1/4

Call of Juarez: Bound in Blood

Aykut Göker 3.06.2010 - 12:31
Amerikan İç Savaşı'na konuk olduk
İçerik No İçerik
1 Ön Bakış
2 Röportaj

Ön incelemesini yapalı henüz 20 gün bile olmamıştı ki, Ubisoft’un Türkiye distribütörü Tiglon’dan Call of Juarez: Bound in Blood’ın oynanabilir ön inceleme sürümü ofisimize geldi. Büyük bir merakla oyunu kurdum ve kendimi Amerikan İç Savaşı’nın ortasında buldum!

Oyunun sonlarından bir enstantane ile açılıyor yapım. Ray McCan ve Thomas McCan kardeşler, birbirlerine silahlarını doğrultmuş, tetikleri çekmeye hazırlanıyor. Olayı izleyen küçük kardeş William ise hikayeyi anlatmaya başlıyor ve önceki güne dönüyoruz... Chapter I, yani “We are Family” bölümü açılırken karakter seçme ekranı karşımıza çıkıyor. Ancak ilk görevde Thomas’ı kontrol edemeyeceğimiz uyarısı yüzünden, şimdilik yalnızca Ray’i seçmek ile mükellefiz.

Call of Juarez: Bound in Blood
"Yukarı çıktın da ne oldu? Sanki buradan vuramayacağım seni!"

Atlanta, Georgia 1864

Birden bire olaylardan iki yıl önceye gidiyoruz ve oyunumuz başlıyor... Evvela dikkatimi çeken grafikler oluyor. Özellikle de surat modellemeleri ve ışık efektleri... Başarılı görünen çevre kaplamalarının üzerine yansıyan ışık ile beraber, bir hayli gerçekli görseller ortaya çıkmış. Hele ki patlamalar, iyi bir sisteme sahipseniz tam bir görsel şölene dönüşüyor. Techland’i tebrik etmek gerek. Kısa süre sonra aksiyon başlıyor. Bir tarafta Kuzeyli Birleşik Devletler, bir tarafta Güneyli Konfederasyon Devletleri... İlk düşmanlarla yüzleşiyoruz. Tüfek veya tabanca ile isabetli atış yapmanın pek de kolay olmadığı gerçeği yüzümüze tokat gibi çarpıyor. Zira klasik FPS’lerde düşmanın birazcık yanına bile ateş etseniz vurursunuz. Buna karşın Call of Juarez: Bound in Blood’da illa tam denk getirmeniz gerek ve eski silahların tepmelerini de hesaba katınca, alışana kadar epey mermi ziyan edeceksiniz.

Call of Juarez: Bound in Blood
"-İşte böyle bazen uzaklara dalıyorum, buralardan gitmek istiyorum.
-Abi şey ya galiba paçan çamurlanmış.
-Ben ne diyorum, sen neyden bahsediyorsun!"

Tutorial tadındaki bu ilk görevde hem basit kontrolleri öğreniyoruz, hem de siperlerin ardına saklanmaya ve aksiyona alışıyoruz. Tabii bu alışma süresi, bir şeyi daha su yüzüne çıkarıyor; yapay zekayı. Görseller konusunda tebrik ettiğim Techland, iş yapay zekaya gelice sınıfta kalmış gözüküyor. Zira çevrede başıboş salınan düşmanlardan tutun da, bir objenin arkasında dururken, birden savaş alanının ortasına kendini atanlara kadar bir sürü zekadan yoksun düşmanla karşılaşmak mümkün. Umarım bunlar elimizdeki tamamlanmamış oyundan kaynaklanan problemlerdir.