PlatformlarPC, PlayStation 3, XBox 360, Wii U, PlayStation 4, XBox One
Yapımcı - YayıncıInfinity Ward - Activision
Çoklu Oyuncu: Var
Oyun Türü: First Person Shooter
Merlin Puanı82
6 Kişi Oyladı
Okur Ortalaması%60
ArtılarNispeten yenilikçi bir Call of Duty tecrübesi, temposu asla düşmeyen dinamik hikaye, akıcı ve bol aksiyonlu savaş sahneleri, CoD evrenine yeni konseptler getirmesi
EksilerHikayenin lineerliği dinamizmi altında gizlense bile, yine hissediliyor, oyuncuya sunulan sahte seçim sahneleri artık can sıkmaya başladı, bazı diyaloglar oldukça Hollywood tadı veriyor ve suni geliyor, IW Engine onca modifikasyona rağmen yaşını gösteriyor
“Başka bir zaman, başka bir savaştı beş yüz kadar düşman askerine karşı sadece altmış kişilerdi. Görevleri düşmanları sivillerin bulunduğu hastahaneden uzak tutup, insanların güvenliğini sağlamaktı. Üç gün boyunca savaştık fakat düşman çok kalabalıkt. Altmış, onbeş oldu, bir gece daha dayanamazlardı ve düşman bunu biliyordu. Gece çöktüğünde, aralarından birini gönderdiler ve geri kalanlarla birlikte ölen kardeşlerinin cesetlerinin üzerinde pozisyon aldılar. Beklerlerken, arkadaşlarının kanları ve rüzgarla gelen kum, derilerini kefen gibi kapladı, onları değiştirdi. Düşman geldiğinde, geri kalan onbeş asker kumların üzerinde bir avcı gibi yükseldi, kurşunları bittiğinde bıçaklarıyla, bıçakları köreldiğinde elleriyle. Savaş bittiğinde sadece bir düşman ayakta kalmıştı. Onu daha sonra çölde tek başına gezerken buldular. Adam bu hikayeyi diğerlerine anlattı, karşılaştıkları gücün, gerçek olmadığını, doğaüstü olduğunu söyledi. Ona göre, karşılaştıkları, hayaletlerdi…”
MMS yani Modern Military Shooter pek haz ettiğim bir oyun türü değildir. Savaş karşıtı biri olarak, savaşın konu olarak alınıp pazarlandığı oyunlarla ilgili ciddi sorunlarım var. Sevmiyorum, desteklemiyorum ve kesinlikle oynayasım gelmiyor. En çok sevdiğim askeri FPS oyunu Medal of Honor: Allied Assault ve Modern Warfare 2 idi, ondan sonra oynadıklarımdan ne keyif aldım ne de bir yenilik gördüm, savaşın “pazarlanmasından” ise nefret ettim diyebilirim.
Bu incelemeyi yazmadan önce Ghosts’u oynarken, büyük ön yargılara sahiptim bunu söylemek zorundayım, karşılaşacağım şeyin ne olduğunu az çok kestirdiğimi sanıyordum fakat epey yanılmışım.
Hikaye Amerika’nın orbital süper silahı ODIN’in (Orbital Defense Initiative) Federasyon tarafından ele geçirilmesi ve Kuzey Amerika’nın kinetik bir bombardımana tutulması ile açılıyor
Ghosts, Call of Duty’nin defalarca kullandığı formülün dışına çıkarak, seride radikal olmasa da yeni şeyler deneyen bir yapım ve bu jenerasyonun sonunun mesajını veren bir elçi görevi görüyor. Call of Duty: Ghosts, ismi ile eski serinin sevilen karakteri Simon Riley, yani namı diğer Ghost’a bir gönderme yapsa bile, içerik ve yapı olarak Modern Warfare 2’den oldukça farklı.
Hikaye, sıkıldığımız Rusya vs Amerika ekseninin dışına çıkarak, tamamen yeni bir evrende, yeni bir zamanda geçiyor. Bu sefer tehdit Doğu’dan değil Güney’den, daha doğrusu Güney Amerika devletlerinin birleşerek oluşturdukları Federasyon adı altında geliyor. Oyun başladığı vakit, Amerika tam anlamıyla Federasyon karşısında yıkılmış durumda, bu genel olarak MMS’ler de çok fazla gördüğümüz bir tablo değil doğrusu, bu sebeple taze bir konsept olarak gerçekten Ghosts’un işine yaramış. Ghosts oyuncuyu ilk etapta enteresan konusu ve bol aksiyonlu, sağlam görselli girişi ile yakalamayı başarıyor.
İlk bölüm Amerika’nın orbital süper silahı ODIN’in (Orbital Defense Initiative) Federasyon tarafından ele geçirilmesi ve Kuzey Amerika’nın kinetik bir bombardımana tutulması ile açılıyor, daha sonra 2023 yılına bir flashforward yapıp, ana karakterimiz Logan ve kardeşi Hesh’in Federasyon’a karşı gizli operasyonlar yapan Ghosts birimine katılması ile devam ediyor.
And dağlarından Caracas’a, Caracas’tan San Diego’da bulunan Ground Zero’ya sürekli olarak değişen coğrafya ve bu coğrafyanın nefes kesen görselliği içerisinde gerçekleşen sahneler, Ghosts’un hikayesinin atmosferini oldukça destekliyor.
Hikaye anlamında, oyun bu sefer kanımca daha taze ve daha etkileyici. Özellikle “Ghost” olmanın ne demek olduğu üzerinde epey duruluyor. ODIN hikayesi ile başlayan tempo ise, hikaye boyunca durulmuyor. And dağlarından Caracas’a, Caracas’tan San Diego’da bulunan Ground Zero’ya sürekli olarak değişen coğrafya ve bu coğrafyanın nefes kesen görselliği içerisinde gerçekleşen sahneler, Ghosts’un hikayesinin atmosferini oldukça destekliyor.
Call of Duty’nin o artık sıkıldığımız lineerliği ise, pek çok sinematik sekans ile birlikte nefes kesici bir yolculuğa dönüşmüş durumda. Artık sürekli olarak bölüm boyunca koşup koşup düşmana sıkmıyorsunuz, bir Ghost olarak, görevlerinizi gerçekleştirmek için pek çok ayrı taktik ve strateji kullanıyorsunuz. Tabii bunların hepsi yine lineer, yani size sunulan dışında yapabileceğiniz çok bir şey yok fakat bunların hiçbiri sizi sıkmıyor, oyunun tek düzeliğinin ise rahatsız etmesini önlüyor.