Alan bu sefer gerçekten uyandı. Ya yazdıklarımız gerçek olursa?
Korkmaktan anlamsızca zevk alır mısınız? Psikolojik gerilimden hoşlanır
mısınız? Peki, karanlıktan korkar mısınız? Eğer cevabınız evet ise yazının geri
kalanını şiddetle okumanızı öneririm. Çünkü ön incelemesini okuyacağınız Alan
Wake tam size göre demektir.
Alan Wake ismi, 2005 E3 fuarında duyurulduğunda kulaklarımıza inanamamıştık.
Bize çok güzel hikâyenin yanında müthiş görsellik sunuyordu. Merakla ve iştahla
beklememizin en büyük sebeplerinden biri de, yapımcılığında efsanevi Max Payne
serisini hazırlayan Remedy’nin bulunmasıydı. Bullet-Time adı verilen
düşüncesiyle sektörde çığır açan firmanın gözümüzdeki başarı çıtası çok çok
büyüktü. Zaman aktı ve elimizden nice yapımlar geçti. Ama hala Alan Wake çıkmak
bilmiyordu. Yoksa Alan Fake mi oldu tartışmaları arasında 2009 yılına
girildiğinde artık herkesin bildiği ve beklediği oyunlardan biri olmaya başladı.
Peki, nedir bu Alan Wake? Niye bu kadar merakla bekleniyor ve ne gibi
güzellikler vaat ediyor? Soruların cevabını yazının geri kalan kısmında
irdeleyip, merakınızı gidermeye çalışacağım.
Eminim ki korkmak denince anlamsızca yüzü aydınlanan çoğu insan, Sanitarium’u
oynamıştır. Alan Wake de Sanitarium gibi psikolojik-gerilim öğeleri ile
donatılmış olup; bizi iliklerimize kadar korkutmayı, buram buram germeyi kendine
vazife edinmiş bir yapım. Aynı Max Payne’deki gibi ana karakterimiz, oyun ismi
ile aynı. Kısaca kahramanımıza gelirsek, kendisi kitapları yok satan meşhur bir
yazar olmakla beraber; belli süre sonra yazamaz hale gelmiş, 2 yıldır tek satır
bile karalayamamıştır. Sürekli olarak şiddetli kâbuslar görmektedir. Bunun
üzerine sevgilisi Alice, onun dinlenmeye ihtiyacı olduğunu düşünerek Bright
Falls’a tatile götürür. Oradaki sessiz ve huzurlu ortamda mutlu olacağını sanan
Alan’ın hayatı aniden değişir.