimesini içermesinin sebebi de bu olabilir. Onlar ateşi yerden göğe, gökten yere ve bütün dünyanın dört bir yanına taşıyan varlıklar. Onlar bile yok olmaya başlamışsa, Dark Souls dünyası ateşin yarattığı potansiyel tehlikeden çok daha büyük bir tehlikeyle karşı karşıya demektir. Karanlığın ta kendisiyle.