Hani bazı unutulmayan serileri vardır ya? Eskiden oynadığımız ve harcadığımız saatlerin değerini veren oyunlar, çocukluğumuzun vazgeçilmezleri ve yapımcıların oyunlarına çaba sarfederek çıkardığı oyunlar. Bana göre Burnout serisi bunlardan biri. İlk oyundan beri farklı fikirler ile gelip, aynı zamanda temel oynanışını da tutmayı başaran Burnout, asla bitmesini istemediğim ve her yeni oyunla yeni bir deneyim kazanmayı istediğim bir seriydi. Taa ki Electronic Arts, Criterion Games'i satın alarak ve stüdyoyu farklı bölümlere ayırana kadar.
Electronic Arts'ın stüdyoları alıp kendi başına ölüm çukurlarını kazdırması yalan değil. Daha öncesinde de popüler oyunların sonunu getirmeye yönelik olan Electronic Arts, Burnout'un sonunu da getirmişti. En son 2008 yılında çıkan ve hakiki Burnout deneyimi sunan Burnout Paradise, serinin son oyunu oldu (Burada Burnout Crash'i saymıyorum, neredeyse seriye hakaret tarzında bir yapım olarak çıkmıştı ve oyuncu kitlesi bir hayli azdı.)
Burnout Paradise'ı hakiki kılan özelliklerin temeline inmeye çalışırsak, aslında serinin önceki oyunlarından ilham alındığını ve yine de ruhunun içinde olduğunu görebiliyoruz. Bunu, incelemenin içinde zaman zaman bahsedeceğim. Tabii, yeni mekanikler ve oynanış modları da bulunmuyor değil. Criterion Games, eski bir oyunu cilalayıp yeni bir oyun gibi satan bir firma değildi.
İlk Burnout deneyimimi Playstation 2'de Burnout 3: Takedown oynayarak geliştirmiştim. Konsolda bulunan yarış oyunlarından daha eğlenceli ve "arcade" hissi vererek istediğimi yapmayı sağlıyordu. Seriye yeni eklenen "Takedown" ile sinirinizi diğer yarışmacılardan çıkarabiliyor ve kaos yaratabiliyordunuz. Burnout ve Burnout 2, bu bakımdan biraz sadeydi, çarpışmalar ve aksiyonlar sadece trafikte bulunan araçlara çarptığınız zaman oluyordu ama Burnout 3: Takedown, seriyi bir nebze olsun hızlandırmayı başarmıştı. Unutmadan belirtelim, Crash Course denilen özel bir çarpışma/para kazanma modu ise Burnout 3'te eklenmişti.
Asıl gelişimimi, şu an da muazzam bir oyun olarak gördüğüm, Burnout: Revenge'de kazanmıştım. Uzun bir oynanış sürem olan oyunda Takedown ve Crash Course tutulmuş ve yeni birkaç özellik eklenmişti. Geliştirilen nitro barı, intikam Takedown'ları, arttırılan araçlar, gelişmiş bölüm sistem, Traffic Check denen özellik, Vertical Takedown ve daha bir çok özellik oyuna eklenmişti. Eğer Burnout Paradise gibi bir deneyime sahip olmak istiyorsanız Burnout: Revenge'e kesinlikle bakmanızı öneririm.
Sonra, serinin sondan ikinci olan Burnout: Dominator çıktı. Ne kadar garip, Criterion Games, şu ana çıkardığı beş Burnout oyununu Playstation 2'de tutmayı başarmış, üstüne üstün konsolun gücünü kullanarak yeni mekanikler geliştirmeyi de başarmıştı.
Ah, evet, Dominator. Pek de favorim değildi, Crash Course'un eksikliği biraz eksiydi fakat yine de popüler olan Road Rage, Eliminator ve Grand Prix gibi yarışlar halen bulunuyordu. Dominator'un asıl olayı ise nitro barına getirilen değişiklikti. Nitro barı tam dolu olmadan kullanamıyorsunuz. Doldurduğunuz an aktif edebileceğiniz barın tekrar dolması için Takedown veya stunt yapmanız gerekiyordu, tabii bu da benim gibi oyuncuların kafasını karıştırmıştı. Sadece nitro ile uçmak istiyordum, hadi ama...
Tabii, uzun bir sessizlikten ve konsol jenerasyonu atlanılınca, Criterion Games yeni oyunu olan Burnout Paradise'ı açığa çıkarmıştı. Başta "Tamamen Burnout'un orijinalliğini bozuyor, bu nedir? Almam ben bunu." gibi yorumlara dayalı olsa da, oyuncuların Burnout Paradise'a alışmaları uzun sürmedi. Açık dünya, bir sürü yarış seçeneği, tonlarca araç, eski oyunlardan eklenen mekanikler, şehir içinde toplanması gereken kısa yollar ve kısacası her şey, bir Burnout severin kolayca alışmasını sağlamıştı. Çünkü eski oyunların hissi halen bulunuyordu ve bu oyuncuları kolayca Paradise'a bağlayabiliyordu. Zaten oyun o kadar popülerleşti ki, ne zaman birileri Burnout Paradise oynamaya başlasa, oyunla eşleşmiş olan Guns 'n Roses'ın şarkısı Paradise City istemsiz olarak içinde çalmaya başlıyor. Aynı durum Need for Speed: Underground 2'deki Riders on the Storm şarkısı ile bağlayabiliriz.
Burnout Paradise'ın kısa bir sürede neden bu kadar popüler olduğundan bahsettik. Eski temelleri içinde bulundururken aynı zamanda yeni mekanikler ve farklı oynanışı ile Burnout oyunu olduğunu kolayca gösterebiliyordu. Geçtiğimiz senelerde ilk defa PC'de oynadığımda yapımın herhangi bir Burnout oyununun başlangıcı gibi olduğunu gördüm. Bir radyo istasyonu size oyunda neler yapılabileceğini ve oyunun basit elementlerini, oyunu oynadıkça gösteriyor. Daha önce Burnout serisinde bulunmayan özelliklerden bahsedeyim.
Açık dünya, bunlardan birisi. Gelişen teknoloji ile oyunu tek bir bölüme bağlamak istemezsiniz. Haliyle açık dünya olduğu için, şehrin bir tarafında başlayan etkinliği, şehrin öbür ucunda bitirebilirsiniz. Bu, aynı zamanda yarışların veya "Burning Route" denen zamana karşı yarışın istediğiniz rotada veya yolda bitirebileceğiniz anlamına geliyor, yani yollar herkesin, nasıl gideceğiniz ise size kalmış.