Cold Fear, gelecekte karşımıza çıkmaya hazırlanan yeni survival / horror türü
örneklerinden birisi. Bu tür hakkında konu açılınca, aklımıza belli başlı
isimler geliyor; Silent Hill ve Resident Evil serileri. Cold Fear, sade bir isme
sahip olmasına rağmen, grafik ve mantıksal bakımdan taşıdığı özellikler ile
dikkat çekici bir yapım olacağa benziyor. Gerilim filmlerine de bol miktarda
konu olmuş bir konsept ile karşı karşıyayız ama olayın geçtiği mekan, insanın
nefesini daraltmaya ve tedirgin etmeye yetiyor. Battı batacak bir gemi, Bering
Denizi’nin ortasındayız, üstelik bizim kanımıza susamış olan mutant’lar, hatta
insanlar var. Tüm şartlar aleyhimize, işimiz gerçekten zor.
Deniz sizi tutmasın sakın!
Tom Hansen isminde, Amerikan Sahil Kuvvetleri’nden bir memuru kontrol ettiğimiz
Cold Fear’da gemiye yanaşıyor ve içindeki esrarengiz durum hakkında bilgi
edinmek istiyoruz. Gemiye girer girmez, korku dolu maceramız başlıyor, oyun da
genel olarak bu gemi üzerinde cereyan ediyor. Şiddetli bir fırtınaya yakalanarak
denizin ortasında kalmış olan bu gemi, neredeyse batacak konuma gelmiştir. Tom
Hansen, araştırma yapmaya başlayınca, anlıyor ki gemide yalnız değil. Etraf bir
dolu cesetle, kana susamış olan yaratıkvari mutant’larla ve Hansen’i öldürmek
üzere hazır bekleyen Rus askerleri ile doludur. Hansen’in bulunduğu yer,
cehennemden farksız.
Bahsedilmesi gereken öncelikli olaylar; grafikler, animasyon ve hareket sistemi.
Üçüncü şahıs görünümünden oynanan Cold Fear’da kameranın hareketi önemli bir rol
oynuyor. Girdiğimiz odaya ve o anki duruma göre yer değişiklikleri gösterecek ve
böylece karakterimizi rahat bir şekilde yönetebilmemizi sağlayacak. Çatışma
sahnelerinde, omuz hizasında bir kamera açısı olacak ve ayrıca düşmanlara ateş
ederken kilitlenebilme özelliğine sahip olacağız. Yapımcılar, görüş alanının
geniş olabilmesi için gayet esnek bir kamera sistemi yaratıyor, kamera için
fazla miktarda açı programlıyorlar. Büyük ihtimalle oynanış ve kontrol konusunda
bir problem yaşamayacağız.
Fizik kuralları çok önemli. Hem çatışmalarımızda, hem de çözmemiz gereken
bulmacalarda, fizik kuralları bariz biçimde karşımızda olacak. Şiddetli bir
fırtınanın ortasında olduğumuz, grafiklere de aynen yansıyacak ve gemi gerçeğine
uygun bir biçimde salına salına ilerleyecek. Bu şiddetli salınımlarda, Tom
Hansen dengesini kaybedip düşebilecek, salınımın olduğu tarafa doğru
kayabilecek. Sırf Hansen değil, çevrede bulunan tüm eşyalar bu olaydan
nasiplerini alacaklar, düşüp etrafa saçılacak, bir o yana bir bu yana gidip
gelecekler. Hansen dengesini kaybedip düştüğü zaman, tutunmaya çalışacak ve
böylece daha fazla yaralanmamaya uğraş verecek. Fırtınadan dolayı kayıp
üzerimize gelen sandık, kutu gibi ağır objeler bize çarptıklarında, şiddetli
biçimde yaralanabileceğiz. Bu yüzden, gemide hareket ederken çok dikkatli
olmamız gerekecek. Kamera açılarının, fırtınadan dolayı meydana gelen bu
sarsıntıyı bize hissettirmeleri açısından ayrı bir önemi daha ortaya çıkıyor.
Çeşitli bulmacalar çözerken, bu sarsıntılar devam edecek, eğer sıkı tutunmazsak,
şansımız da yoksa, elektrik kablosunun temas ettiği bir su birinkintisinin içine
kayabileceğiz.