Geçmişini iyi inşa edenin geleceği de sağlam olur mu?
Anno serisi uzun yıllardır beğeni toplayarak ilerleyen, atmosfer açısından neşeli ancak çocuksu olmayan, oynanış açısından rahat fakat gevşemeyen ve hikaye açısından da basit ancak güzel kurgulanmış bir seri olmuştur.
Geçmiş çağlarda kurduğumuz medeniyetler, oradaki dünyaya neler sağladı, son durumları nedir bilinmez ancak biz onların kurulumu sırasında kesinlikle eğlendik. Aralarındaki çatışmalar, ticaret anlaşmaları ve dostluklarla iki oyun boyunca ilginç hikayelerin geliştiği bilinmeyen denizlerde ve o denizlere serpilmiş adalarda boğuştuk hayatın bu yeşeren mdeniyetlerinde.
İlk oyun olan Anno 1701’den sonra serinin ikinci oyunu bizi ilerisi yerine geçmişe götürüp 1404 yılına atmıştı. Bir ek paketten sonra üçüncü oyunun belki daha da geriye götüreceğini düşünmüş ya da en azından 1600’lü yıllara götürüp korsancılığın içine dalarız diye fikirler yürütmüştük. Bazılarımız ise üçüncü oyunun günümüz zamanında geçebileceğini ileri sürmüştü.
Lakin Related Desings ve Ubisoft Blue Byte her iki tahmini de boş çıkartarak bizi üçünü oyunla birlikte geleceğe götürdü ve karşımıza Anno 2070’i çıkarttı.
Hal böyle olunca oyunun ana teması ve mekaniği sabit kalsa da konsept tamamen değişti. Peki bakalım Ubisoft bu değişiklik ile iyi mi etti, kötü mü?
Zamanda yolculuk gibi birşeyÖncelikle oyunumuzun hikayesi hakkında kısa bir bilgi verelim. Esasında Anno 2070 bizi geleceğe taşısa da çok da uzak olmayan bir geleceğe yani yaklaşık 58 yıl sonrasına taşıyor. Sonunda kimsenin dinlemediği Al Gore haklı çıkıyor ve küresel ısınma bütün kutupları eritiyor. Bu yüzden deniz seviyeler oldukça yükseliyor ve en nihayetinde Everest zirvesi bile Everest tepesine dönüşüyor.
Elbette hal böyle olunca insanlık da en iyi yaptığı şeyi yapmaya çalışıp kendisini kurtarıyor fakat bu sefer eski Anno oyunlarına kıyasla daha sağlam olan teknolojinin nimetlerinden olabildiğince çok faydalanarak.
İnsanoğlu demişken, herhangi bir felakette “Aman birleşelim, ama bütün olalım, birbirimizi üzmeyelim” diye atıp tutan insanoğlu, iş gerçekleşince yanındakini dahi tanımıyor. Zaten herkes güllük gülistanlık geçinirse nerede kaldı bizim oyunumuz değil mi?