Balan Wonderworld inceleme: Oyun, Sonic the Hedgehog’un yaratıcılarının elinden çıkması ve farklı görsel stili ile dikkatleri çeken bir platform oyunu. Yuji Naka’nın uzun yıllar sonra başına geçtiği yeni bir oyun olan Balan Wonderland, aynı zamanda yapımcının kendini Square Enix’e kanıtlaması için tek şansı. Peki bu şansı ne kadar iyi kullanmış? Gelin birlikte inceleyelim.
Balan Wonderworld çok ilginç bir konu ile geliyor… demek isterdim ama bu doğru olmaz. Oyunun iki ana karakteri Leo ve Emma’dan birini seçip, yaşadıkları kişisel sorunların ardından kendilerini Balan’ın dünyasında bulmaları ve diğer insanlara yardım etmeleri oyunun ana hikayesini oluşturuyor. Geldiğimiz garip diyarda 12 farklı kişinin dünyasına gidip, yaşadıkları problemler ile başa çıkmalarını sağlıyoruz. Problem yaşayan kişiyi dövüp sonrasında hep beraber dans etme yoluyla kişilerin kötü yanlarından kurtulmalarını sağlıyoruz. Bir yandan da kendi kalbimizin dengesini oturtmaya çalışıyoruz.
Öncelikle ana karakterlerimiz Leo ve Emma’nın sorunlarına bakalım. Leo sokakta havalı dans hareketleri sergiliyor, o sırada etraftaki çocuklar onu alkışlıyor ve bir anda karakterimiz herkesi kendinden uzaklaştırıp ortamdan uzaklaşıyor. Sanırım kaybettiği bir arkadaşlık için üzgün ama bunu giriş filminden anlamak gibi bir şansımız yok. Emma ise hizmetçiler ile dolu koca bir malikanede yaşıyor. Hizmetçiler Emma’nın arkasından sürekli fısır fısır konuşup, kendisi ile doğrudan temastan kaçınıyor. Bu durum Emma’yı çok üzüyor ve o da evi terk edip kendini Balan’ın mekanında buluyor. Burada çok güzel bir ara video ile Balan geliyor, iki çocuğa da birer “civciv” veriyor ve kendi kalplerinin dengelerini kurmaları için başkalarına yardım edecekleri Wonderworld’e doğru yola çıkıyoruz.
Ana hikaye bizi farklı insanların yaşadığı problemler sonucu kalplerinin kırıldığı ve kötü bir varlık tarafından ele geçirilip birer canavara dönüştüğü dünyalara götürüyor. Aslında bu insanlar bölümün en başında gayet normal gözüküyor ama sonunda sıkıntılarını öğreniyor ve onlarla yüzleşiyoruz. Fırtına ile mücadele eden bir çiftçi, kız arkadaş edinmekte zorlanan bir palyaço, uçağını uçuramayan bir mühendis ve anlamadığım şekilde yunus arkadaşından kuyruk darbesi yiyen bir dalgıç gibi ciddi sorunlar yaşayan insanlara yardım ediyoruz.
Bölümlerin belli yerlerinde (genelde en son kısımda) ara videolar aracılığı ile öğrendiğimiz hikaye çok bir şey ifade etmiyor. Nedense hikaye anlatımı bana Souls oyunlarını hatırlattı. Daha fazla ara video olmasına rağmen daha az şey anlatıp onu da düzgün anlatamamış olması ise ayrı bir mesele. Ben hala “O yunus dalgıça neden vurdu, neden küstüler, neden dans ettikten sonra barıştılar” sorularına cevap bulamadım mesela. Ara videolar çok güzel ama hikaye anlatımı kötü.
Bir de Balan’ın çok güçlü bir varlık olduğu belli, neden bize ihtiyacı var anlamıyoruz. Her bölümde şapkasını bularak ulaştığımız “Balan’ın Dalaveresi” bölümlerinde yok yere ortaya çıkan kayaları patlatıp, kötülüğün kaynağı olduğunu tahmin ettiğim kayaları parçalıyoruz ama bunun hikaye ile bağlantısını hala kuramadım.
Hikaye tarafında çok büyük bir başarı gösteremeyen oyun bu eksiğini seksenden fazla kostüm ve yeteneği ile platform türündeki keyifli oynanışı ile kapatma şansına sahip. Sonuçta platform oyunlarının en bilinen isimlerinden birisi olan Sonic’in başındaki isim Yuji Naka bu oyunun başında ve onun kendini kanıtlaması için tek şansı bu oyun. Bu yüzden yenilikçi bir oynanış, su gibi akan harika bir oyun tecrübesi bekliyorsanız, boşuna beklemeyin derim.
Ana karakterimiz sadece zıplama yeteneği olan bir çocuk. Yön tuşları dışındaki tüm tuşlar çocuğun zıplamasını sağlıyor. Başımıza geleceklerden habersiz olarak “Demek kostümler geldikçe yeni yetenekler bu tuşlara eklenecek” diye düşünüyoruz. Sonuçta en az 80 kostüm bulunuyor ve her birinin kendine ait yeteneği var. 2021 yılında sadece tek tuşla oynanan bir oyun yapmazlar herhalde. Indie oyun olsa olur ama Square Enix firmasının yayınladığı, arkasında bilinen isimler olan bir oyun bu sonuçta.
Balan’ın dünyasında yardımımıza ihtiyaç duyan 12 kişi var. Her birinin kendi dünyası ve her dünyanın kendine özel kostümleri bulunuyor. Kostümlerin en önemli tarafı ise her birinin kendine özel yetenekleri olması. Ateş tüküren ejderha, elektrikli zıplama yeteneğine sahip denizanası, havada süzülmeyi sağlayan koyun, mekanizmaları çalıştırmaya yarayan çark ve kafasına esince kutuya dönüşmemizi sağlayan tilki gibi bir sürü kostüm var. Kostümler karakterin her şeyi çünkü karakterimiz kendi başına işlevsiz. Tek yeteneği zıplamak olan karakterimiz, kostümü yokken düşmanların kafasına zıplasa bile onları durduramıyor. Tek faydası gece lambası olmak olan niteliksiz kostümlerle bile durdurabildiğimiz düşmanlar, kostüm yokken ölümsüz hale geliyor.
Kostüm sistemi çok ilginç ve keyifli bir sistem olabilirmiş ama olmamış. Kostümler geldikçe yetenekler açılıyor diye düşünüyorduk ya, hakikaten açılıyor ama bir şart var, tek kostümde tek yetenek. Ateş tükürmek mi istiyorsunuz? O zaman zıplama özelliğinize veda edin. Kertenkele kostümü ile uzaklara erişmeye çalışırken aniden dövüş mü başladı? Muhtemelen kostüm değiştirene kadar darbe alıp kostümü kaybedeceksiniz. İki kostüm yeteneğini birleştirip taktik geliştirmek mi istiyorsunuz? Co-op dışında bir şansınız yok.
Oyunun tek tuş üzerinden oynanması fikri kimden çıktı, kim bu fikri destekledi ve niye kimse “Ne yapıyorsunuz siz?” demedi çok merak ediyorum. Playstation 1 zamanı platform oyunları bile bu kadar hantal değildi. Orakatar diye bir kostüm var mesela, adı üstünde orak fırlatıyor. Bu kostümün zıplayamaması bir yana, attığınız oraklar tamamen kafasına göre bir yerlere gidiyor. Zıplamak için yeteneği olan bir kostüme geçer sonra tekrar öbürüne dönerim diye düşünüyor insan, sonuçta 3 farklı kostümü aynı anda taşıyabiliyoruz. Ama bu defa işin içine uzun değişim animasyonu giriyor. Tek bir zıplama hareketi için duruyor, kostüm değiştiriyor, zıplıyor sonra tekrar kostüm değiştiriyor ve yola devam ediyorsunuz. Bölümün akıcılığı uçup gidiyor.
Kostümler konusunda aklıma takılan bir nokta daha var. Kostümleri direkt alamıyoruz, öncelikle anahtar bulmamız ve sonrasında kostümü almamız gerekiyor. Ama anahtarlar genelde kostümün yanında, en fazla çok kısa bir mesafe uzakta bizi bekliyor ve aldıkça yenisi geliyor. Oynanışa bir etkisi olmayan, sadece vakit kaybettirmek için yapılmış bir sistem. Darbe alınca kostümü kaybettiğimiz için sürekli dönüp yenisini almak gerektiğinde iyice can sıkıcı hale geliyor.
Dövüş kısmı biraz garip. Sahip olduğunuz kostüme göre düşmana saldırıyor ya da kafasına zıplıyorsunuz. Yok yere ortaya çıkan düşmanlardan koşarak kaçmak ve kaybolmalarını sağlamak mümkün. Kapıları koruyan mini boss seviyesindeki düşmanlara ve boss dövüşleri ise minik oyunlar içeriyor. Mini bosslar genelde kendi kopyalarını çıkarıyor ve gerçek olana vurmanız gerekiyor. Boss dövüşleri ise en keyifli olanları. Her boss, elinizdeki kostümlerin yardımı ile, üç farklı şekilde hasar alabiliyor. Yaptığınız her farklı saldırı oyun içinde toplamanız gereken Balan heykellerinden biri ile ödüllendiriyor. Boss dövüşleri genelde çok basit ama görsel olarak en keyifli dövüşler. Oyunun son boss dövüşünde giymek zorunda olduğunuz kostümü kaybederseniz dövüşü tamamlayamayıp, baştan başlamak zorunda olmanız gibi sinir bozucu ufak ayrıntılar var tabi.
Oynanışın en büyük sıkıntısı “çocukların oynayabileceği kadar basit bir yapı” mantığı ile yapılmış gibi gözüküp, büyüklerin bile sinir olabileceği gereksiz şeyler ile dolu olması. Çocuklar ateş edip zıplayamadığını görünce oyundan vazgeçiyor (denendi), büyükler oynanışın basitliğine rağmen vakit kaybettirici ayrıntılarından sıkılıyor. Oyun iki oyuncu grubuna da ulaşmayı başaramıyor.
Çok güzel gözüken ama kısa sürede sıkıcı hale gelen “Balan’ın Dalaveresi” bölümlerine de değinmek istiyorum. Oyunda ilerlemek için de ihtiyaç duyduğumuz heykellerden biri bu bölümlerden alınıyor. Balan’ı kontrol ettiğimiz bölümde masmavi bir yerde çeşitli kayaları ve zaman zaman baş düşman olan Lance’ı durdurmaya çalışıyoruz. Doğru anda doğru tuşa basmaya çalıştığımız QTA sekansları ile ilerliyor. Heykeli almak için hepsini mükemmel olarak yapmanız gerekiyor ama sürekli aynı şeyleri yaptığınız için bir süre sonra sıkılıyorsunuz. Bölüme göre mekan değişimi, yaptığımız dövüşün hikayeye katkısı, olaylar ile herhangi bir bağlantısı yok. Hep aynı yer, hep aynı müzik ve hep aynı şeyler. Bari arka planı değiştirseydiniz. Puan sistemi de çok acımasız. 3 altın 2 gümüş derece ile toplamda bronz şapka kazanmak gibi aklımın ermediği bir başarım elde ettim.
Son olarak bölüm seçimlerini yaptığımız ana mekandan da bahsedeceğim. Hub bölgesinde Balan’ın bize verdiği Tim isimli civciv tipli hayvanlar ile oynanan minik bir yan görev bulunuyor. Bu Tim adındaki tipleri gezdiğimiz bölümlerde buluyor ve topladığımız kristaller ile besliyoruz. Doğru renkte çiçeğin üstüne gelip kristalleri atınca yemek saati gelmiş oluyor. Tim’ler bunları yiyip büyüyor ve bazen yeni Tim yumurtaları çıkarıyor. Sonra bölgenin ortasındaki kaydırağın orada oyun oynuyor ve bir sayacın işlemesini sağlıyorlar. Sayıları ne kadar artarsa sayaç o kadar hızlı dönüyor. Siz bölgede durdukça ilerleyen sayaç ise daha fazla oyun aletinin kilidini açıyor. Bu bölgede oyunu açık bırakıp giderseniz kulenin sürekli yükselmesini sağlayabiliyorsunuz. Bu yan görevin ne amacını anlayabildim ne de anlamaya niyetim var. Bölüm sonlarında hayvanları besleyip kuleyi yükseltmeyi başardım ama amaç olmaması motivasyonumu kaybetmeme sebep oldu. Muhtemelen %100 yapmak isteyen oyuncular için yapılmış bir alan.
Şu ana kadar oyunun kötü ya da can sıkıcı kısımlarından bahsettik. Biraz da güzel taraflarından bahsedelim. Oyun görsel olarak çok hoşuma gitti. Karakterlerin, NPC’lerin ve kostümlerin tasarımları çok güzel. Yine Sonic serisinden tanıdığımız karakter tasarımcısı Naoto Ohsima çok güzel bir iş çıkarmış. Atmosfer neredeyse muhteşem. Etrafta dans eden yaratıklar (hepsi de gelecek kostümlerimizi gösteriyor) bölümün konu aldığı insan ve rengarenk bir dünya.
Bölüm tasarımları çok kötü değil ama tek darbe ile kaybettiğiniz kostümü almak için en başa dönmeniz gereken zamanlarda tekrar eden bölgeler dikkatinizi çekmeye başlıyor. Oyun bir nevi kendi kendini sabote ediyor. Ayrıca etrafta neşe ile dans eden karakterler siz yaklaşınca aniden kaybolup, uzaklaşınca tekrar ortaya çıkıyor ki bunun ne kadar saçma olduğunu görene kadar anlayamazsınız. Bazen checkpoint bölgelerinden geçince sizi kutlamak için ortaya çıkan karakterler daha müzik başlamadan kayboluyor. Niye böyle bir şey oluyor bilmiyorum ama her defasında durumun saçmalığı yüzünden gülmeyi başarıyorum. Keşke karakterler ortadan kaybolmasaydı.
Müzikler çok güzel. Bölüm müzikleri, dövüş müzikleri, dans sahnesinde çalan şarkılar, hepsi de keyifle dinlenebilecek müzikler. Bazı bölümlerde müziğin ortama uygun olmaması gibi küçük sorunlar var tabi. Ne kadar iyi olursa olsun, bölümün geri kalanı ile alakasız müzik rahatsız edebiliyor. Oyunun PC sürümünü 1080p / 60 FPS oynamak istiyorsanız Ryzen 5 1400 / i5 - 6400 işlemci, RX480 / GTX 1060 ekran kartı ve 16 GB RAM sahibi olmanız öneriliyor. 20 GB boş alan olması tavsiye ediliyor fakat oyunun boyutu 14 GB civarında. Önerilen sistemin biraz üstünde olan PC’de herhangi bir performans sorunu yaşamadan oyunu oynayabildim.
Yazının başından beri oyunu iyi kötü eleştiriyorum. Yazdıklarımı baştan okuduğumda oyunu neredeyse hiç sevmemişim gibi bir hava verdiğini hissettim. Aslında yanlış, oyunda keyif aldığım bölümler oldu, beğendiğim fikirler gördüm. Bu oyun ünlü yapımcıların dahil olduğu, Square Enix tarafından yayınlanan ve 60 dolar fiyat etiketiyle satılan bir oyun olmasaydı çok daha fazla öveceğime eminim. Şu haliyle aşırı güzel gözüken, harika müziklere sahip bir indie oyun gibi. “Bazı şeyler denemişler ve daha sonraki oyunlarında hatalarından ders alarak kendilerini geliştirebilirler” diyebileceğim bir oyun olabilirdi ama öyle bir şey olmadığını hepimiz biliyoruz.
Görselliği harika, ara videoları görsel olarak kaliteli ama anlamsız, müzikleri müthiş, karakter tasarımları çok güzel (Balan’ı çok sevdim ben nedense) ama yıllar önce bile kötü kabul edilecek, hiçbir kitleye tam olarak hitap edemeyen oynanış ve kötü kararlar yüzünden harcanmış bir potansiyel var. Oyun Türkçe dil desteğine sahip ama ne kadar ihtiyaç duyacağınız tartışılır. Sırf sayıyı arttırmak için konulmuş 80 farklı kostüm, tekrar eden hantal oynanış ve anlayamadığımız bir hikaye için 369 TL verilmeyeceğini gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Oyun 160 TL / 25 dolar fiyat etiketi ile çıksa “Türü seviyorsanız indirimde alıp deneyin” diyebilirdim ama şu haliyle tavsiye etmiyorum. Potansiyeli büyük ama kötü kararlar ile yazık olmuş bir oyun.