Özel İnceleme
Credits ekranı şu an akıp gidiyor... Ben ne düşüneceğimi bilmez bir halde, geçip giden yapımcı isimlerine bakıyorum. İsimlerin hiçbiri umurumda değil çünkü bambaşka şeyler düşünüyorum.
Aklıma sürekli yukarıdaki alıntı geliyor. Psiko-realist oyunculuk kavramını bizlerle buluşturan Stanislavski'nin, tiyatro görüşü zihnimde beliriyor. "Oyun sırasında yaşanan her bir an gerçek olmalı, gerçekçi olmalı. Tiyatro gardıropta başlar."
Yüzyıllardır süren bir savaş, tarihin en büyük gizemi ve Nicola Tesla'nın çılgın hayal gücü bir araya geliyor ve ince ince işlenen kurgunun satır aralarında hayat buluyor.
Lakin, ölümsüz değiliz. Kalbimize saplayacağınız bir bıçak muhtemelen sonumuz olacaktır. Tabii bunu yapabilecek kadar yaklaşabilirseniz. Çünkü biz -bilirsiniz işte- her zaman tetikteyizdir. Tarihin en büyük sırrını koruyan bekçileri öyle kolayca alt edebileceğinizi düşünmeyin."
Benim The Order: 1886 ile birlikte sadece iki kez yaşadığım bir deneyim var. Oyunun çıkışından önce hem Ready At Dawn, hem de gösterilen her türlüsünden materyal olsun, kendimi tek bir şeye hazırlamıştım: Sinema filmi. Bu yüzden oyunun promo diskini, PlayStation 4'e takmadan hemen önce, gittim kendime şöyle güzel bir kahve yaptım.
Oyuna başladığım an ile kahveden ilk yudumumu denk getirmeye çalışacaktım. Oyun açıldı ve ilk yudumla birlikte beni bir öksürük aldı ki sormayın...
Bu ikinci kez yaşadığım bir olaydı, daha önce de Mass Effect 2'nin başında yine elimde kahveyle monitör başına geçmiş ve ardından kahveyi bilgisayarın her bir köşesine püskürtmek suretiyle ortalığı batırmıştım.
The Order: 1886 iyi bir oyun arkadaşlar, hatta çok iyi bir oyun. Gerek oyun dünyasına getirdiği sinematik metot, gerekse orijinal yapısıyla ardından gelecek devam yapımları için müthiş bir yol açıyor. Elbette çok büyük eksikleri var, ama sizden bir şeyi rica etmek istiyorum; lütfen bu oyunu sadece puanıyla değerlendirmeyin. The Order: 1886 eşsiz kurgusu ve sinematik gerçekliğinin yanında, önemli bir deneme olma özelliğine sahip.
Ready At Dawn, The Order: 1886'yla inanılmaz bir risk alıyor ve oyun dünyasını ileride şekillendirecek bir çok güzel fikre ön ayak oluyor. Önemli bir oyun çünkü, The Order'ın getirdiği metodlar bundan yıllar sonra oyun dünyasının değişmezleri olacak. Zaten kendi eksiklerini devam oyunları ile kapatmasını beklediğim için, getirdiği yöntemin en büyük temsilcisi olacağını düşünüyorum.
The Order:1886 bir oyun değil, bir soru...
O hep şövalyeydi... Olmaya da devam edecek...
Ama olağan organik yaşamın yasalarını bozar, görevini engellerseniz, o zaman bu üstün derecede duygulu bilinçaltı ürker, susar. Buna meydan vermemek için, rolünüzü ilkin bilinçli olarak planlayın, sonrada gerçeğe uygunlukla oynayın... (Stanislavski-Bir Aktör Hazırlanıyor)Credits ekranı şu an akıp gidiyor... Ben ne düşüneceğimi bilmez bir halde, geçip giden yapımcı isimlerine bakıyorum. İsimlerin hiçbiri umurumda değil çünkü bambaşka şeyler düşünüyorum.
Aklıma sürekli yukarıdaki alıntı geliyor. Psiko-realist oyunculuk kavramını bizlerle buluşturan Stanislavski'nin, tiyatro görüşü zihnimde beliriyor. "Oyun sırasında yaşanan her bir an gerçek olmalı, gerçekçi olmalı. Tiyatro gardıropta başlar."
The Order: 1886 da gardıropta başlıyor ve oyunun hakim olduğu gerçeklik hissi son saniyeye kadar bir kez bile anlamını yitirmiyor.
"Kral Arthur'un Birlik'i kurmasının ardından yüzyıllar geçti ama savaş hiç bitmedi. Bizler, kutsal kasenin öğretisiyle aydınlanmış savaşçılarız. Kase bizlere sınırsız bir güç bahşetti. Zaten başka türlüsü olamazdı. Sizlerin geceleri rahat uyumanızı sağlamak için yaşıyoruz. Damarlarımızda dolaşan antik kudret ömrümüzü uzatıyor ve bedensel sınırlamaları aşmamızı sağlıyor.
Lakin, ölümsüz değiliz. Kalbimize saplayacağınız bir bıçak muhtemelen sonumuz olacaktır. Tabii bunu yapabilecek kadar yaklaşabilirseniz. Çünkü biz -bilirsiniz işte- her zaman tetikteyizdir. Tarihin en büyük sırrını koruyan bekçileri öyle kolayca alt edebileceğinizi düşünmeyin."
Benim The Order: 1886 ile birlikte sadece iki kez yaşadığım bir deneyim var. Oyunun çıkışından önce hem Ready At Dawn, hem de gösterilen her türlüsünden materyal olsun, kendimi tek bir şeye hazırlamıştım: Sinema filmi. Bu yüzden oyunun promo diskini, PlayStation 4'e takmadan hemen önce, gittim kendime şöyle güzel bir kahve yaptım.
Oyuna başladığım an ile kahveden ilk yudumumu denk getirmeye çalışacaktım. Oyun açıldı ve ilk yudumla birlikte beni bir öksürük aldı ki sormayın...
Bu ikinci kez yaşadığım bir olaydı, daha önce de Mass Effect 2'nin başında yine elimde kahveyle monitör başına geçmiş ve ardından kahveyi bilgisayarın her bir köşesine püskürtmek suretiyle ortalığı batırmıştım.
The Order: 1886 iyi bir oyun arkadaşlar, hatta çok iyi bir oyun. Gerek oyun dünyasına getirdiği sinematik metot, gerekse orijinal yapısıyla ardından gelecek devam yapımları için müthiş bir yol açıyor. Elbette çok büyük eksikleri var, ama sizden bir şeyi rica etmek istiyorum; lütfen bu oyunu sadece puanıyla değerlendirmeyin. The Order: 1886 eşsiz kurgusu ve sinematik gerçekliğinin yanında, önemli bir deneme olma özelliğine sahip.
Ready At Dawn, The Order: 1886'yla inanılmaz bir risk alıyor ve oyun dünyasını ileride şekillendirecek bir çok güzel fikre ön ayak oluyor. Önemli bir oyun çünkü, The Order'ın getirdiği metodlar bundan yıllar sonra oyun dünyasının değişmezleri olacak. Zaten kendi eksiklerini devam oyunları ile kapatmasını beklediğim için, getirdiği yöntemin en büyük temsilcisi olacağını düşünüyorum.
The Order:1886 bir oyun değil, bir soru...
Grafikler feci o modellemeler karakter tasarımı yüz mimikleri sesler ortam kaplamaları sanki dersin o dönemin İngilteresini yaşıyorum.Heleki yer altı beni benden aldı o tuğlaşara iyi bakın anlarsınız birde taşlara bildiğimiz taşlar işte.Hikayesi güzel aksiyon iyi kısmen düşüyor.Heleki o pompalı varya bomba atan zaten ayrı dert ya etrafı yakan ey Allahım kaç kere ölümle burun buruna geldim.Türkçe altyazılı olması ayrı iyi daha iyi anlıyorsunuz herşeyi sonuç olarak alın oynayın görün viktoria dönemi İngilteresini