Gökyüzünde, daha önce görülmemiş bir serüven
İki kanada ihtiyacımız var. Biri sağ, diğeri de sol tarafta olmak üzere. Hava akımından yararlanmak ve ivmek kazanmak için dengeli olarak yukarı ve aşağıya doğru hareket ettirmeliyiz. Denge önemli, çünkü denge olmazsa gök, yer olur. Bulutların ne bir anlam kalır, ne de onların altında yaşayacak bir beden...
Çok değerli bilim insanlarının geçmişte yaşaması, bizim için hem şans, hem de şanssızlık. Şanslıyız, çünkü onların buluşları ve zamanla bu buluşlar üzerine yapılan geliştirmeler sonucunda rahat birer yaşantı sürebiliyoruz. Şanssısız, çünkü yok olmaya doğru yüz tutan dünyamızda bu denli önemli beyinlerden mahrumuz. Hâlâ onları anıyor, onlardan örnek veriyor, onların işlerinden ilham alıyor olmak, bu insanların önemini her geçen zaman daha da artırıyor.
Hezarfen Ahmet Çelebi'nin kısa ömrü, insanlık tarihinin en önemli fikirlerinden birinin işleyişini sağladı, bunu tüm İstanbul'a gösterdi, ünü dünyaya yayıldı. Günümüzde uçaklarda bu davranıştan esinlenilmediğini söylemek mümkün değil. Sadece uçaklar mı, tabii ki hayır. Bu tip bir hamle, şüphesiz ki daha önce akıllara gelmeyen bir çok unsuru da doğurmuştur eminim.
Bu kısa açılışın ardından gelelim asıl konumuza. İnsanlık, artık gökyüzüne uçak camlarından değil, tamamen uçan bir şehirden de bakabiliyor, hatta elini uzatsa bulutlara bile değecek kadar yaklaşabiliyordu. Hayır, günümüzden bahsetmiyorum. Nasıl az önce 1600'lü yıllardan kelime oyunları yaptıysam, şimdi de 1900'lü yılların başlarına adım atıyorum (bu kez sanal olarak ama).
Gökyüzü sevdası, bulutlar ve temeldeki uçma kavramı, insanlara yeni fikirler veriyor. Neden yaşam alanlarımız bulutların hemen altında olmasın, neden her saniye hareket eden devasa bir zeminin üzerinde oksijen solumayalım? Yeryüzü çok geniş ve bilinmeyen milyonlarca tehlike barındıran bir kavram. Oysa ki uçan bir şehir, sınırları insanlar tarafından çizilen, bilinen ve sadece güvenilir düşünce sahibi kişilerin evi olabilirdi. Evet olabilirdi, ama olmadı. Üstelik bilinenin aksine teknoloji düzeyinin günümüze nazaran 1900'lü yıllarda daha gelişmiş olmasına rağmen...