Klavyeyle tarihi hissetmek
Oyun sektörünün gelişmesiyle beraber, müzik ve görüntü efektleri sayesinde tarihi klavye karşısında yaşamanız mümkün. “Boğaz Harbi” adlı bilgisayar oyunu, oyuncuya Çanakkale Savaşı’nda asker olma tecrübesini yaşatmakta
Bilgisayar oyunları ülke kültürüne nasıl katkıda bulunabilir? Bir oyuna girdiğinizde Türkiye’yi yansıtan kaç öğe görüyorsunuz? İste bu soruların yanıtını Kodgraf Oyun Stüdyosu tarafından geliştirilen Boğaz Harbi ve iHezarfen gibi geliştirilen tarihi oyunlarda. Yerli oyunlardaki gelişim sürecini öğrenmek için Boğaz Harbi oyun geliştiricisi ve ekip lideri Berkan Uslu’yla konuştum.
Oyun geliştirme sürecinde hikayeyi oyuna uyarlamanın öneminden bahseden Uslu, tarihi bir oyun yapmak için öncelikle kendisinin o dönemi anlaması gerektiğini vurguladı. Oyun geliştiricisi hikayesini ve fikrini belirleyemezse, oyunun kalitesi de o derece etkilenir. Oyuncuya yaşatılmak istenen tecrübe gerçekleşmez. Bu sebeple, Uslu Çanakkale Savaşı’yla ilgili otuzun üzerinde kitap okuyup, iki kez ekibiyle oyunda da kullanacakları savaş bölgesine gezi düzenlemiş. Çanakkale Savaşı’nın geçtiği yerleri uyarlamadan önce onlar, gerçek bölgelerde hissetmiş. Bu geziler, savaşı ve karakterleri anlamalarında ekibe yol gösterici olmuş.
Harp oyunları üzerine çalışan İzzet Berkay Karamanderesi, oyun senaryosu konusunda tarihi ve kültürü kaynak aldıklarını belirtiyor. Dolayısıyla, öneri getirip, değiştirdikleri herhangi bir durum ya da kişi olamıyor.
Oyun nasıl geliştirilir?Oyunun geliştirme sürecinden önce sektörde çalışanları tanımak gerek. Oyun geliştiricisi, oyunun çıkmasında görev alan herkestir. Tasarımı, kodlaması, sesleri, görselleri, oyunun her şeyi tamamlanmalı. Oyuna farklı bir bakış açısı getirerek, sanat çerçevesinden bakan Aslan Oyun Stüdyosu’nun kurucusu Ahmet Kamil Keleş, geliştirme sürecini anlattı. Öncelikle oyun fikri, geliştirici ekibi ikna etmeli. Fikrin orjinalliği ne kadar iyiyse, oyunun da çekiciliği o derce artacaktır.
Oyunun türüne karar verilir. Macera mı? Aksiyon mu? Strateji mi? İkinci adım olarak oyunun görüntüleri çizilir. Ekran görüntülerine karar verilir. Bu tasarımlar, ne kadar anlaşılır olursa programcı ekibin de başarısı o yönde olacaktır.
Diğer bir adım ise, senaryo ve ona uygun balans ayarlarını yapmak. Son olarak, oyuncuya nasıl bir tecrübe sunacağını belirlemek. Ekip, ekranda nelerin yer tutacağını, hangi düğmelere basılacağına karar verip, denemelere başlar. Bu denemelerde oyunu oynamak keyif veriyorsa, başarıya ulaşılmıştır.
Oyun geliştirme aşamalarının yazılı kurallar gibi kısıtlayıcı olmadığını vurgulayan Keleş, yaşadığı bir deneyimi de ekledi. “Ben oyun yapmaya başladığımda elimde tam, bitmiş halde bir oyun tasarımı dökümanı olmaz. Oyunu geliştirdikçe oyunun tasarımı da şekillenir. Mesela Divide & Burn'ü yapmaya ilk başladığımdaki ilk oyun fikrinin kötü bir fikir olduğunu ben ilk prototipi çıkardıktan sonra gördüm, sonra prototipi oynarken aklıma gelen ikinci oyun fikri üzerinden ilerledim.”
Sanat olarak oyun“Teknoloji bir amaç değil, sanatı icra etmek için bir araç.” sözüyle oyundaki hissin öneminden bahseden Keleş, oyunlarında da oyun geliştirmedeki estetik değer yargılarından bahsetti. Ona göre, sanat kelimesini insanın kendi düşüncelerini, duygularını bir esere dökmesi, bunu oyuncuya (sanat eserini tüketen kişiye) yansıtması.