Bu oyun ne etti size?
Cuma günlerinin en güzel yanı sanırsam bir gün sonrasının tatil olmasıdır. Gerçi tatil günü çalışmak zorunda olanları düşününce işin biraz tadı kaçıyor ama o yorgunluğun dışa vurumu hiçbir bünyede değişmiyor.
Bakış Aşısı, Cuma günü yazılması gereken bir yazı. Koca haftayı bilmem kaç haber, inceleme, koşturma, korku dolu anlarla –gerçi siz onlara gülüyorsunuz ama- geçirdikten sonra kafam tahmin edemeyeceğiniz kadar dolu oluyor. Her insanın dışa vurumu farklıdır. Kimi benim gibi kalemine/klavyesine sarılır, kimi arkadaşlarıyla dışarı çıkar, kimi gider kitap sayfalarında huzur bulur, kimi de gider eşsiz bir filmin eşliğinde yorgunluğun acısını çıkarır.
He bir de oyun oynayanlar var, onu saymıyorum. Şurada makaleyi okuyan herkesin gönülden bağlı olduğu şey video oyunları değil mi zaten? Bakkalı veya Mençıstıra atılan golü ararken buraya gelme ihmaliniz yoktur,
sanırım? O kadar çok şeyden bahsettik ki… Korsan oyunlar, efsanevi Playstation 2 dönemi, en iyi hikayeler, Half-Life 3, bolca Skyrim, Dark Souls, benim korkak bir oyuncu olmam… Oyun dünyası oldukça değişken bir yapıya sahip olduğu için konu bulamama gibi bir şansımız da yok zaten. Siz okumaya devam ettiğiniz sürece gider bu yazılar, ben söyleyeyim.
Bu hafta uzunca bir süredir konusu açmak istediğim ama bir türlü fırsat bulamadığım beş oyundan bahsetmek istiyorum. Listede göreceğiz oyunlar tamamen benim seçimlerime dayalı. Tek bir doğru yoktur mantığından yola çıkarsak:
Benim 5'lim.Çok eskiye gitmeden, son yıllarda hakkı yenmiş beş yapımı işleyelim dedim. İyi mi ettim, kötü mü ettim yorumlarda anlaşılır. Siz de kendinize göre, hakkı yenen oyunlardan bahsederseniz buralar feci şenlenir. Bakarsınız, yazdığınız oyunları bilmeyen insanlar yorumunuzu okuyup, oyunu oynamaya karar verirler.
Ama önce… (Maske aklıma geldi bak, Olmadı bu!)
Birkaç hafta önce en iyi oyun hikayesini anlatırken ilk kez direkt olarak fikirlerinize başvurmuştum. Sizden fikirlerinizi isterken, bunun ilk olmayacağını da belirtmiştim. Önümüzdeki hafta bomba bir konuğumuz var. Oyunları seven, hayatının büyük bir bölümünü oyunlarla geçiren herkesin hakkında iki kelam etmek isteyebileceği bir konuk:
Prince of Persia!
Prens’i anlatan bir yazı yazmamı o kadar çok istediniz ki artık kaçacak yerim kalmadı. Aslında bu hafta yazardım ama diyorum ya böyle bir konuk olunca herkes bir şeyler söylemek ister.
Yapmanızı istediğim şey çok basit:
Prince of Persia ile ilgili bahsetmek istediklerinizi yazıp
mektup2@merlininkazani.com’a yollayın, ben de onları makale içinde değerlendireyim. “Nasıl olacak bu iş?” diye sorarsanız sizi iki hafta önce hep beraber yazdığımız
BAKIŞ AŞISI #14’e alalım.