Özel İnceleme
Her şey bundan ibaretti. Yıllar sonra koca bir oyunun içerisinde koşturan bir piyon gibi hissediyorum. Bugüne kadar verdiğim tüm kararlar hepimizi bu noktaya getirdi. Bizler milyonlarca dünyanın içinde varlığımı bir şekilde sürdürürken, sonunda biri karanlığa dokundu. İşin acı kısmı karanlığın dost mu düşman mı olduğunu henüz bilmiyorum. Kendime basitçe -kötü- demek istemiyorum. Nitekim Pygmy karanlık ruhu bulduğunda yine her şeyin ona döneceğini tahmin etmemiz gerekiyordu.
Seçilmiş Ölü Olmayan dört lordun ruhunu aldığında ve kendi seçimini yaptığında yine buraya, herkesin birbiriyle bağlantılı olduğu mabede çekilecektik. Çünkü döngü "gerçekten" kırılmadığı sürece yine aynı şeyler olacaktı. Binlerce yıl geçmesi yeterli değildi... Dünya üzerinde delirmemiş bir akıl bile kalsa döngü devam edecekti.
Ve şimdi döngüyü kırmanın vakti geldi...
Şu an anlatamayacağım kadar karışık duyguların içindeyim. İlginç bir şekilde, tüm heyecanıma karşın Dark Souls III benim için kapalı kutudan ibaretti. Duyuru fragmanı dışında ortaya çıkan birçok bilgiyi kendimden uzaklaştırmayı seçtim. Elbette bulunduğum sektör sağ olsun bunu sadece belli sınırlarla başarabildim. "Emin sen manyak mısın? Niye böyle yapıyorsun?" diye sorarsanız da vereceğim cevap aslında çok basit: "Her şeyi ama her şeyi kendi gözlerimle görmek istiyordum."
Ve gördüm de...
Dark Souls III bir sonun hikayesi. Miyazaki ve ekibinin hepimize son bir selamı ve bu güzel serinin son oyunu. Bazı noktalarda ağır Dark Souls oyuncularını tatmin etmeyecek kararlar vermiş olsalar da haklarını yememek gerekiyor. Bu adamlar yıllar önce Demon's Souls ile bir geleneği başlattılar ve yaptıkları işin büyüklüğü sonunda bulunduğumuz noktaya kadar geldi. Eğer From Software oyunlarıyla Bloodborne ile tanışmışsanız ne dediğimi anlamanız güç ama ekibi -özellikle- ilk Dark Souls ile tanımışsanız dikkat çekmek istediğim noktayı fark etmeniz zor olmayacaktır. İlk iki oyunu oynamış, yalamış yutmuş olanları inanılmaz şeyler bekliyor diyebilirim.
Eh, bu demek değil ki seriyi daha önce oynamayanlar inanılmaz şeyler görmeyecek. Bahsettiğim sadece hikaye ve oyunun geniş lore'uyla bağlantılı noktalar. Miyazaki Dark Souls oyuncularına öyle hikayeler, öyle ters köşeler hazırlamış ki, eğer oyunun dünyasına çok aşinaysanız sizi bir anda şok içinde bırakabiliyor.
Durumu tam bir toparlamam gerekirse, From Software iki tarz oyuncu grubuna farklı şekillerde hitap ediyor. Yeni Dark Souls oyuncularına oynanış yönüyle, eski topraklaraysa hikayelerle. Oynanış yönünden diyemiyorum çünkü From Software'ın burada deneyebileceği çok fazla şey kalmadı. Evet, yeni bir konseptin içinde farklı fikirleri ve oynanış modellerini bizlere sunabiliyorlar (Örnek: Bloodborne) ama işin Dark Souls kısmında oyunun hızlanması ve bazı hareket setlerinin değişmesi dışında bir değişiklik sezemiyorsunuz. Değişiklik hikaye ve onun anlatımında yatıyor, ilk oyunu oynayanlar da o müthiş detayları anında kapıyorlar.
Fark ettiyseniz ikinci oyunlar çok fazla bahsetmedim. Dark Souls'un ardından geliştirici ekip ikiye bölünmüştü. Bir ekip Dark Souls'un devam oyununu geliştirirken, diğer ekip de ilk AAA denemeleri olan Project Beast, yeni Bloodborne ile uğraşıyordu. Doğal olarak Miyazaki'nin de başında olduğu Beast takımı geçtiğimiz yılın en sağlam oyunlarından birine imza atmayı başardı. Merlin ekibinin Dark Souls manyağı olan bendeniz de incelememde bol bol övmüştüm Bloodborne'u. Ne yazık ki tamamen farklı bir atmosfer ve tarzda olan Bloodborne'dan söz konusu olduğunda, Dark Souls III'e geçen bir oynanış mekaniği bulunmuyor. Ha, From Software bu oyunla belli mekanikler ve teknikler üzerinde rüştünü ciddi bir şekilde ispat ettiği için Dark Souls III de ister istemez bu emsalden yararlanıyor.
"O zaman benimle birlikte karanlığa dokun..."
Karanlığa dokunmak... Her şeyi sona erdirmek... Sonsuza kadar... Karanlığa dokunmak... Karanlığa... Dokunmak...Her şey bundan ibaretti. Yıllar sonra koca bir oyunun içerisinde koşturan bir piyon gibi hissediyorum. Bugüne kadar verdiğim tüm kararlar hepimizi bu noktaya getirdi. Bizler milyonlarca dünyanın içinde varlığımı bir şekilde sürdürürken, sonunda biri karanlığa dokundu. İşin acı kısmı karanlığın dost mu düşman mı olduğunu henüz bilmiyorum. Kendime basitçe -kötü- demek istemiyorum. Nitekim Pygmy karanlık ruhu bulduğunda yine her şeyin ona döneceğini tahmin etmemiz gerekiyordu.
Seçilmiş Ölü Olmayan dört lordun ruhunu aldığında ve kendi seçimini yaptığında yine buraya, herkesin birbiriyle bağlantılı olduğu mabede çekilecektik. Çünkü döngü "gerçekten" kırılmadığı sürece yine aynı şeyler olacaktı. Binlerce yıl geçmesi yeterli değildi... Dünya üzerinde delirmemiş bir akıl bile kalsa döngü devam edecekti.
Ve şimdi döngüyü kırmanın vakti geldi...
Şu an anlatamayacağım kadar karışık duyguların içindeyim. İlginç bir şekilde, tüm heyecanıma karşın Dark Souls III benim için kapalı kutudan ibaretti. Duyuru fragmanı dışında ortaya çıkan birçok bilgiyi kendimden uzaklaştırmayı seçtim. Elbette bulunduğum sektör sağ olsun bunu sadece belli sınırlarla başarabildim. "Emin sen manyak mısın? Niye böyle yapıyorsun?" diye sorarsanız da vereceğim cevap aslında çok basit: "Her şeyi ama her şeyi kendi gözlerimle görmek istiyordum."
Ve gördüm de...
Dark Souls III bir sonun hikayesi. Miyazaki ve ekibinin hepimize son bir selamı ve bu güzel serinin son oyunu. Bazı noktalarda ağır Dark Souls oyuncularını tatmin etmeyecek kararlar vermiş olsalar da haklarını yememek gerekiyor. Bu adamlar yıllar önce Demon's Souls ile bir geleneği başlattılar ve yaptıkları işin büyüklüğü sonunda bulunduğumuz noktaya kadar geldi. Eğer From Software oyunlarıyla Bloodborne ile tanışmışsanız ne dediğimi anlamanız güç ama ekibi -özellikle- ilk Dark Souls ile tanımışsanız dikkat çekmek istediğim noktayı fark etmeniz zor olmayacaktır. İlk iki oyunu oynamış, yalamış yutmuş olanları inanılmaz şeyler bekliyor diyebilirim.
Eh, bu demek değil ki seriyi daha önce oynamayanlar inanılmaz şeyler görmeyecek. Bahsettiğim sadece hikaye ve oyunun geniş lore'uyla bağlantılı noktalar. Miyazaki Dark Souls oyuncularına öyle hikayeler, öyle ters köşeler hazırlamış ki, eğer oyunun dünyasına çok aşinaysanız sizi bir anda şok içinde bırakabiliyor.
Durumu tam bir toparlamam gerekirse, From Software iki tarz oyuncu grubuna farklı şekillerde hitap ediyor. Yeni Dark Souls oyuncularına oynanış yönüyle, eski topraklaraysa hikayelerle. Oynanış yönünden diyemiyorum çünkü From Software'ın burada deneyebileceği çok fazla şey kalmadı. Evet, yeni bir konseptin içinde farklı fikirleri ve oynanış modellerini bizlere sunabiliyorlar (Örnek: Bloodborne) ama işin Dark Souls kısmında oyunun hızlanması ve bazı hareket setlerinin değişmesi dışında bir değişiklik sezemiyorsunuz. Değişiklik hikaye ve onun anlatımında yatıyor, ilk oyunu oynayanlar da o müthiş detayları anında kapıyorlar.
Fark ettiyseniz ikinci oyunlar çok fazla bahsetmedim. Dark Souls'un ardından geliştirici ekip ikiye bölünmüştü. Bir ekip Dark Souls'un devam oyununu geliştirirken, diğer ekip de ilk AAA denemeleri olan Project Beast, yeni Bloodborne ile uğraşıyordu. Doğal olarak Miyazaki'nin de başında olduğu Beast takımı geçtiğimiz yılın en sağlam oyunlarından birine imza atmayı başardı. Merlin ekibinin Dark Souls manyağı olan bendeniz de incelememde bol bol övmüştüm Bloodborne'u. Ne yazık ki tamamen farklı bir atmosfer ve tarzda olan Bloodborne'dan söz konusu olduğunda, Dark Souls III'e geçen bir oynanış mekaniği bulunmuyor. Ha, From Software bu oyunla belli mekanikler ve teknikler üzerinde rüştünü ciddi bir şekilde ispat ettiği için Dark Souls III de ister istemez bu emsalden yararlanıyor.