ArtılarEğlenceli oynanış, para sistemi sayesinde sağlık, silah ve giysilerde yapabildiklerimiz, kaliteli şehir tasarımları
EksilerYapay zekâ saçmalayabiliyor, özensiz karakter tasarımları
Dünya bir küre şeklinde miydi, yoksa tepsi mi? Eğer küre şeklinde olsa, alt
kısımda kalanlar nasıl oluyor da uzay boşluğuna düşmüyor? Kilisenin fikirleri
karşısında kendi düşüncelerinizin önemsiz olduğu, baskının giderek arttığı bir
zaman… Şüphesiz ki Rönesans, sadece bir topluluğun başkaldırışını değil, tüm
dünya için güneşin yeniden doğuşunu simgeleyen bir süreçti. Benimsenen ezberler
bozuldu. Bilimsel düşüncelere verilen önem arttı ve teknik anlamdaki reformlar,
insanlık için üst basamaklara atılması gereken yeni adımları gösteriyordu.
İyilik ve kötülüğün bir arada yaşandığı karmaşada, ölenler, öldürülenler ve bu
sebepler nedeniyle yeni amaçlar uğruna hareket edenler oldu.
İlk Assassin’s Creed, dünya çapında 8 milyondan fazla satmış, başarılı bir
oyundu. Devasa haritası ve heyecanlı kurgusunu bir kenara bırakırsak, sürekli
kendini tekrar eden görev yapısı sebebiyle bir süre sonra sıkıcı olabiliyordu.
Tabii ki bu durum, oyuncudan oyuncuya farklılık gösterebilir. Altair, silahları
ve kostümüyle “ben buradayım” dercesine bir karizmaya sahipti. Fakat maceranın
başında yaptığı hata affedilir gibi değildi. Bir bakıma intikam için de mücadele
eden kahramanımız, oyun finaliyle çoğumuzu etkilemeyi başarmıştı bile.
Macera devam ediyor
Ubisoft, “Suikastçi” serisini bir üçleme olarak hazırlayacağını duyurmuştu.
Serinin yeni yapımı Assassin’s Creed 2 için ilkine nazaran daha detaylı
çalışmalar yürütüldü, oyuna verilen önem artırıldı. Buna en büyük örnek olarak,
AC II’de 400’den fazla çalışanın olduğunu gösterebiliriz. Güzel yapımcı Jade
Raymond da oyunda yardımcı yapımcı olarak yer aldı. Aynı zamanda hikâyenin
bütünlüğünün sağlanması için hazırlanan kısa filmlerle de (şimdiye dek bir bölüm
yayımlandı) AC II evreninde akıllarda hiçbir sorunun kalmaması amaçlanıyor.
İlk oyunun finaliyle laboratuarda yaşanan değişikliklerin etkisini, yeni yapımın
başlangıcıyla hissediyoruz. Dolaysıyla artık güven içerisinde yönetilebilecek
bir deney bulunmuyor. Yine de kısa bir film tadındaki kaçış sahnelerinin
ardından, özümüze dönmek için kendimizi Rönesans’ın tam ortasında, İtalya’da
buluyoruz. Takvimler 1486’yı gösterirken, henüz genç bir soylu olan Ezio isimli
karakteri yönetiyoruz. Ezio, kötülere haddini bildirmekten hoşlanan, kavgadan
kesinlikle korkmayan birisi olarak ilk izlenimlerimizde yerini alıyor. Henüz bir
suikastçı değiliz. Yukarda da belirttiğim gibi, bazı insanlar deyim yerindeyse
değişime zorlanıyor. İşte Ezio da bunlardan bir tanesi. Babası ve kardeşleri
halk önünde idam edilince, değişimin de fitili ateşleniyor. Ezio, içindeki
öldürme isteğini beyninde kurgulayıp elleriyle öldürme sanatına çeviriyor.
Etrafı rüzgârlarla okşanan sarı topraklarla çevrili küçük kasabalar, bundan
yüzyıllar öncesinde kaldı. Mimari olabildiğince ilerlemiş, tasarım zevki
insanların kostümlerinde de rahatlıkla görülebilmektedir. Ubisoft, Assassin’s
Creed’in dünyasını yeniden ve bu kez daha da detaylı olarak hazırlamış. Oyundaki
ilk saatleri birer ders kıvamında geçiriyorsunuz. Koşma, halkın arasından seri
olarak geçme, zıplama, saklanma ve benzeri atraksiyonlar için mini görevler
yapıyoruz.