1/2

Burnout Paradise

Yalçın Yaman 3.06.2010 - 12:31
Yüksek hızda konserve kutusu olmak
Saat sabaha karşı üç ya da bizim deyimimizle gecenin üçü kavramında. Bana monitörümün yanından göz kırpmakta; ben ise demosunu sabırsızlıkla beklediğim seride, birçok acımasız kazaya sebep olduğum oyunun, yeni nesil konsolların gücünü arkasına almış şekilde, bana yaşatacağı deneyimi artık düşünmüyorum. Çünkü bu yazıyı yazdığım sıralarda artık oyunların oyun olmaktan çıktığına, inanmaya başlamış bir insan olarak klavyenin tuşlarına elim gidiyor!

Demo PS3’e indikten sonra kurulumu yaparken, kahve kupama kahvemi doldurup, bir yandan eski Burnout deneyimlerimi aklıma getiriyorum; diğer yandan ise demosunun daha piyasaya çıkmadan evvelki, son videolarını gözümün önüne getirip düşünüyorum nelerle karşılaşacağımı. Burnut’un yüklemesi bitiyor, açıldığında ise inanılmaz güzel olaylar demosuna sürüklüyor.

Bunlardan belki de en önemlisi ve hoşuma giden PSN ID bilgilerinizin, hatta profilde kullandığınız resmin bile demonun oyun öncesindeki ekranda bulunan sesli anlatımda, ehliyet bilgileri olarak işlenmesi. Bir nevi sizin PSN kimliğinizin, aynı zamanda ehliyetiniz olduğunun belirtilmesi çok hoş duruyor. Tabii ki buna aldanacak bir oyuncu olmadığım için anlatımları bile dinlemiyorum. Çünkü biran önce o arabanın kontrolünü elime almalıyım diye cümleleri içten içe kuruyorum.

Oyunun demosundaki “Ben bir demoyum şöyleyim böyleyim” sunumu beni biraz gerse de, yapımcılara saygı gösteriyorum. Nihayet oyunda arabayı kontrolüm altına alıyorum. Gaza yüklendikçe harap ve hasarlı olan aracımın çalışacağını biliyorum, nihayet çalıştırıyorum. Şehirdeki bir tamir istasyonundan geçersem, arabanın tamamen tamir olacağını ve sonrasında ardın sıra gelişecek olayların beni beklediğini Biliyorum. Meraklıların da biraz daha meraklanmasını istediğim için demodaki ufak senaryo benzeri “Şunları şunları yap, şehri keşfet” yazısını burada kesiyorum.

Şehri keşfetmek

Demoya başladığımızda büyük kocaman bir şehrin %5’i kadar sayılacak bir bölgede, demonun geçmesini normal karşıladım. Çünkü görsel açıdan ve etkileşim açısından bugüne kadar gördüğüm tüm araba yarışlarından fazlası vardı. Artık hasar nedir ne değildir az çok biliyorum. Sebebi ise; hızınıza süratinize, hatta arabaların kütlesel ve fiziksel etkilerine göre, kazaların şiddeti yıkıcı ya da hafif şekilde tamamı ile gerçek zamanlı olarak gözler önüne seriliyor. Araba kontrollerinin ve sürüş hissinin arcade olmasının yanı sıra eski model arabaların büyüklük ve ağırlık hissini tamam ile hissediyorsunuz.

Arabanızın ağırlığı yolda giderken, yoldaki çöp tenekeleri ya da uçarak paramparça edip, içinden geçtiğiniz reklam panolarının dağılması ile tamamen gerçek zamanlı olarak hissediliyor; hissediliyor diyorum. Çünkü filmlerden görmeye alışık olduğumuz sahneleri, ağır çekimde gerçek zamanlı olarak yaşamak cidden inanılmaz bir tecrübe. Eğer ortalama 180KM sürat ile düz bir duvara çarparsanız, gerçek hayattaki gibi arabanın arkasındaki kütlesel etkinin, arabayı bir akordeon şeklinde resmen konserve kutusuna çevirdiğini görmek, videolardan çok bunu bire bir gerçek zamanlı yaşamak tabiri caiz ise anlatılmaz yaşanır.

Demoda gidebileceğiniz gaz istasyonu, tamir istasyonu, yarış gibi seçenekler var. Ama cidden işin asıl zevkinin bu olmadığı bir gerçek, çünkü araba ile ben ne yaparımda büyük bir çarpma sahnesi zevki yaşarım diye şehirde son sürat geziyorsunuz. Bir önceki nesilde bile asla az sayılmayan trafik sayısı demo olmasına rağmen gayet iyi diyebiliriz.