EksilerFizik motorunun yetersizliğinin gözle görülür bir şekilde hissedilmesi
İlk oyun 2003 yılında hiç beklemediğimiz bir anda gelmiş ve bomba etkisi
yaratmıştı. Yapımcı Infinity Ward, gayet tecrübeli elemanlardan oluşuyordu.
Zaten kendilerini Medal of Honor gibi bir seriyle kanıtlamışlardı, ancak
yaptıkları yeni oyun MOHAA’yı bile geride bırakmıştı. Call of Duty’de
dikkatimizi çeken ilk şey savaş atmosferinin bire bir olarak oyuna yansıtılmış
olmasıydı. Başımızın üstüden geçen kurşunların çıkardığı sinir bozucu sesler,
yanımızda teker teker düşen arkadaşlarımız ve biraz ilerimizde patlayan bombanın
kulaklarımızda duyulan uğultusu. Bu kadar iyi ve sevilen bir oyuna elbette bir
ek paket gelecekti ki, zaten kısa bir süre sonra COD’a ek paket; United
Offensive geldi. İyileştirilen grafikler, yeni bölümler, sıcak ve kapsamlı
çatışmaları ile büyük bir zevkle oynatmıştı kendini bize. Herkes serinin devamı
gelecek mi diye birbirine sorarken, Activision ikinci oyunun yapımına başlandığı
haberini verdi. Tabi buna en çok sevinenler serinin yakın takipçileriydi.
Beklediğimiz an geldi, çok uzun sürmeyen bir bekleyişin ardından Call of Duty 2
piyasaya çıktı.
Incoming !
Call of Duty 2’ye ilk oyunda olduğu gibi ufak bir alıştırma bölümü ile
başlıyoruz. Karşımıza konulmuş nesneleri vurup biraz ilerledikten sonra, el
bombası almak üzere elimizi kasaya atıyoruz, ancak kasalardan el bombası yerine
patatesler çıkıyor. Bizimle birlikte olan silah arkadaşlarımız da buna şaşırıyor
ama komutanımız savaş zamanında tedbirli olup, boşa malzeme harcamamak gerekli
diyor ve biz de diğer göreve geçiyoruz. Oyunda görevlerimizin yerini yine sol
alt köşedeki pusulamızın yardımı ile buluyoruz. Görevler genellikle sıra tabanlı
ilerliyor ancak, ana görev içinde aldığımız yan görevlerin hangisini ilk önce
yapacağımız bize kalmış, bu da bir nevi serbestlik yaratmış oyunda. Call Of Duty
2’de oyun boyunca bize diğer asker arkadaşlarımız eşlik ediyor, fakat aksiyonun
başlaması için bizim hareket etmemiz gerekli, oyunda önceden hazırlanan
sahnelerde bu kendini iyice belli ediyor. Örneğin bir bölümde yoğun ateş altında
kalıyoruz, takım arkadaşlarımız dahil herkes bombalardan ve kurşunlardan
korunmak için kafalarını deve kuşu misali toprağa sokmuş durumda. Tabi biz böyle
boş durmuyor ve hemen ilerlemeye başlıyoruz, üzerimize isabet eden kurşunlarla
biraz hasar alıyoruz, tam üstümüzdeki baskı iyice arttığı anda, bir tank tam
yanımızda duran duvarı kırıp içeri dalıyor ve etrafı düşmanlardan temizleye
başlıyor. Ancak yukarıda dediğim gibi; biz hiç ilerlemesek, o tankın geleceği ve
bizimde oradan kurtulacağımız yok.
World War
1941 ve 1945 zaman aralığını konu alan oyunda Rus, İngiliz ve Amerikan
kuvvetleri ile Rusya, Mısır, Libya, Tunus ve Fransa’da çarpışıyoruz. Oyundaki
çatışmalar genellikle ağır geçiyor, bizden ya bir yeri savunmamız ya da bir
bölgeyi ele geçirmemiz isteniyor ki, bunlarda çok basit görevler değil.
Düşmanlarımız oldukça dinamik hareket ediyor, belirledikleri stratejiye göre
dizilip savunma ya da duruma göre atağa geçebiliyor. Hatta sizin attığınız
bombayı aynı hızla size geri fırlatabiliyor, bombayı geri atamayacağını
anlayınca ise bulundukları yerden hızla uzaklaşabiliyorlar, tabi bu da onların
yapay zeka bakımından yeterince iyi olduğunu gösteriyor. Düşmanlarımızın
önlerinde bulunan her şeyi siper olarak kullanıp, bize hasar vermelerinde
üstlerine yok. Hele ki ağır makineli tüfekleri ellerine aldıklarında demeyin
keyiflerine! Sakın yanılmayın, yapay zeka sadece elinde silah olduğunda değil
elinde silah olmadığında da çok iyi iş çıkarıyor. Düşman, tabancasının dipçiği
ile iki üç darbede bizi gafil avlayabiliyor. Bu durumu özellikle yakın
çatışmalarda görebilirsiniz.