Bookbound Brigade İnceleme: Bağımsız oyunların cazibesinin giderek arttığı şu günlerde, bazı oyun türlerine duyulan ilgi de doğru orantılı olarak artmaya başladı. Nostalji ihtiyacından mıdır yoksa piyasayı uzun zamandır domine eden oyunların verdiği bıkkınlıktan mıdır bilinmez, Metroidvaina tarzı bir süredir oldukça revaçta. Indie oyun geliştiricilerinin bolca ekmeğini yediği bu türün yakın zamandaki örneklerinin sayısı hayli fazla. Kabul etmek gerekir ki bunların pek çoğu da oynanışıyla, görsel kalitesiyle, ses ve müzik tasarımıyla övgüyü sonuna kadar hak eden yapımlar.
The Messenger mesela… Oyuncuyu önce 8-bit’lik dünyasına dahil edip daha sonra 16-bit’lik sürprizler yapan espirili mi espirili, kaliteli mi kaliteli bir yapım. Ya da bu sıralar oynamayanın taşlandığı Dead Cells… Rengarenk dünyası, zorlayıcı oyun yapısı ve tatmin edici dövüş mekanikleriyle harika bir Roguelike Metroidvania kendisi. Sonra efendim Bloodstained: Ritual of the Night veya Hollow Knight… Örnekler saymakla bitmez. Piyasada Metroidvania türüne ait bunca kaliteli yapımın olması, doğal olarak çıtanın bir hayli yükselmesine neden oluyor. Peki, acaba bir başka Metroidvania olarak Bookbound Brigade oldukça yükselmiş olan bu çıtaya ne kadar yakın?
Hikayemiz “Literary World” adı verilen sihirli bir diyarda başlıyor. Yazılmış olan tüm hikayelerin birer gerçekliğe dönüştüğü bu diyarda muazzam bir denge hâkim. Bu dengenin kaynağında ise “Book of Books” adı verilen yüce kitap bulunuyor. Gelin görün ki pek kıymetli kitabımız halk kütüphanesine benzer bir ortamda, hatıra defteri gibi ‘muhafaza’ edildiği için çalınması uzun sürmüyor. Böylece biz de Bookbound Brigade olarak kitabın peşine düşüyoruz.
Bookbound Brigade’in bu şirin hikayesinden de tahmin edebileceğiniz üzere, oyunda halihazırda tanıdığımız pek çok gerçek ve kurgu karakter bulunuyor. Don Kişot, Gulliver, Julius Ceasar, Pandora ve buna benzer pek çok isimle etkileşime girebilmek mümkün. Ayrıca oyun boyunca kontrol ettiğimiz karakterlerimiz de oldukça aşina olduğumuz isimler. Arthur, Dracula, Dorothy, Robin Hood ve Sun Wukong ekibimizin esas üyeleri. Cassandra, Queen Victoria ve Nikola Tesla’nın da daha sonra ekibimize katılmasıyla beraber toplamda sekiz karakteri yönetebiliyoruz. Karakterler arasında esprili sayılabilecek diyaloglar mevcut. Bu diyalogların büyük çoğunluğu komik olmaktan çok uzak, ancak oyunu çekilmez de kılmıyor. Genellikle size tebessüm ettiren, şirin diyaloglar bunlar. Sinir bozmak gibi bir niyetleri yok.
Hikâyede ilerlerken kaybolmuş bazı karakterle karşılaşıyoruz ve bu karakterleri emniyet içerisinde kütüphanemize gönderiyoruz. Burada kurtardığımız karakterlerle konuşabiliyor ve bu sayede yan görevler alabiliyoruz. Oyundaki yan görevler ise çeşitlilikten oldukça uzak. Çoğu bu karakterlerin kayıp ekipmanlarını bulmak üzere kurulu ayak işlerinden oluşuyor. Karşılaştığımız diğer karakterlerden ekibimize dahil olanlar ise yeni özellikleri beraberinde getiriyor.
Ekibimizi oluşturan her bir karakterin kendine has yetenekleri mevcut. Örneğin, Kral Arthur sayesinde kalkanları kuşanıp alevlerden ve şimşeklerden korunabiliyoruz. Dracula sayesinde çift zıplayabiliyor, Queen Victoria sayesinde tekerlek gibi yuvarlanabiliyoruz. Ayrıca kazandığımız yetenek puanlarıyla ekibimizi genel olarak geliştirebiliyoruz. Bu geliştirmeler ise can, enerji ve saldırı puanlarımızı arttırmaya veya can ve enerji barlarımızı daha hızlı doldurmaya yarıyor.
Bookbound Brigade’in temel dövüş mekanikleri, genel itibari ile çok tekdüze. Bu tekdüzeliği, kahramanlarımızı belirli formasyonlara sokarak kullanabildiğimiz tekniklerle kırabiliyoruz. Örneğin, “Tight Cloumn” formatına geçerek, karakterlerimizi Bremen Mızıkacıları misali üst üste dizebiliyoruz. Bu formasyondayken, düşmanımızı en alt kahramandan başlayarak elden ele, en üstteki kahramanımıza kadar çıkarabiliyoruz. En üstteki kahramanımız da düşmanı son bir şaplakla az ötedeki düşmana doğru yollayıveriyor. Bu tekniği kullanmamızdaki amaç ise üstümüze saldıran minik düşmanları kullanarak çam yarması düşmanlarımızı sersemletmek ve onlara ciddi hasarlar vermek. Mekaniksel anlamda bu durum kulağa ne kadar hoş gelse de bunu uygulamak zaman zaman zor olabiliyor.