Sadece kılıç ve büyü ile RPG olmaz
Hayatın bazen size getirdikleri, sıralama açısından bakıldığında çok acımasız olabiliyor. Tabii ki hayatta yaşadığınız birçok şeyin sıralamasını siz seçemiyorsunuz - önce ölüp sonra doğamıyorsunuz. Ama sizin sıraya koyabileceğiniz şeyleri de hayatın eline bırakırsanız, o zaman hayal kırıklığı ile karşılaşmanız çok muhtemel oluyor.
Neden bu şekilde bir girişe ihtiyaç duydum derseniz anlatayım. Bundan, çok değil dört gün önce, Fallout: New Vegas çıktığında elimde incelemem gereken toplam iki adet oyun olmuştu. İki farklı RPG; Gothic 4 ve New Vegas. Elbette gerek isim, gerekse beklentiler açısından önceliği Fallout almıştı. Ben de o müthiş RPG’yi birkaç gün doya doya oynamıştım. Şimdi sırada ikinci oyun olan Gothic 4 vardı.
Ön incelemesini de yaptığım için biraz şüphe ile yaklaştığım Gothic 4’ü kurdum ve oyuna başladım. Şimdi başta anlattığım kısma gelirsek, bütün oyun boyunca “Keşke bu oyunu New Vegas’la tanışmadan önce oynasaymışım, en azından hayal kırıklığım daha az olurdu” diye hayıflandım. Evet maalesef başarısız bir RPG oyunu daha raflardaki yerini almış bulunuyor.
Bu nasıl bir Saga?
Gothic serisi 2001 yılından beri oyun dünyasında yer alıyor. Serinin ilk oyunu çok beğenilmiş ve eleştirmenlerden yüksek notlar almayı başarmıştı. Zamanının teknolojisi ve fikirleri ile RPG dünyasında adını duyuran oyun, bu başarısını pekiştirmek için ardından ikinci oyunu çıkarttı ve amacına ulaştı. Ancak serinin devam oyunları arda arda çıkmasına rağmen maalesef gelişen oyun teknolojisinden faydalanması da giderek azalmaya başladı, grafikler sanki hep yerinde sayıyordu ve en sonunda bu eksikler, Spellbound’un da marifeti ile son noktaya ulaştı.
Gothic 4’ün farklı olabileceğini umut ederek demoyu oynarken, üçüncü oyundan bu yana yapımcı şirketten fazla başka bir şeyin değişmediği fark ediliyor. Piranha Bytes’ın Joowoods’tan ayrılması ile seriyi kaldığı yerden devralan Spellbound firması, Gothic 4’ün yapımına girişmiş, ama maalesef farkını çok belli edememiş.
Ah Çoban ah!!!Son üç oyun boyunca isimsiz bir kahraman ile bilinmeyen ufuklara ve karanlığın içine dalarak maceradan maceraya atıldığımız serinin bu oyununda da, yine herkesin “Çoban” olarak çağırdığı isimsiz bir kahramanı oynuyoruz.
Kral Rhubar II’nin ölümü ile ülke bir çalkantıya sürüklenir, ancak tahta geçen oğlu Rhubar III, ülkeyi kısa zamanda bu çalkantıdan çıkartarak bütün kıtanın hakimi olur. Güçlü ve cesur kral, anakarayı tümüyle fethettikten sonra gözünü güneydeki adalara diker. Ancak sefer sırasında krala garip bir şeyler olur ve bir anda hüküm veremez duruma gelir. Bunun üzerine komutayı generalleri devralır ve fethi kendi stratejileri ile devam ettirirler.