Star Wars: Squadrons inceleme: Bu incelememizde birçoğumuzun gönlünde taht kuran Star Wars serisinin son oyunu olan Squadrons’a sizler için göz attık. Star Wars: Squadrons için 90’ların sonunda popüler olmuş TIE Fighter ve X-Wing tarzı gemileri kontrol ettiğimiz oyunların devamı niteliğinde bir oyun olmuş diyebiliriz. Gelin oyuna artılarıyla ve eksileriyle bir göz atalım.
Oyuna ilk giriş yaptığımızda karakterlerimizi özelleştirmemiz için bir ekran beliriyior. Burada her iki karakterimiz için karakterin yüzünü, sesini, vücut yapısını ve ismini kendi tercihimize göre ayarlıyoruz. Bu aşamayı tamamladıktan sonra oyundaki zorluk seçeneğini kendi oynanış stilimize göre seçmemize olanak tanıyan bir ekran çıkıyor karşımıza.
Buradan kendimize uygun seçeneği belirledikten sonra ufak bir sinematik ile karşılıyor bizi oyun. Sonrasında ise oyuna bir TIE Interceptor pilotu olarak başlıyoruz oyuna. Oyunun hikaye kısmında iki tarafta da oynama imkanımız mevcut. Belirli kısımlarda iki taraf arasında geçiş yapıyoruz.
Oyunun hikaye kısmı giriş bölümü hariç toplam 14 bölümden oluşuyor. Hikayeyi Pilot seviyesinde tamamlamak yaklaşık 7 saatimi aldı. Görevler ilk başta kolay gibi gözükse de hikayede ilerledikçe zorlanmaya başlıyorsunuz. Oyunun ilk birkaç saatinde neredeyse hiç ölmememe rağmen sonlara yaklaştığımda neredeyse her bölümde 4-5 defa öldüm. Multiplayer’a odaklanan bir oyun için gayet makul bir hikaye süresine sahip diyebiliriz. Görevler kendini nispeten tekrar eden bir yapıya sahip. Her bölümde farklı bir çevre ve görev ile karşı karşıya kalsak da görevler temel olarak aynı yapı üzerine kurulu. Yine de Oyunu sırf multiplayer için almış olsanız bile, hikayeye göz gezdirmenizde fayda var. Çünkü hikayeyi oynarken aynı zamanda oyunun kontrollerine ve temel mekaniklerine de hakim oluyorsunuz. Oyun hikaye kısmında ufak da olsa oynanış bakımından size bir şeyler katmayı amaçlıyor. Hikaye kısmı için söyleyeceklerim bu kadar. Dilerseniz gemi ve karakter tasarımlarına bir göz atalım.
Oyunda hiçbir şekilde mikro ödeme yok. Bu da Star Wars: Squadrons’un bir diğer artısı. Fakat bu her eşyaya anında sahip olabileceğiniz anlamına gelmiyor. Diyelim ki gözünüze bir kask kestirdiniz ve almak istiyorsunuz. Bunun için multiplayer’a girip oyunda seviye atlatmak şart koşulmuş. Yani oyunda kozmetik satın almak istiyorsanız oyunu seviye atlayacak kadar oynayıp oyun içi para elde etmeniz gerekmekte.
Kozmetik olarak baktığımızda oyunda bolca çeşitlilik var diyebilirim. Karakterin ırkını, eldivenini, kaskını, sesini ve bunun gibi birçok şeyi kendinize göre ayarlayabiliyorsunuz. Kendinize uygun bir karakter yaratmak için yeterince çeşitlilik var. Star Wars: Squadrons ilerleyen zamanlarda ek içerik ile karşımıza çıkacak mı, bunu bekleyip göreceğiz.
Gemi kişiselleştirme bölümüne geldiğimizde ise işler biraz daha karışıyor. Oyunda toplamda dört sınıf var bunlar Fighter, Bomber, Interceptor ve Support. Her sınıfın kendine özel artıları ve eksileri bulunmakta. Örneğin Bomber sınıfı gemiler kendilerinden daha büyük olan savaş gemilerini yok etmekte daha iyiyken Fighter sınıfı gemilere göre daha yavaş ve hantallar. Bu gibi ufak detaylar oyunun multiplayer kısmında büyük rol oynuyor.
Gemilerin geliştirmeleri tamamen sizin oyunu nasıl oyanayacağınıza bağlı. Örnek olarak ‘’ben dümdüz uçarım manevrayla işim olmaz’’ derseniz geminize jet motoru takabilirsiniz. Jet motoru taktığınızda maksimum hızınız artıyor fakat manevra kabiliyetiniz önemli derecede düşüyor. Aynı şeyler gemilerin kalan kısımları için de geçerli. Başka bir örnek olarak gemilerin kalkanlarını kendi seçiminize göre değiştirebilirsiniz. Ben oyunda kalkan bakımından en çok Nimble Deflector adlı kalkan koruma sistemini beğendim. Kalkanı yeniden kullanmadaki bekleme süreniz bu sistem sayesinde kısalıyor fakat kalkan verimliliğini %30 oranında kaybediyorsunuz. Yani her silahın, kalkanın, motorun kendine göre artıları ve eksileri var. Tamamen kendi deneyimlemenize göre size en uygun olan kişiselleştirmeleri yapabiliyorsunuz. Fakat yine de tekrar etmekte fayda var; bu güçlendirmeleri yapmak için oyunda seviye atlamanız gerekmekte.
Gemi kişiselleştirmeleri bununla da bitmiyor. Kozmetikler yalnızca karakterlerimiz için sınırlı değil. Aynı zamanda gemiler için de envai çeşit görsel değişiklik seçenekleri mevcut. Kendi tercihinize göre geminize boya, arma hologram gibi ufak eklemeler yapabilirsiniz, ki ben Electronic Arts’ın yalnızca bu kadar içerikle bu oyunu bir kenara atacağını düşünmüyorum. İlerleyen zamanlarda bu içeriklerden çok daha fazlasını görmemiz kuvvetle muhtemel. Unutmadan söylelim: Oyunda aynı zamanda Operations adı verilen bir görev tamamlama sistemi var. Bu sistemde yer alan günlük görevleri tamamlayarak hem kozmetik için para biriktirebilir hem de satın alma yoluyla elde edilemeyen ve her 2 ayda bir değişen kozmetik eşyalara sahip olabilirsiniz. Aynı durum hikaye görevleri için de geçerli. Hikaye görevleri tamamladığınızda da sizi güzel kozmetik öğeler beklemekte.
Oyunun kişiselleştirme kısmından da bahsettiğimize göre gelin oyunun ana odağı olan multiplayer’a bir göz atalım.
Oyunun multiplayer kısmında iki adet oyun modu mevcut. Bunlardan birisi Dogfight modu bir diğeri ise Fleet Battles modu. Dogfight modu aslına bakarsanız bir team deathmatch. 5 kişilik grubunzla karşıdaki 5 kişilik grubu avlamaya çalışıyorsunuz ve puan barajına ilk ulaşan maçın galibi sayılıyor. Dogfight modu çok fazla vaktinizi almıyor ve size gayet eğlenceli dakikalar yaşatıyor. Ben her ne kadar ölsem de oradaki aksiyonu iliklerime kadar yaşadım diyebilirim. Düşman gemisini arkalayıp onu takip etmek, acaba roket atsam sıyrılabilir mi derken birden başka bir düşman gemisinin arkanızda belirmesi ve size güdümlü roket attığında kaçma çabalarınız hepsi gayet yerli yerine oturtulmuş bir şekilde karşımıza çıkıyor. Bu ve bu tarz olaylar sizi oyunun içine çekmekte büyük rol oynuyor. Harita tasarımları ve grafiklerin de ayrı bir derecede güzel olduğunu söylemeden edemeyeceğim. Bu oyunda da Frostbite 3 motorunun ne denli kaliteli ve güzel bir oyun motoru olduğu tekrardan gözler önüne serilmiş.
Fleet Battles modunda ise olay bambaşka bir hal alıyor. Bu modda temel amacımız takımımız ile birlikte karşı takımın Flagship’ini yok etmek. Temelde kolay gibi oyunun en önemli ve en uğraş gerektiren kısmının bu oyun modu olduğunu söylemeliyim. Bu mod, aynı zamanda oyunun rekabetçi modu olarak ön plana çıkıyor. Modda üç temel aşama var: Bunlardan ilki dogfight aşaması, ikincisi Capital Ships olarak adlandırılan orta sınıf ve ana gemiyi koruyan gemileri yok etmek, son aşama olarak da ana gemiyi yok etmek. İlk aşama yukarıda bahsettiğim Dogfight modu ile temelde aynı, fakat işin içine ek özellik olarak Morale olarak adlandırılan bir mekanik eklenmiş. Bu mekanik bir düşman savaş gemisini yok ettiğinizde takımınıza gelen pozitif enerji. Bunu eğer sizin lehinize biçimde artmışsa karşı saldırıya geçebilirsiniz fakat, aleyhinize bir artış söz konusu ise düşman takım saldırıya geçiyor bu durumda sizin de derhal savunmaya geçmeniz gerekiyor. Bu aşamayı tamamladıktan sonra ikinci aşama olan Capital Shipleri yok etmeye geliyor sıra. Bu aşamada ise düşmanın iki orta seviyedeki gemisini yok etmeniz gerekmekte. Bu aşamadan sonra ise Flagship’i yok etmeniz için önünüzde bir engel kalmıyor. Flagship’i yok etmek için belirli bölgelerine yeteri kadar hasar vermeniz gerekmekte. Electronic Arts bunun için en etkili sınıfın Interceptor olduğunu belirtmiş.
Bu yazımızda sizlere Star Wars Squadrons’un eksilerini ve artılarını anlatmaya çalıştık. Kısaca toparlamak gerekirse, oyunun yapısı biraz tekrar eden bir yapıya sahip olsa da vaat edilen içerik oyunu oynanabilir kılıyor. Şu an için oyunun en çok göze batan sorununun yükleme süreleri olduğunu söylemem gerekli. İlk girişimde ana menüye erişmem yaklaşık 15 dakikamı aldı. Görevlerin ve çoklu oyuncunun yükleme süresi de birazcık göze batıyor. Bunun dışında, pandemi döneminde vakit geçirmelik ve sizi uzun süre götürebilecek bir oyun arıyorsanız Star Wars: Squadrons’a bir şans vermenizde fayda var. Bir sonraki incelememizde görüşmek dileğiyle, sağlıcakla kalın.