Artılar-Çok güzel oturtulmuş kurulum ve atmosfer, 2d üzerine 3D modellemeli görseller, başarılı hikaye kurgusu, değişik ve güzel bir RPG sistemi
Eksiler- Diyalog seçeneklerinin çok bir etki yaratmaması, çizgisel oynanış, seslendirme olmaması, companionların harcanabilir karakterlerden ibaret olması
Oyun dünyası tarihinde ender oyunlar vardır ki masaüstü kurulumlarını başarılı bir şekilde PC veya diğer dijital platformlara yansıtsınlar. Baldur’s Gate veya Icewind Dale bunlardan ikisidir. FASA Corporation’ın 1989 yılında piyasaya sürdüğü masaüstü cyber-punk FRP oyununun da bu şekilde bir başarısı söz konusu işte.
Başını Jordan Weisman’ın çektiği bir ekip tarafından hazırlanan bu kurulum zamanında oldukça beğenilmişti. Daha sonrasında oyunun birkaç yeni versiyonu da yayınlandı. Şimdi ise yine Jordan Weisman tarafından kurulan Harebrained Schemes firması bu masaüstü FPR oyununu PC platformuna taşıdı. Her şey bir masa ile başladı Bundan önce Shadowrun adı altında farklı oyunlar da ortaya çıkmıştı ancak konuyu fazla uzatmadan oyuna geçeceğim.
Bir Kickstarter projesi olarak hazırlanan Shadowrun Returns izometrik kamera açısı ile 2D arka plan üzerine 3D olarak modellenmiş karakterlerin sunulduğu bir cyber-punk RPG oyunu. Görüntü açısından zaten eski CRPG’cileri doğrudan mest eden bir görsel kaliteye sahip olan Shadowrun Returns’u ilk aldığınızda karşınıza Dead Man’s Switch adlı bir hikaye çıkıyor. Lakin buradaki menüye bakarsak önümüzdeki birkaç ay içinde yepyeni hikayelerin de bizleri beklediğinden emin olabiliriz.
Nitekim oyunun bir editörünün bulunmasındaki sebep de bu zaten. Oyuncular Harebrained Schemes tarafından hazırlanan hikayeyi bitirip heveslerini aldıklarında sıra bu dünyada kendi hikayelerini yaratmaya gelecek. İşte bu yüzden Shadowrun Returns aslında tek bir seferlik incelenecek bir oyun değil, ama şimdilik gelin biz Dead Man’s Switch hikayesinden yola çıkarak oyuna bir bakalım.
Dostumun kanı yerde kalmayacak! Dead Man’s Switch ile gizemli ve heyecanlı bir dedektiflik hikayesine dalıyoruz. Eskilerden kalma bir arkadaşımızdan ölümü üzerine gelen bir mesaj gerek para güdüsü gerekse adalet dürtüsü ile sizi maceraya başlatıyor ve 2054 yılındaki Seattle’a geri dönmemize sebep oluyor.
Bir RPG oyunundan beklenecek düzeyde diyalog ve anlatım içeren Dead Man’s Switch hikaye anlatımı ve diyaloglar açısından gerçekten etkileyici bir yapım. Oyunda ne yazık ki hiç seslendirme yok ve bu sizi zaman zaman atmosferden kopartsa da oyun içerisindeki görseller ve müzik bu duyguyu tutmanıza yardımcı oluyor. Eğer hikayedeki gizemin tadına ciddi anlamda bakmak istiyorsanız oldukça iyi bir İngilizce’ye sahip olmanız gerekli nitekim yazıların içinde sokak dili veya zamane jargonları kullandığı gibi yazım hataları da mevcut. Fakat İngilizce bilme gereksinimi sadece hikayedeki gizemi tam olarak yaşamanız için, aksi halde oyunu oynamak adına tek kelime İngilizce bilmeseniz bile olur.
Ne yazık ki son dönem RPG oyunlarının yanında Shadowrun Returns’ün dallanıp budaklanan bir durumu yok. Oldukça çizgisel giden bir oynanış ile oyun size kısıtlılık hissini yaşatıryor. Zaman zaman bulunduğunuz haritalarda yan görevler olsa da o haritadan çıktığınız anda yan görevler direk iptal oluyor. Bu sizin karakterinize bir eksi olarak yansımıyor fakat yine de içinizden bir parça sökülüp gidiyor.
Bunun yanında haritalardan ayrılmak da o kadar kolay değil. O haritadaki ana görevi tamamalamadan önce haritadan dışaı çıkamıyorsunuz. Spoiler vermeden bir örnek analtacak olursam, aradığınız barmen kızın çalıştığı yere gittiğinizde onun nerede olduğunu öğrenmeden bardan kesinlikle ayrılamıyorsunuz. Bu sadece Dead Man’s Switch için mi geçerli yoksa ileride gerek firmanın gerek hayranlarının hazırladığı yeni hikayelerde aynı şekilde mi olacak belli değil.
Bu özelliği açısından Dead Man’s Switch hikayesi bir daha çok askiyon ve RPG öğelerinin bulunduğu bir macera oyunu hissini veriyor.