Bazen tek dostun duvara yansıyan o şeydir
Merkezi Montreal – Kanada’da bulunan Compulsion Games tarafından geliştirilen Contrast, Didi ve Dawn adındaki iki karakterin küçük ama sıra dışı öyküsünü bizlere sunuyor. Didi ve Dawn dışında oyunun başrolünde belki küçükken birçoğumuzun özellikle geceleri korktuğu gölgeler bulunuyor.
Kalabalığın içinde küçük bir kalpContrast oyuncusunu 1900’lü yılların başına karanlık, kasvetli ve gri bir şehre götürüyor. Kocaman binaların, gri tuğlaların ve her türlü üç kağıdın döndüğü bu şehirde belki de tek masum kalmayı başarmış olan şey küçük Didi’dir.
Didi, geceleri bir kulüpte sahneye çıkan ve şöhretin hayalini kuran annesi ile beraber yaşamaktadır. Tek arzusu ise annesi ve deyim yerindeyse bir baltaya sap olamayan babasının yeniden bir araya gelmesidir. Didi, annesinin sahne aldığı gecelerde gizlice evden kaçıp onu izlemeye gitmektedir. Elbette birçoğunda yakalanır ve azarı işitir. Lakin Didi bu küçük kaçışlarını tek başına gerçekleştirmemektedir. Didi’nin Dawn adında hayali (en azından kendisi öyle sanıyor) bir arkadaşı vardır ve bu arkadaş oldukça özeldir. Çünkü Dawn duvarlara yansıyan gölgelerin üzerinde yürüyebiliyordur. Dawn sayesinde de Didi sürekli evden kaçmanın bir yolunu bulur.
Yine annesini izlemek için gerçekleştirdiği kaçışlarından birinde babası Johnny’yi de görür. Heyecanlanan Didi, Johnny’yi takip eder ve babasının annesini geri kazanmak için bir iş peşinde olduğunu görür. Fakat demiştik ya bir türlü baltaya sap olamamaktadır, yine Johnny’nin başı beladadır ve Didi, Dawn ile beraber babasına yardım etmeye karar verir. Bir gecede Didi kendisini, başkaları için önemsiz sayılabilecek ama kendisi için son derece önemli bir maceranın içine düşmüş olarak bulur.
Contrast’a daha girer girmez çalan yavaş ve caz tarzındaki parça ile az buçuk sizleri nasıl bir atmosferin beklediğini kestirebiliyorsunuz. Bahsettiğim gibi gri tonların ve binaların hakim olduğu bu şehirde ekran başından bile soluk almanın ne kadar zor olduğunu anlayabiliyorsunuz.
Kontrol ettiğimiz Dawn ile beraber şehri yakından inceledikçe aslında normal bir şehirde olmadığımızın da farkına varıyoruz çünkü bazı alanlar sonsuz uçurumlarla kaplıdır ve havada süzülen yapılar vardır. Lakin en önemlisi koskoca şehirde Didi ve Dawn dışında kanlı canlı başka insan yoktur. Kanlı canlı dedim çünkü şehrin diğer tüm yaşayanları gölgelerdir. Daha oyunun başında Didi’yi yatağına yatıran annesini değil de arkasındaki duvara yansıyan gölgesini görerek bir farklılık olduğunu seziyoruz. İlk bakışta her şey normal görünebilir ama bulunduğumuz bu kasaba ve belki de dünya aslında çok farklıdır.