Serinin hayranları tarafından uzun yıllardır beklenen Baldur’s Gate 3 sonunda erken erişime girdi. Bunca yıllık bekleyişin ardından nasıl bir oyun olmuş, hayranları memnun edecek mi ve en önemli soru olan “Erken erişimde bu oyunu almalımıyım?” sorularına birlikte cevap bulalım.
İlk Baldur’s Gate hem fantastik edebiyat hem de masaüstü rol yapma oyunları ile tanışmama vesile olan oyun olmuştu. O yıllarda neredeyse hiç olmayan ingilizcem ve kalın bir sözlük ile oyunu oynamaya çalışmış ve bir şekilde başarılı olmuştum. Henüz Yüzüklerin Efendisi serisini bile okumadığım bir yaşta fantastik dünyalara merak duymamı ve ingilizce öğrenmeye karar vermemi sağlayan Baldur’s Gate’in benim için yeri ayrıdır.
Daha önce Divinity: Original Sin serisi ile CRPG sevenlerin sevgisini kazanan Larian Studios, elindeki motor üzerinde yaptığı geliştirmeler ile Baldur’s Gate 3’ü hazırlıyor. Gerçekten de ilk bakışta “Bu bir Original Sin oyunu” diye düşünmek mümkün ama daha detaylı bir inceleme ile oyunun ne hale geldiğini beraber inceleyelim.
Genelde incelemelere ilk olarak oyunun hikayesi ve bu hikayenin işleyişi ile başlarım. Baldur’s Gate 3 şu an erken erişimde olduğu için bu kısmı biraz daha kısa tutacağım. Üçüncü oyunda Illithid adı verilen yaratıklar tarafından esir alınmış bir karakteri canlandırıyoruz. Kendi isteğimize göre hazırladığımız karakterimiz Zihin Yüzücü adı da verilen Ilithidler tarafından bir çeşit işleme tabi tutuluyor. Henüz bilmiyoruz ama gözümüze yerleştirdikleri ufak varlık bizi onlardan biri haline getirmek için yapılan operasyonun bir parçası.
Kendi türlerini arttırmak amacıyla her ırktan canlıyı kaçırıp dönüştüren Illithid gemisi, en büyük düşmanları olan Githyanki ırkının savaşçıları tarafından saldırıya uğruyor. Özel bir gemi olan Nautiloid sayesinde farklı boyutlara atlayıp kaçmaya çalışan zihin yüzücüler yanlışlıkla Dokuz Cehennem’in ilk katı olan Avernus’a çakılıyor ve biz de serbest kalıyoruz. Burada ilginç tipler ile karşılaşıp yerine getirdiğimiz görevler sonucu Unutulmuş Diyarlar’a dönmeyi başarıyoruz ve asıl maceramız başlıyor. Alıştığımız “Mahzene inip fareleri öldür” görevlerinden çok farklı bir başlangıç. Gerçi bu görevi vermeye çalışan biri ile karşılaşıyoruz ama neyse.
Oyunun erken erişim sürümü yalnızca bir chapter içeriyor ve ortalama 25 saatlik bir oyun süresi sunuyor. Geminin düştüğü izbe bölgeden çıkıp daha karanlık yerlere doğru devam eden macera, erken erişimde ve tamamlanmamış olmasına rağmen, oldukça ilgi çekici. Gemide esir olan diğer kişiler ile ekip olup, tamamen dönüşmeden önce tedavi olmanın yollarını arıyoruz. En azından başlangıçta amacımız bu.
Dungeons & Dragons 5th Edition kurallarını kullanan oyunun karakter geliştirme ekranı da oldukça iyi olmuş. Erken erişimin ilk aşamasında, alt sınıflarıyla birlikte, 16 farklı ırk ve 6 sınıf bulunuyor. İnsan, Elf, Yarı-Elf, Drow, Githyanki, Buçukluk, Cüce ve Tiefling şu an seçilebilir olan ana ırklar. İnsan ırkı hariç bütün ırklarda farklı seçenekler var. Örneğin Karanlıkaltı’nın Lloth’a inanan drowları ve diğer ırklarla ittifak kurarak Lloth’a ve diğer drowlara karşı mücadele eden Seldarine drowları arasında seçim yapmak mümkün. Seçebileceğimiz sınıflar ise Cleric, Fighter, Rogue, Ranger, Warlock ve Wizard olarak belirlenmiş.
Oynamak istediğiniz ırk ve sınıf konusunda özgürsünüz. Bazı ırkların sunduğu avantajlar ve sahip oldukları istatistikler “drowdan çok güzel ranger olur” gibi önerilere yol açsa da, karakterinizi gönlünüzden geçtiği gibi yapabilirsiniz. Oyuna ekleneceği söylenen Sorcerer, Bard, Paladin gibi diğer sınıflar ise erken erişimde mevcut değil. Benim gibi araştırmadan “Haydi vahşi büyü ile kaos yaratalım” diye atlarsanız hevesiniz kursağınızda kalır.
Oluşturduğumuz karakteri özelleştirme kısmı şimdilik kısıtlı seviyede mümkün. Mevcut yüz ve saç seçenekleri arasında seçim yapabiliyoruz. Erken erişimin ilerleyen aşamalarında ve oyunun tam sürümünde karakterin yüzünü oluşturma seçeneği de ekleneceği söyleniyor. Şu an bulunan yüz modelleri de gerçek insanlar kullanılarak modellenmiş ve oldukça güzel gözüküyorlar. Şu an bulunan hazır seçenekler yüzünden karakter ekranında tahmin ettiğim kadar uzun vakit geçirmedim ama yine de tatmin edici oldu.
Baldur’s Gate serisi Infinite Engine adı verilen motor ile geliştirilmiş, izometrik bakış açısına sahip CRPG oyunları olarak gönüllerimizi çalmıştı. İstediğimiz zaman durdurup karakterlere taktik verdiğimiz gerçek zamanlı oynanışa sahip bir yapısı vardı. Yine karakterlerin saldırıları ve bazı hareketler için görünmez bir sıralama vardı ama çok da dikkat çekmiyordu. Üçüncü oyun ile birlikte oynanış sistemi de kökten değişmiş.
Larian Studios Baldur’s Gate 3 için daha önce Divinity: Original Sin 2’de kullandığı sıra tabanlı sistemi tercih etmiş. Sistemi doğrudan alıp koymamış tabi ki, D&D 5 kurallarına uygun olacak şekilde geliştirmeler yapılmış. Bu sistem normal zamanlarda ekibimizin istediği gibi gezmesine izin verirken, dövüş zamanlarında ise her karakterin sahip olduğu hareket ve aksiyon özelliklerini hesaba katarak karar vermemizi istiyor.
Dövüş başladığında karakterlerin hangi sırada hareket edeceği sahip oldukları DEX puanına göre belirleniyor. Daha çevik olan karakterler ilk hareket sırasına sahip oluyor. Sahip olduğu hareket puanı ile yürümek ya da zıplamak gibi seçenler ile yerini değiştirebilen karakterler, aksiyon puanı ile saldırma, büyü yapma ya da iksir içme gibi aksiyonlara girebiliyor. Ayrıca karakterlerin sahip olduğu bonus hareketler var ve herhangi bir puan harcamadan bunlardan birini kullanmak mümkün. Saldırı seçeneklerinin yanına düşmanı ittirerek uzaklaştırma ya da yüksekten atma gibi seçenekler de eklendiğinde, bir turda yapabileceğiniz çok fazla şey olduğunu görüyorsunuz.
Eski oyunlardaki gerçek zamanlı sistemi seven oyuncular üzülecektir ama masaüstü rol yapma oyunlarının da sıra tabanlı sisteme dahil olduğunu düşünürsek, bu sistem gerçek bir D&D oyununa en yakın atmosferi yaşatıyor diyebilirim. Bu sayede en güçlü düşmanı bile bir karakterin peşine takıp, düşman onu kovalarken diğer karakterlerimiz ile döve döve öldürmemiz gibi komik taktikler de geride kalıyor.
Üçüncü oyun ile birlikte gelen zar sistemini çok sevdim. Tıpkı gerçek bir masaüstü rol yapma oyununda olduğu gibi, beklemediğimiz zamanlarda oyun bizim yerimize zar atıyor. Karakterlerin çevrelerinin ne kadar farkında olduğunu belirleyen zarlar, normalde gözlerden uzak olan bazı şeyleri fark etmemizi sağlıyor. Ekibim ile birlikte mezara indiğimizde benim büyücüm ya da Shadowheart tarafından görülmeyen bir tuzağı, grubun rogue karakteri olan Astarion görüp, bütün grubu uyardı. Aynı bölümü bir kez daha oynadığımda ise, zar bu defa düşük geldiği için, tuzağı görmeden üstünden geçtik. Bir başka örnekte ise etrafta gördüğümüz heykellerin ne olduğu gibi çeşitli bilgiler, yeterli zar atan parti üyeleri tarafından söyleyebiliyor.
Zar sistemi diyaloglarda da kullanılmış. Karakterimizin yeteneklerine göre karşı tarafı korkutmak, ikna etmek ya da yalan söylemek için zar atabiliyoruz. Karşımıza çıkan yirmilik zar ile, sahip olduğumuz yetenek puanına göre belirlenen bir değerin üzerinde zar atmamız gerekiyor. Burada hoş bir ayrıntı, her karakterin başarılı olma ihtimali olması. Yeteneği daha düşük olan bir karakter yalan söylemeyi denediğinde 20 üzerinden 15 ve üzeri atabilirse başarılı olurken, yetenekli bir yalancı zarda 2 geldiği için başarısız olabilir. Yetenekler kadar şansın da etkili olduğu bir sistem. Attığınız zara göre değişen diyaloglar, oyunu bir de farklı seçenekler ile oynamak istemenize sebep oluyor.
Düşük seviye karakterlerin çok fazla seçeneği olmaması, dövüşlerin de biraz ağır kalmasına sebep oluyor. Yapabileceğiniz büyüler sınırlı, savaşçılar yalnızca ok atıp kılıç savuruyor ve can puanlarınız çok düşük. Savaş sonrasında büyüleri tazeleyip can puanlarımızı yenilemek için en güvenli yol ise dinlenmek. Bir ağacın altında hızlıca kestirip, ufak bir can yenilemesi ve bazı büyüleri hatırlamayı sağlayan Quick Rest özelliğinin yanı sıra, bütün ekibin bir araya geldiği bir kamp alanımız bulunuyor. Burada kullandığınız bütün büyüleri tekrar hatırlayıp, canınızı tamamen doldurabilecek bir uyku çekebiliyorsunuz. Ayrıca ekibin üyeleri ile konuşup, onlar hakkında daha fazla bilgi edinmeniz de mümkün. Kamp alanında uyuduğunuzda zaman ilerliyor ve bir sonraki güne geçiyorsunuz. Şu an için günün ilerlemesi çok önemli gözükmüyor ama zaman sınırlaması olan görevler ve ana hikayede zamana karşı bir yarış içinde olduğumuz düşünülürse, oyunda ne zaman kamp yaptığımızın bir önemi olacak gibi gözüküyor.
Oyunun bize sundukları hakkında şimdilik yazacaklarımız bu kadar. Yukarıda Baldur’s Gate 3 oyununda bizi neler beklediği konusunda gördüklerimi, olabildiğince oyun zevkinizi kaçırmayacak bir biçimde yazdım. Bundan sonra yazacaklarım ise oyunun erken erişim sürümünde karşılaştığım ve paylaşmak istediğim şeyler.
Erken erişimin getirdiği en büyük problem tahmin edebileceğiniz gibi hatalar oluyor. Oyun içindeki grafik hataları standart bir durum. T duruşunda koşan karakterler, öldürdüğünüz düşmanın ayaklanması (yani modelin öldüğünden haberdar olmaması), sinematik sırasında sıkılıp ekranı terk eden karakterler gibi komik hatalar mevcut. Atmosferi bozuyorlar ama genellikle yüzünüzü gülümseten türde hatalar. Keşke bütün hatalar bu tür basit şeyler olsa.
Başarıyla tamamladığınız görevlerin tamamlanmamış gözükmesi, bazı diyalogları başlatamamak gibi oyunun ilerleyişini etkileyen hatalar oluyor. Kimi zaman oyunu kapatıp açtığınızda çözülse de bazı durumlarda bir önceki kayıt noktasına geri dönmek gerekiyor. Bu yüzden oyunu sık sık kayıt ettiğinize emin olun. Zaten oyunun engellenemez çökme problemleri yüzünden her güvenli ortamda bir kayıt almakta fayda var.
Oyun çöküyor! Sebebi tam olarak belli değil ama hem Vulcan hem de DX11 modunda oyun zamansızca çöküp gidiyor. Birbirinden farklı sistemlerde 3 bilgisayarda denedim, hepsinde de çökme sorunu ile karşılaştım. Yine de DX 11 modunda çökmelerin daha az olduğunu ve son güncellemeler ile oynanabilir seviyeye geldiğini söyleyebilirim. Ama her an çökmelere hazır olun ve her fırsatta oyununuzu kaydedin.
Erken erişim olması sebebiyle oyunda karakter oluşturma kısmının kısıtlı olduğundan bahsetmiştim. Sadece karakterimizin görünüşü ile kalan bir durum değil bu. Yeni D&D sistemlerini deneme şansım olmadı ama karakterimizi oluştururken sahip olduğu puanları kendimiz seçebildiğimizi biliyorum. Burada ise karakterin standart bir özellik puanı oluyor ve bunun üzerinde küçük eklemeler yapmak dışında bir kontrolümüz bulunmuyor. Dark Souls’da başlangıçta seçtiğimiz karakterler gibi bir sistem var yani.
Eksik olan sınıflar, karakterlerin dördüncü seviyenin üstüne çıkmaması, büyücülerin her türden parşömeni kitaba yazıp kullanabilmesi gibi sıkıntılar erken erişimin diğer dikkat çeken noktaları. Ana menü müziğinin Divinity: Original Sin 2’nin müziğinin yeni sürümü olduğunu hemen fark edebilirsiniz. Çok güzel bir müzik ve farklı enstrümanlar ile yenilenmiş hali çok başarılı olmuş. Yine de beni şaşırttı. Belki de ilerleyen zamanlarda kendi orjinal tema müziğine sahip olur. Oyun içi müzikler ise gayet güzel olmuş. Savaş müziklerini özellikle çok beğendim. Borislav Slavov, tıpkı Original Sin serisinde olduğu gibi, burada da çok güzel işlere imza atmış.
Bütün bu saydıklarım kötü şeyler gibi gözükebilir ama Divinity: Original Sin 2’nin 1 yıllık erken erişim sürecinde ne kadar geliştiğini düşününce, bu oyunun da çok iyi yerlere doğru gittiğine inanıyorum.
Baldur’s Gate 3 ile birlikte gelen yenilikleri ve oyunun erken erişim sürecinden neler beklemeniz gerektiğini sizlerle paylaştık. Ana hikayenin yalnızca bir bölümünü sunmasına rağmen yaklaşık 25 saatlik bir oyun süresi sunan oyun, farklı karakterler ve seçimler ile çok daha uzun süre başında vakit geçirmenizi sağlayacak potansiyele sahip.
Yine de yazının başında sorduğumuz soruyu tekrar soralım. Bu oyunu erken erişimde alıp oynamaya değer mi? Bu konuda karışık düşünceler içerisindeyim. Artıları ve eksileri ele alarak değerlendirelim.
Yalnızca bir kısmını görebileceğiniz ana hikayenin bile en az 20 saat oynanış sunması, oyuna gelen yenilikleri test etme fırsatınız olması kesinlikle güçlü artılardan. Hikayeyi bir kere gördüğünüz için tam sürüm çıktığında oynamak istemeyeceğinizi sanmıyorum. Farklı karakterler farklı içerikler sunuyor ve bir sonrakinde değişik olaylar ile karşılaşmanız mümkün.
Oyundaki hatalar, tamamlanmamış içerik ve en önemli problem olan çökme sorunu ise dikkati çeken eksiler arasında. En sorunsuz günde bile en az 3 kez çökme yaşamanız mümkün. Oyunda ilerlemenize engel olan görev hatalarının en önemlisi geçtiğimiz günlerde yayınlanan güncelleme ile düzeltilmiş olsa bile, ilerleyen zamanlarda böyle bir hata ile karşılaşma şansınız her zaman var. Şu anda 60 dolara satılan oyun Steam üzerinden 250 liraya satın alınabiliyor. Bu fiyatı henüz tam sürüm olmayan bir oyuna vermek isteyip istememek de size kalmış bir durum.
Baldur’s Gate 3 hem eski hayranların ilgisini çekecek hem de Divinity: Original Sin serisi ile CRPG oynamaya başlamış oyuncuları memnun edecek bir oyun olma potansiyeline sahip. Tahminen 1 yıl sürecek olan erken erişim süresince oyuncuların geri dönüşlerini takip edecek olan Larian Studios, tam sürümde serinin adını yaşatan bir oyun ile karşımıza çıkacak gibi gözüküyor.
Eski oyunların hayranıysanız ve yeni oyunu hemen denemek istiyorsanız erken erişimi denemek isteyebilirsiniz. Henüz eklenmemiş kısımları ve bir sürü hatası olan erken erişim sürümünü oynadığınızı unutmamanız gerekiyor. Eğer aceleniz yoksa biraz daha bekleyip çökme sorunlarının azalmasını bekleyebilirsiniz. Oyunun fiyatı erken erişim için biraz yüksek olsa da, 60 dolara kıyasla oldukça ucuz. İlerleyen zamanlarda değişen döviz kuru ile birlikte fiyatının artması ihtimali de bulunuyor. Son karar size ait. Oyun için büyük güncellemeler geldikçe incelemeyi ve tam sürümü çıktığında baştan sona güzel bir inceleme yazmayı da ihmal etmeyeceğiz tabi ki. Herkese iyi oyunlar.