İçerik No | İçerik |
1 | Civilization Tarihi |
2 | İnceleme |
Bazen özenirim yaşı benden büyük olanlara. Çünkü onların ağzına sakız olmuş
bir laf vardır: “Aah ahh! Commodore 64 ya da Amiga’mın tadını bulamıyorum yeni
oyunlarda” diye. Benim hiç Commodore’um olmadı, ya da Amiga’m. Gerçi
oynamışlığım var birkaç oyun, mesela Sensible Soccer. Tabii o zamanlar için
inanılmaz bir zevkti arkadaşlarla toplanıp Sensible oynamak (bide ben o zamanlar
10 yaşında falandım). Benim oyunlarla tanışmam aşağı yukarı 1996-1997 yıllarında
oldu. Tabii ilk aldığım makinede bir PC idi. O zamanlar disketçim vardı. Her gün
neredeyse oraya gider, dosyalanmış bir şekilde duran binlerce oyun arasından
adını beğendiklerimi seçer boş disketlerimi verir yükletirdim. Genelde 5-10
dk’dan fazla beni oyalamazlardı ama benim için bir umut ve büyük bir heyecandı
oradan oyun almak.
İçinde “tarih” kelimesi geçen cümleleri hiç sevmem, tıpkı tarih dersini
sevmediğim gibi. Her zaman itici ve sıkıcı gelmiştir. Çok araştırma, çalışma
gereken bir konu olduğu için olabilir. Ben genelde tembel ve kolaya kaçan bir
insan olduğum için hemen bir şeyler elde etmek isterim. Bu yüzden de çabuk
bıkarım genelde tarihi strateji oyunlarından. işte de bu ön yargıdan dolayı daha
“Age of Empires III”ü oynamadım. Ama “Civilization” denince akan sular durur.
Civilization serisinin tarihine gidersek 1991 yılında ben daha okuma yazma bile
bilmiyordum diyebilirim. Benim oyunla tanışmam Civilization II ile olmuştu.
Yaşım itibariyle oyundan hiç zevk alamamıştım. Oyunu çözemediğim ya da
İngilizce’yi daha yeni yeni öğrenmeye başladığımdan olacak hiçbir şey
anlamamıştım. Gerçek anlamda oynadığım ilk Sid Meier oyunu da Civilization
III’dü. Benim pek sevmediğim bi tür olan stratejiyi artık el çabukluğu ve ezbere
yapılan binalar askerler yerine başlı başına bir “yönetim stratejisi” haline
getirmişti Sid Amca. Bence aşırı zordu oyun. En azından oyunu bilmeyen bir insan
için çok çabuk sıkıcı hale gelebiliyordu. İlk başlarda sıkılmama rağmen daha
sonra oyunu biraz çözüp, stratejiler geliştirmeye başlayınca oyunun müptelası
olmuştum. Ve yazıma hafiften nostalji yaparak ve Sid Meier’den bahsederek
başlıyorum.
Sid Meier...
Sid Meier için “dünyanın en iyi oyun programcısı” diyemeyiz. Onun yazdığı 3d
motoruyla yapılmış oyunu oynamak için son teknoloji bir bilgisayara ihtiyacımız
olmamıştır hiçbir zaman. Onun oyun konusundaki stratejisi şudur : “Oyunu hızlı
ve akıcı tut, eğlenceyi azaltma.”. Sid Meier’in yaptığı oyunlar konuyla alakasız
olan insanlar için bile zaman harcamaya değer oyunlardır.
Eğer Civilization oyunlarından bir tanesini oynadıysanız bunu Sid Meier kadar
Bill Stealey’e de borçluyuz. 1980lerin başında Sid ve eski bir asker ve pilot
olan Bill bir savaş uçağı simülasyonu oynamaktadır. Sid sürekli Bill’den yüksek
puanlar yapmaktadır. Yapay zeka çok zayıf olduğu için Sid karşı uçağın bütün
hareketlere nasıl tepki vereceğini tahmin edebilir ve bunun üstüne “Ben daha
iyisini yaparım!” der. Bill ile bir iddiaya tutuşurlar ve bu iddianın sonucunda
Bill ve Sid “MicroProse”u kurar ve 1984 yılında ilk oyunu olan “Solo Flight”ı
piyasaya sürer.
1987’de çıkardığı “Pirates!” ve 1990’da ise “Railroad Tycoon” ise Sid Meier
adını dünyaya duyurur. Ve 1991 yılında çıkan “Civilization” turn-based strategy
(sıra tabanlı strateji) türünün öncüsüdür.