1/2

5 Yaşındayız

Murat Oktay 3.06.2010 - 12:31
Sizlerle birlikte koskoca 5 yıl

1 Kasım 1999

Ortamda son derece bunaltıcı bir hava vardı. Telefonlar susmuyordu. “Saat akşamın 7’si olmuş”, “çalışma saati bitmiş” kimsenin umurunda bile değildi.

“Murat, makinam çalışmıyor”
“Benim makinama virüs girmiş”
“Programın içine üretim sistemini ne zaman ekleyeceğiz?”

Murat ise yarı delirmiş yarı uçmuş bir halde hepsine yetişmeye çalışıyordu. Saat’ler 8’i gösterdiğinde Murat durdu. Şöyle bir çevresine baktı. Bu şekilde yürütemeyeceğine karar vermişti. Hiçbir sosyal hayatı kalmamıştı. Üstelik Çorlu’da çalışıyordu. Yıllardır İstanbul’da yaşamaya alışan bir insan için kolay olmayan bir ortamdı. Zaten depremin getirdiği stres, yaşamı zorlaştırıyordu. Kendi için birşeyler yapmaya karar verdi. Önünde birkaç seçenek vardı. İşi bırakıp İstanbul’a dönebilir, hayatına baştan yön verebilirdi -ki bu kariyeri açısından çok iyi olmayacaktı-. Bir diğer seçenek bulunduğu ortamda çevre edinmeye çalışabilirdi. Son seçenek ise ofis ortamını terk etmeden yapılabilecek bir işti –ki; web sitesi yapmak en uygun alternatif olarak gözüküyordu-.

Tabi hepinizin bildiği gibi son seçenekten yana tercihimi kullandım. Ama daha o an karşıma sorunlar çıkmaya başlamıştı.

- Bugüne kadar web ile hiç uğraşmamıştım.
- Ne ile ilgili bir site yapacağımı bilmiyordum.
- Web demek görsellik demekti ve ben grafik olarak dünyanın en kabiliyetsiz insanlarından biriydim.

Peki neden bu tercih üzerinde yoğunlaşıyordum? Sanırım işimin yoğunluğu yetmemişti daha bir delirmek için kollarımı sıvıyordum.

Biraz düşündükten bir oyun sitesi hazırlamaya karar verdim. “Biraz oyun incelemesi koyarım kendimi mutlu ederim” diye düşünüyordum.

İlk birkaç günü html öğrenmek ile harcadım. Farklı bir alandı ama programcı olduğum için yeni dile adapte olmam çok zor olmadı. Biraz FrontPage, birazda kitaplar yardımıyla birkaç gün içinde ortaya birşeyler çıkarabilmiştim. Tam anlamıyla bir kişisel site orataya çıkmıştı. Birkaç inceleme yapmıştım, birkaçta hile. Sayfanın en üstünde ise o an öylesine konmuş bir MS’in Merlin resmi vardı.

Artık iş bunu gezginler ile buluşturmaya gelmişti, ama çok önemli bir sorun vardı. Sitenin ismi ne olmalı idi? Düşündüm kafa patlattım. Masaüstü FRP oynamayı seven bir insandım. O yüzden FRP oyunları ile ilgili aklıma birkaç seçenek gelmişti. Bunlardan bir Cadı Kazanı, bir diğeri ise en sevdiğim karakterleimden birinin adı gelmişti; Merlin. İkisinden de vazgeçmek beni zorluyordu. En sonunda Merlin’in Cadı Kazanı olabilir diye düşündüm. Tek sorun Merlin’in erkek olması idi. E o zaman Cadı kelimesini kaldırabilir diye düşündüm ve karşımda kulağıma ilginç gelen bir isim çıktı. MERLİN’İN KAZANI.

Hemen CJB.Net sitesinden merlininkazani.cjb.net uzantısını aldım. Yahoo’dan da web alanı. Siteyi yükledim. Hemen eşe dosta “bakın artık benimde sitem var” diye haber verdim. Hepsinin birleştiği nokta aynı idi.

- İsmi ne dedin? Ne, hö?
- Merlin abicim. Bak kodluyorum...
- Ne var yaa. Benim aklıma bu geldi verdim ismi. Ben seviyorum. Sen git bak sadece..

Ve bunlar gibi bir sürü laf, yine de yılmadım ve ismi korumaya gayret gösterdim. O zamanlarda kız arkadaşım ama şu an eşim olan Mine, sitenin com uzantılı ismini kendi üzerime almam için yavaştan baskı yapmaya başlamıştı. “Bak kapacak biri sonra”, “Çok üzüleceksin”. “Peki” dedim. Hemen Register.com’dan satın aldım. Site yavaştan da tanınmaya başlamıştı. Hergün güncellenmek tabi ki imkansızdı. Haftada bir de olsa eklemeler yapıyordum. Günlük ziyaretçi sayısı 1’den (o da bendim) 10’a gelmişti. Pek çoğu benim o gün zorla siteye girmesi için ikna ettiğim arkadaşımdı ama olsun. Hatta kimi zaman internet kafelere gidip, orada oturduğum bilgisayarın açılış sayfası bile Merlin’in Kazanı yapıyordum.