Adventure oyunu denildiğinde aklınıza bazı belli başlı oyunlar gelmelidir. MYST serisi, Syberia serisi, kesinlikle Runaway ve son zamanlarda The Adventure Company’nin yaptığı “bazı” oyunlar. Evet, karşılıklı sohbetlerinizde bunlardan haberiniz olmadığını beraberinizdekilere belli ederseniz, ki eğer bir de o kişiler adventure oyunlarından iyi anlıyorlarsa, size gülerler. Velhasıl kelam Silent Hill yada Resident Evil gibi bir takım oyunlara da kıyıdan köşeden adventure payesi verilmeye çalışılıyor. Bu büyük bir hatadır, ve bu hata ölümcüldür. Kalkıp da üstte saydığım oyunların yanına bu ikisini ve o tarz diğer yapımları(örneğin The Suffering, Forgotten Siren) koyamayız. Yeri değildir çünkü. MYST’in yanında SH, Doom gibi kalır. Hoş, zaten kıyaslamaya gerek yok; SH bariz Doom gibi. Yanlış yapılan klasman, oyuncunun kültürünü etkiler. Başka örnekler de vardır. Mesela Grim Fandango, Monkey Island serisi, Maniac Mansion, Full Throttle, Sam and Max. Bunlara da adventure diyenler var. Dikkatinizi çekerim! Onlar birer adventure oyunu değillerdir. Onlar, LucasArts oyunlarıdır!
Ne çok özlemişiz be Lucas,,, Lucas???
A Vampyre Story yapılmakta olan çok yeni bir oyun. Yapımcıları da 2004 Haziran’ında kurulan, çok yeni bir firma. Her şey yeni ve çok apak görünüyor; ama, aslında öyle değil. Olumsuz bir şey söyleyeceğimi sanıyorsunuz, değil mi? Değil! A Vampyre Story’nin yapımcısı Autumn Moon Entertainment her ne kadar 2004 yılında kurulan çok taze bir firma olsa da, oyun tarihinin kuşkusuz en önemli yapımcılarından biri olan, efsanevi Lucas Arts’tan ayrılan bir grup yapımcının kurduğu bir oluşum. Bu oyun için uğraşan programcıların daha önceden Lucas’tayken yaptığı oyunların listesine bakmamız, sırada yapmakta oldukları yapım için ne kadar da umutlu olduğumuzun bir göstergesi olsun bırakın da. Neler yok ki onların arasında? Grim Fandango, Monkey Island 2 ve Full Throttle o uzun listenin içeriğindekilerden sadece üçü. Hatta bu şirket altında çalışan insanlar kısa bir süre önce iptal edilen ve bunun sonucunda eski macera oyunlarına düşkün olanlarımızı epey derinden etkileyen Full Throttle 2 ve Sam and Max 2’nin de programcıları arasındaydı. Şimdi görünen o ki kendileri için çalışıyorlar ve bu ilk çalışmaları ile herkesi yine kendilerine hayran bırakacaklar. Gelin isterseniz senaryosundan görüntülerine, oradan da bulmacalarına kadar kusursuz olacağını tahmin ettiğimiz A Vampyre Story’nin içeriğine bir göz atalım.
Oyunun hali hazırda duyurulma tarihi de elimdeyken sizlerle paylaşayım: 9 Haziran 2004. Gördüğünüz gibi duyuruluş haberinin üzerinden yaklaşık altı ay geçmiş. Bu zaman zarfı bir çoğunuza çok kısa gelebilir, nitekim bence de öyle sayılır; ama, bu gelişme ile beraber birkaç tane ekran görüntüsü olduğuna da dikkat edersek bu sürenin aslında çok daha uzun olduğunu fark etmek zor olmaz herhalde. Ki, Allah onlardan razı olsun, DN Forever, Doom3, HL2 gibi oyunların yapım aşamalarına şahit olduktan sonra ekranlardan yansıyanları görünce zaman kavramını da şaşar olduk. DN istisna, biliyorum. Yani şimdi bir yıl, olmayan bir oyunu geliştirmek için iyi mi yoksa kötü mü diyecek olursanız, ben gayet normal derim. Zira bu oyunun yapımcıları da 2005 sonuna randevu veriyorlar. Her ne kadar bir macera oyununun yapım süreci ile bir aksiyonunkini kıyaslamak çok doğru olmasa da, ben inanıyorum ki özverinin kelime anlamı burada kendini buluyor. Çünkü geçmişe dönüp bakarsak, ilk Monkey Island piyasayı vurduğu tarihlerde oyuncularda büyük bir heves vardı; aynısından yapımcılarda da vardı. Ben ikinci ve üçüncü Monkey Island oyununun salt kar amacı güdülerek yapılmış olduğuna asla inanmıyorum. Aslında Full Throttle 2 ve Sam and Max 2’nin iptallerini de göz önüne alırsam yapımcılara biraz daha sinirlenebilirim; ama, yerim dar. Hem öyle olsa A Vampyre Story’de niye bu kadar beklenti olsun ki? Yapımcıları Lucas’dan ayrılanlar diye olabilir mi? Belki.
Mona The “Vampyre”
Autumn Moon Entertainment’in bu ilk oyunu klasik bütün eski Lucas oyunlarının havasını taşıyor. Eski macera oyunlarındaki o esprili üslubu hatırlayacak olursanız ne demek istediğimi az çok anlayacaksınızdır. Esas kahramanımız; Mona De La Fete adında bir opera sanatçısı. Bilindiği üzere vampirlerin geçmişi Avrupa’ya dayanmaktadır; zira oyunumuzun konusu da Avrupa’da vuku buluyor. Romanya bunun için uygun topraklar olabilir ha, ne dersiniz? Her neyse. Hikayemizde olaylar Draxsylvania adında bir kasabada geçiyor. Mona o inanılmaz sesiyle kadehler çatlatarak şarkılar söylerken, Baron Shrowdy Von Kiefer adındaki bir vampir tarafından kaçırılıyor(isme bak!) ve bildik vampir senaryoları ışığında onu da ısırmak suretiyle bir vampire dönüştürüyor. Biz ise olaylara işte bu noktada dahil oluyoruz. Mona artık gün ışığına bakamamaya, gecelerin kadını olmaya, sık sık yarasaya dönüşmeye ve kan yudumlamaya başlıyor. Bu haline kendini o kadar iyi adapte ediyor ki iyiden iyiye kendine yarasa arkadaşlar bile ediniyor. İşte Froderick de böyle bir canlı. Günlük yaşantılarını devam ettiren ikili şatonun tavanından aşağı sallanarak ve insanların boyunlarını kıtırdatarak günlerini gün ediyorlar. Hikayemiz burada kopuyor maalesef. Devamını ise oyunda göreceğimiz kesin.