Tarihin gizli İstanbul'u iki bıçak arasında
Tarihi olayları izlemek, dinlemek ve okumak benim için her zaman zevkli bir uğraş olmuştur. Tarihi çok severim ancak bazılarının düşündüğü gibi olayların yer ve özellikle zamanları ile ilgili bir tarihi değil daha çok gizemli ve uzun bir zamana yayılmış olayları. Kısacası hikaye kısmını. Yani bana Karlofça antlaşmasının tarihini veya Pasarofça’nın maddelerini sorsanız bilmem ancak Osmanlı’nın nasıl yükseldiğini, Fatih’in İstanbul fethinden önce ve sonra neler yaptığını, gizli anlaşmaları, çoğu yerde yazılmayan olayları, gelişen olayların gizli nedenleri, vs. gibi şeyleri sorabilirsiniz.
Nitekim tarih aslında gerçek hikayelerden oluşmaktadır ve bu hikayelerin çoğu da bizlere belli bir seviyede anlatılır. Tarih boyunca ortaya çıkmamış bazı gerçekler vardır ki hala dünyamızı etkilemekte ve hala insanlıktan gizlenmektedir. Bunlar çoğu zaman birer mitmiş gibi anlatılmaya çalışır, çoğu zaman da bahsedilmesine bile şiddetle karşı çıkılır.
İşte beni en başından beri Assassin’s Creed serisine çeken de bu olmuştu. Onun gizemli hikayesi açıkası bütün oyunlarını hiç sıkılmadan oynamamdaki en büyük sebeptir. Tarihi gerçeklerden ve efsanelerden yola çıkarak hazırlanmış bir hikayenin içindeki gizemler, tahmince sadece benim değil bu serinin tüm hayranlarının esas odak noktası olmuştur. Yeni oyunlarla birlikte ekstra özellikler geliştirilmiş, oyun daha varyasyonlu ve daha eğlenceli bir hale bürünmüş olabilir, ancak bir terzi dükkanına yatırım yapmak hiçbir zaman Vatikan’nın altındaki gizli bir odada Junoile konuşup eski dünyanın sırlarını öğrenmek kadar heyecanlı olmamıştır.
Şimdi ise hikayede serinin içimize işleyen kahramanı Ezio ile ilgili son kısıma geldik. Üstelik bu seferki oyun, dünyanın geri kalanını bilmem ama, Türk oyucular için ayrı bir öneme sahip. Nitekim Avrupa’nın incisi İstanbul yeni oyunumuzun başrolünde bulunuyor.
Her turist bir değil tabiAC: Revelations temelde Brotherhood ile aynı mekanik yapıya sahip bir oyun. Oyunda teknik anlamda çok fazla bir değişiklik olduğunu söyleyemeyiz. Savaş mekaniği, oynanışı, sunumu itibari ile Ubisoft güzel tutturduğu bir çizgiden kalitesini arttırarak ilerliyor. Yine güzel öldürme animasyonları, çatılardan atlamalar, zıplamalar ve yine her tarafımızda bulmacalar mevcut, ancak elbette Brotherhood’un %100 aynısı da diyemeyiz.
Her şeyden önce karakter modellemelerinde oldukça sağlam bir gelişim olduğunu daha ilk andan Desmond’ın suratında fark ediyorsunuz. Yüz mimikleri, hatları, yüz renginin bölgelere göre değişimi eski oyunlara nazara bir kat daha iyi diyebiliriz. Her ne kadar eski tipinden biraz farklı gelse de insana, yeni Desmon’un görsel özellikleri eskisine nazaran çok daha iyi. Aynı şeyi Ezio için de söylemek mümkün elbette. Hoş, ellili yaşlardaki hali ne kadar hoşunuza gider bilmiyorum ama eskiye nazaran görsel açıdan kesinlikle farklı bir Ezio çıkıyor karşımıza. Sanki Ubisoft yılların verdiği yükü ve bilgeliği olabildiğince yüzüne yansıtmaya çalışmış Floransalı kahramanımızın.
Karakterleri bir kenara bırakıp assoliste gelecek olursak o konuda da Ubisoft bizleri hayal kırklığına uğratmıyor sağ olsun. İstanbul 1500’lü yıllarda tam olarak nasıldı açıkçası çok detaylı bilmiyorum ancak Revelations’da karşıma çıkan İstanbul’un kesinlikle o yılları yansıttığını söyleyebilirim. Şehrin tüm bölgelerindeki o canlılık, o otantik hava, cumbalı evleri görünce ciddi anlamda içiniz bir hoş oluyor. Bu arada hemen söyleyeyim oyunda şehre hem İstanbul, hem Constantine, hem de Konstantinyye şeklinde hitap ediliyor.